🥀final🥀

86 9 28
                                    

O gece ve ondan sonraki güzel geçen tüm günlerinin gecesinde yine yine ve yine, tekrar tekrar ve tekrar aynı rüyayı görüyordu Jungkook. Ama devamını ne zaman görmek istese bir şekilde nefes nefese bazı sebeplerden dolayı uyanıyordu ve bu şu sıralar çok sık oluyordu.

"Kookie?"

"Hm?"

"Okul yok ya bugün."

"Eee güzelim benim?"

"Diyorum ki bi yerlere mi gitsek?"

Hayır demek istedi Jungkook. "Gitmeyelim evde kalalım. Yarın gideriz. Ama bugün gitmeyelim. Hayır, bugün olmaz" demek istedi ama bebeği ona bu kadar tatlı bakarken kıramadı ve bir hata yapıp kabul etti.

"Giyindin mi güzelim?"

"Hm! Baak çok güzel oldum!"

Çok güzel olmuştu meleği. Tam bi melek gibiydi. Beyaz sweatinin üzerindeki minik mavi kar taneleri simli olduğundan kendisini adeta parlatıyordu. Kêza beyaz pantalonu da öyle. Düz beyaz ama simliydi. Giydiği beyaz spor ayakkabılar ile de adeta bir melekti. Sapsarı saçları onu kendisine daha da çekiyordu. Eşsiz bir tablodan daha kusursuzdu..

"Gidelim mi?"

"Gitmeyelim?"

"Hadi ama kookiee lütfeeen!"

"Tamam güzelim tut elimi. Yol boyu bırakmak yok ama."

"Tamam hadi gidelim artık panayır açıldı!"

Panayıra gidiyordu ikili. Yıllık düzenlenen şenliklerde halkın gezmesi ve bir kaç şey satın alabilmesi için düzenlenen bir eğlence yeriydi. Ve Jungkook ile Tae de oraya gidiyorlar hatta gitmeye çalışıyorlardı...

Jungkook otobüsteyken hep huzursuzdu. İçinde bir his vardi onu kemirip bitiren. Gitmiyordu. Kalbini söküp atsa yine de içindeki daralma gitmezdi. Tae'nin elini sımsıkı tutuyor ve asla bırakmak istemiyordu. İndiğinde bile elini eline kenetlemişti...

Otobüsten inen ikili karşıdan karşıya geçmek için 80'in üzerinde giden arabaların veya otobüslerin geçmesini bekliyorlardı.

_eğer etkilenecekseniz lütfen buradan sonrasını okumayın!_

Her şey onda oldu. Jungkook bebeğine bakarken bebeği ona bir anda bakmış ve gözlerini gözlerine kenetlerken sırıtmıştı. Ağzından bir gülme kaçmış ve elini bırakıp frenleri patlayan otobüsün önüne atlamıştı. Ve tae bunları yaparken asla gözlerini Jungkook'un gözlerinden çekmemiş, yüzündeki masum gülümsemesini soldurmamıştı.

Jungkook o an elinin üşüdüğünü hissetti. Yüreğini bir buz kaplamıştı adeta. Daha olanları idrak edemeden gelen yapışkan ses ile güneşin yansıdığı asfalta baktı. Bebeği parçalara ayrılmıştı. Otobüsün tekerleği kanlarını asfalt boyunca ilerletmiş ve az ilerideki duvara çarpmıştı.

Jungkook unutamadı. Hiç unutamadı. Jungkook ne onun ile yaşadığı anılarını unutabildi ne de o anı. Ne de o anki Tae'nin kendisine hipnozdaymış gibi masumca gülümsediğini unutabilmişti.

_tamam bitti_

Yalnız geçirdiği geceler boyunca o an hep rüyasına girmiş ve onu uykusuz bırakmıştı. Cenazesinde bile Jimin kendisini suçlamıştı. Jungkook okulunda dışlanmış ve bir katil olarak görülmüştü. Toplumdan atılmış ve üzeri çizilmişti...

Artık dayanamadığı günlerde uyumamaya karar verdi ve öyle de yaptı. Onu çok özlüyordu... hissediyordu. Her an ve her dakika sanki yanındaydı. Ara sıra ise sesler duyuyordu. Sanki birisi ona dokunup kendisine çekerken kulağına "gel" diye fısıldıyordu.

Korkuyordu Jungkook. Kendisine fısıldananları yapmaktan çok korkuyordu.

Korktuğu gerçekleşti..

_etkilenecekseniz yine okumayın_

Tae'nin ölümünden sonra 1 yıl ara ile Jungkook aynı otobüsün önüne atladı. Atlamak istemedi aslında. Boşluğa kenetlenmiş bakarak gülerken birisi onu otobüsün önüne itmişti.

Ve Jungkook aynı gün, aynı saat, aynı dakika ve hatta aynı saniyede, aynı soför tarafından kullanılınan aynı otobüsün altında patlayan frenin kontrol edemediği tekerlekler altında parçalanarak yaşamını yitirdi.

Bu olay bundan 10 yıl sonra da olsa çok konuşuldu çünkü o iki olayın gerçekleştiği günlerde ortada ne frenleri patlayan bir otobüs vardı, ne de eğlenilecek bir panayır...

🥀

"Jungkook! Yakala!"

"Düzgün at ama güzelim!"

Topu tutan Jungkook hafif havalanarak topu Tae'ye fırlattı. Ve Tae ise son anda yakalayabilmişti.

"Hep böyle yapıyorsun ama! Hani yukarıdan atmak yoktu?!"

Mutluca gülmüştü Jungkook

"Benim kurallarımda var! At hadi!"

"Tamam ama kanatlarımızı kullanmak yasak"

"O zaman nasıl yakalayacağız?"

"Koş Jungkook???"

"Ama çok yorucu!"

"Hadi Kookie! Geç kalene hadi!"

"Of tamam güzelim at bakalım."

Topu yakalayan Jungkook gelen ses ile sola bakmış ve ilerideki beyazlıklar arasındaki pamuk şeker arabasını görmüştü.

"Bebeğim pam-"

"Pamuk şeker mi!"

Pamuk şeker arabasına doğru uçan Tae'nin peşinden kanatlanmıştı Jungkook.

"Tae?"

"Hm?"

"Bi tane daha ver."

" 'Aaaa' de"

"Aaaa"

Ağzını ko~caman açan Jungkook Tae'nin pamuk şeker kaplı parmaklarından yemişti pamuk şekerini.

"Kookie?"

Ayaklarını az önce oturdukları denizin üzerindeki betondan sarkıtıp sallarken denize bakarken konuşmuştu Tae.

"Hm?"

"Deniz sonsuz ya"

"Evet güzelim?"

"Hani ço~k uzaklara~ kadar uzanıyor ya"

"Hmmm?"

"Biz de öyle ço~k uzaklara kadar uzanalım mı? Hep birlikte olalım. Hep beraber olalım. Sevgimiz sonsuz olsun. Denizin e~n dibinden e~n yüksekteki yıldıza kadar uzanalım mı?"

Bebeğinin dudaklarından uzunca öpen Jungkook omuzlarından onu kendisine çekip saçını derince soluyarak öpmüştü.

"Uzanalım benim minik meleğim..."

Ve bitti!

Kendi yazdığım cümlelere ağladığım bir bölüm ve fic daha bitti...

Yine De Kalkar Seni Severdim...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin