O bunaltıcı yerden çıkıp sessiz bir yere geçtim. Kafamı toparlamam lazımdı. Tamam şimdi bu durumda ne kadar olabilir bilemem ama yapmam lazım. Gözü almasının nedenini hiç düşünmek bile istemiyorum. Çünkü miğdem zaten aşırı bulanıyordu. Telefonum çaldı. Baktığımda yine gizli numaraydı. Açtım. "Güzelim." Dedi karşıdaki ses. Hyunjinin sesi. "Bebeğim nasılsın?" Ses veremedim. O kadar özlemiştim ki onu. "Nerdesin Hyunjin?" Demiştim. "Güvenli bir yerde bebeğim. Seni getireceğim yerdeyim." "Kafayı mı yedin?" "Neden güzelim." "Biri bitmemişken ikinciyi yapmak. Üçüncüsünü de bekliyorum." Dedim sinirle. Sesi ciddilesti. "Öyle olması gerekti. İçimde gram vicdan azabı yok." Dedi. "Ne kadar zor olduğundan haberin var mı isminin burda böyle anılması, benim yalan söylemem ve ses cikartamamam?" Dedim. Sesim catallamaya başladı. "Üzgünüm sevgilim. Herşey senin iyiliğin için." Nefes verdim. "Ne yapıcaksın?" Dedim. "Sadece benim aramamı bekle güzelim." Dedi ve kapattı. Tanrım. Ben sabır taşı mıyım? Yoksa iyi kalpli bir piskopos falan mı?
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Eve gelmiştim. Birazcık evde dinlenmemi söylemişlerdi. Odama gittim. İçerisinde Hyunjinin eşyaları da vardı. Hayret o akıllı polisler burayı aramaya çalışmışlardı. Duvarda asılı birkaç resmimiz vardı. İlk sevgili olduğumuz yılda cekindigimiz, onun doğum gününde, onun ansızın çektiği fotoğraflarım....
Birinde öyle güzel gülüyorduk ki ağlayasım geldi. Çalışma masamda çerçevelenmiş bir fotoğrafımız vardı. Ben gülüyordum ve Hyunjin beni izliyordu. Çoğunlukla böyle olurdu. Ben gülmeyi severdim. O da beni. Sahi neden öldürmüştü onları? Neden benim iyiliğim için ölmeleri gerekti? Bu sorular içerisinde beynimi birakmamak için odadan çıktım. Duvarlarda heryerde biz vardık. Hyunjinin küçüklük resimleri asılıydı. Artık dayanamayıp ağlamaya başladım. Özlemiştim onu. Kokusunu, güzel yüzünü, şefkatini, ilgisini herşeyini özlemiştim. Kalbim çok acıyordu. O anda omzumda bir el hissettim. Arkamı döndüğümde gördüğüm sima ile afalladım. "Hyunjin....." Gülümsedi. Boynuna atladım. Hıçkırıklarım ile onun kokusu karışmıştı. Bacaklarımdan tutup kucaklamıştı. Bizi salona getirdi. "Sen nasıl geldin?" Dedim. Kafam hala onun boynundaylen. "Gizlice geldim. Dayanamadım sana" dedi. Beni bir bebek gibi kucağına oturttu. Saçlarımı öpüp ,kokladı. "Nasıl dayanayım ki?" Dedi. "Keşke böyle olmak zorunda olmasaydı." Dedi. "Yemek yedin mi?" Dedim. "Yedim güzelim, yiyorum sakın meraklanma." Dedi. Elimi yüzünde gezdirdim. O ise beni izliyordu. Sonra saçlarına geldim. "Neden bilekliği bıraktın?" Dedim. "Hangi bileklik." Dedi. Cebimden kurumuş kan lekeli bilekliği çıkardım ve gösterdim. Durdu. Öylece bilekliğe baktı. "Bu.... Ben nasıl yaptım." "Eğer benden önce biri farketseydi senin yaptığına emin olacaklardı." Dedim. Yüzüme baktı. Yüzümü inceledi. Sonra dudaklarıma baktı. Sonra yavaşça yaklaşıp öpmeye başladı. Dudaklarını çok özlemiştim. Doya doya öpmek istiyordum. Ellerini belime koymuştu. Bende ensesindeku saç tutumları ile oynuyordum. Biraz sonra geriye çekildi. Dudakları kızarmıştı. Kafamı omzuna yasladı. Yanagimi minik minik öpüyordu. Saçımı okşuyordu. Bu an hiç bitmesin İstedim. Sonsuza kadar böyle oturmak istedim.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Killer || Hwang Hyunjin
FanfictionBen tehlikenin yansımasıyım küçüğüm. Ateşle oynuyorsun.