1.BÖLÜM:SİREN

100 13 51
                                    

Rüzgar uğultuları, kulağımdaki kulaklığımın üzerinden bile duyuluyordu.

Kulaklığımdan yükselen şarkıya eşlik ederken önümde, acıdan diz çökmüş yaşlı adama bakıyordum.

Elimdeki baltayla saçlarını tararken arada bir kafasının etine batırıyor, acı çığlıkları ile içimdeki kana aç canavarı besliyordum.

Baltayı, adamı öldürmeyecek şekilde fakat keşke ölseydim dedirtecek kadar saplıyordum.

"Lütfen bırak beni!"

"Kızını öldürürken o da bağırmıştır 'lütfen bırak diye' ama sen durdun mu?"

Baltayı daha çok kafasına batırdığımda yükselen inlemelerin bana zevk vermesi normal değildi, hoş zaten ben de normal değildim.

Evde beni bekleyen annem ve babamın olması hiçbir şey değiştirmiyordu.

Fakat onların beni sevmesi her şeyi değiştiriyordu.

Elimdeki baltayı köşeye fırlatıp ayağa kalktım ve diğer makinemi aldım.

Bu makine canını daha fazla acıtacak şekilde gözlerini çıkaracaktı.

Elime aldığım makineye bir göz gezdirdim, sanki bir şey eksikti ama ne?

Bunları düşünmeden aldığım makineyi adama yaklaştırdım ve gözlerine yerleştirdim.

Adam ne yapacağımı anlamıştı bu yüzden ekstra ve boşuna bir çabayla çırpınıyordu.

Kırmızı tonunun en muazzam rengine sahip saçlarımı omzumun üstünden arkaya atıp adama baktım.

Nefes nefeseydi ve sürekli küfür ediyordu. Az önce baltayla kestiğim sakalları çirkin gözüküyordu.

Dış görünüşe önem veren bir insandım ve bu adamın görünüşü hiç hoşuma gitmiyordu.

Yaklaştığımı hisseden daha doğrusu topuklu ayakkabımın sesinden ona yaklaştığımı anlayan adam, yardım dilenmeye ve bağırmaya başladı.

Fakat kimse ona ormanın bu denli derinliğinde işkence ettiğimi anlayamazdı.

Makineye yaklaştığımda tepinmeye başladı, tekme atmaya da öyle.

Çalıştırdığım makineden gelen sesi diğer insanlar duysa bana deli derlerdi, yaptıklarımı görseler ise ruh hastası...

Adamın çırpınışları durunca öleceğini anladım ve makineye uzaklaştırdım.

Makineyi yüzünden çekince gördüm, olmayan gözlerini.

Adam kan kaybından bilincini kaybederken onu ormanın daha da derinliklerini indirdim.

Bileğine mıknatıslı bilekliği bağlayıp ayağa kalktım ve gitmeye yeltendim.

"Kimsin sen?"

Bana sorduğu soruyla yerimde kaldım ve adama doğru döndüm.

Ölümünün kimin elinden olduğunu bilmek istiyordu ve bence haklıydı.

"Bileğindeki bileklikteki yazıyı okursan görürsün. Pardon, senin gözlerin yoktu değil mi?"

Ben orada sahte kahkahalarla gülerken adam gayet ciddi bir şekilde gülüşümü bitirmemi bekliyordu.

Gülmem bittiğinde adamın ciddi oluşu canımı sıkmıştı.

"Hangi yüzümü öğrenmek istiyorsun?"

"Beni böyle vicdansızca katleden yüzünü."

Evet vicdansızdım ve ben bunu seviyordum.

Susturulmuş Çığlıklar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin