İi okumalar bebişler~
........................
Basketbol klübüne katılmıştık ve ilk toplaşmamızda koçun klübe yeni katılan çaylaklar için güzel bir fikri vardı.
Bir hafta boyunca çoktan takımda olanlar yeni gelenlere kardeşlik yapıp basketbol dersi verecekti. Böylece hem daha çabuk kaynaşacak hem de temelleri öğrenmiş olacaktık.
Şimdiyse spor salonunda daire şeklinde yere oturmuş kimin kime öğreteceğini belirlemek için kura çekiyorduk.
Sıra bana geldiğinde elimi kağıtlara yazılmış isimlerle dolu poşete daldırdım.
Allahım nolur bana Minho gelsin.
Duamı ederken benden bir önce kağıt çeken çocuk kağıdını fark etmeden dışından okudu.
Okul öğrenci kurulunun üyesi olduğu için onu tanıyordum. Gülünce kısılan gözleri (bunu görmek ne kadar nadir olsa da) ve okul kurallarına bağlılığıyla biliniyordu.
Yang Jeongin.
"Minho?" elimde çektiğim kağıdımla onunkine bakakaldım, o ise bana döndü.
"Minho kim biliyor musun?"
Bilmez olur muyum.
İçten içe ağlarken geldiğimden beri yerini bildiğim bir saniye gözlerimi ayıramadığım yarimi ona gösterdim. Yanında Hyunjinle beraber koçla konuşuyorlardı.
"Ayakta olan o."
"Aaah" dedi başını sallayarak. "Bu hyungun ismi Minhoydu doğru."
Hüzünle artık basketbol öğretmenim olamayacak yarime bakmayı kestim ve elimdeki katlanmış kağıdı açtım. Jeonginin gözleri de kağıdımdaydı.
Okur okumaz hayal kırıklığı ve sinirle ofladım.
Hyunjin.
Sanırım daha kötüsü olamazdı.
Jeongin ismi okuyunca senin adına sevindim gibisinden bir şeyler söyleyip önüne döndü. Morali bozulmuş gibiydi ama benimki daha bozuktu. Şuan bu klüpten çıkıp gitmek istiyordum.
Filmlerde hep tesadüfler ana karakterleri birleştirmeye yardımcı olmaz mıydı?
Bizde niye olmuyordu ya
Ben kara kara hayatı sorgularken koç çaylakların oluşturduğu dairenin ortasına gelip dikkat çekmek amacıyla ellerini çırptı.
"Çocuklar, dersler başlayana kadar burda pratik yapabilirsiniz, aynı şekilde okuldan sonra da gelip çalışanilirsiniz keyfiniz bilir."
Koçun sözleri üzerine salondakilerin neredeyse hepsi sınıflara gitmek için ayrılırken biz Chanbinle birbirimize pas atarak pratik yapmaya karar verdik.
Bizim dışımızda Minho Jeongin ve Hyunjin kalmıştı.
Minho bir haftalık öğretmeni olduğu Jeongine koşarak top sektirmeyi öğretirken yanlarındaki Hyunjin Jeonginin acemiliğine tatlı tatlı diye gülerek onları izliyordu.
Bir düşününce Minhonun yanında her zaman birileri oluyordu ama onlar değişse bile Hyunjinin yeri sabitti ve Hyunjin yanlışlıkla konuştuğumuz zaman bana sevgilim var demişti.
Parçaları yerine oturttuğum an dehşetle Changbine baktım. O da aynı yüz ifadesiyle bana baktı çünkü hevesle attığı top şak diye karnıma inmişti.
"Jisung!"
Ağır topun vurduğu yerde bıraktığı acıyla karnımı tutarak öne kıvrıldım. Bu sırada salondaki diğer 4 kişi etrafıma toplaşmıştı.
Hyunjin "Topu takip etmen gerekirken öyle aval aval etrafı izlerken çarpılmazsın diye dua ediyordum." derken elini omzuma koydu "Ama tutmadı galiba."
Bu dediği sinirimi bozmuştu. Acıdan kıvrılmış suratıma sinir de eklendi.
Minho Hyunjini duymadan benim gibi yere çöktü ardından destek olmak için kollarımı tuttu. "Ayağa kalkabilecek misin?"
Şuan resmen sarılmış gibi duruyorduk ve ben hep merak ettiğim Minho kokusunun içindeydim. Acım falan kalmamıştı sadece sonsuza kadar böyle durmak istiyordum.
Sessiz kalmayı keserek "Teşekkürler, kalkabilirim" dedim.
Kıpkırmızı olduğuma emindim.
Changbin beni Minhonun kollarında bayılmadan önce kurtararak imdadıma yetişti ardından derse gitmemiz gerektiğini söyleyerek spor salonundan çıktık.
Okula girmeden önce ellerimizi yıkamak için çeşmede durduk.
"Ölüyordum be."
"Topu yediğinde mi?"
"Hayır Minhoyu kokladığımda."
Ellerini çeşmeye dayamış su içen Changbin dediğimi duyduğunda ağzındaki suyu püskürterek gülmeye başladı.
"Köpek misin sen?"
Ben de güldüm, ellerimi köpek gibi öne kıvırdım. "Hav hav."
........................
ŞİMDİ OKUDUĞUN
101 / minsung
FanfictionChangbin; Pişt, jisung Jisung; Ne var Changbin; Haftasonu boş musun Jisung; Evet noldu ki Changbin; Okeye 4. lazım gelsene Jisung; Of çok uzak oğlum bana kampüs gelemem Chabgbin; Minho da ordaydı Changbin; Neyse sen olmazmışsın Changbin; Ben gideyim...