17'

28.1K 2.7K 2K
                                    

saat 01.44 ve ben bommmba bir bolumle geldim dusuncelerinizi asırı merak ediyorum yorum yapmadan gecmeyin lutfen☹️

ins uyanıksınızdır

*

Daha önce davetlere katıldığım olmuştu ama hepsi işim gereğiydi. Bay ve Bayan Kim'i gözetlemek zorundaydım insanlarla pek muhatap olmaz hatta ağzıma alkolde sürmezdim. Çünkü iş üstündeydim... Şimdiyse çalışırken üstümden asla çıkarmadığım takımlarımın yerine aşırı yumuşak bir dokuya sahip olan gömleğim ve uyluklarımı saran siyah pantolonumla, her zamanki halimden farklıydım.

Ve en önemlisi diğer davetlerin aksine bu sefer bana eşlik eden bir arkadaşa sahiptim. İçeceğinden yudumlayan Jimin hyungla gözlerimiz buluştuğunda gülümsedim. Açık kahve saçlarını geçen gün perma yaptırmıştı ve ona ne kadar yakıştığını söyleyecek bir tamlama bulamıyordum...

"Kendimi huzur evine gelmiş gibi hissediyorum." dedi memnuniyetsizce. Söylediği şeye kahkaha atıp diğer insanlara göz gezdirdim.

"Abartma, hyung. En yaşlıları kırklı yaşlardadır."

"Daha ne olsun!" Bardağını önümüzdeki beyaz masaya sitemli bir şekilde bıraktı. Bir yardım derneğinin balosundaydık, üniversite mezuniyetinde değil. Bu yüzden salondaki insanların yaşlarını garipsemiyordum ama Jimin hyung için aynı şeyi söyleyemiyordum.

"Şu So Han nerede kaldı?" Soo Ho'ya sinirlendiği vakit So Han demek gibi bir alışkanlık edinmişti.

"İşi varmış, bize daha sonra eşlik edecek." Anlamadığım bir şeyler mırıldanıp çalan slow şarkının ritmine göre vücudunu hareket ettirmeye başladı.

"En azından müzikleri ve içkileri güzel." Kendini teselli ediyordu. Bu haline kıkırdarken başımı iki yana salladım. Arka cebimdeki telefonumun art arda iki kere titrediğini hissetmiştim. Cebimden çıkarıp ekrana baktığımda yaşadığım şaşkınlık yüzüme nasıl vurduysa, Jimin hyung omzumu dürtüp ne olduğunu sormuştu.

"Bay Kim," dedikten sonra bakışlarımı ekrandan alıp davetlilere çevirdim. "Bu lanet davette ne işim olduğunu soruyor."

"Ne? O da mı buradaymış? Hani nerede?" diyerek bakındığında ikimiz de onu göremedik. Elimdeki telefon tekrar titredi.

bay kim:
arkana bak

Mesajı okur okumaz arkamı döndüğümde onu birkaç masa uzağımda görmeyi beklemiyordum. Neredeyse üç haftanın ardından ilk karşılaşmamızdı. Arada iznimin nasıl gittiğini öğrenmek için yazıyordu, iletişim halinde sayılırdık. Ama göz göze gelir gelmez, vücudumu saran özleme engel olamamıştım. O hayran olduğum yüzünden üniversite yıllarını saymazsak ilk defa bu kadar mahrum kalmıştım.

Antrasit rengi, vücuduna oturan takımı esmer tenine yakışmıştı. Davetten ziyade toplantıya katılmış gibi bir izlenim veriyordu. Bir eli masanın üstündeydi. Çatık kaşlarının altındaki gözleri tüm vücudumda gezinmiş ve hemen ardından mümkünmüş gibi daha da çatılmıştı. Üzerimdekileri ciddiyetsiz bulduğu için rahatsız mı olmuştu? Oysa Jimin hyung çok güzel giyindiğimi söylemişti.

Yeniden gözlerimiz buluştuğunda, çatık kaşları düzelmişti. Bakışmamızı bozmadan başını bahçe yönüne doğru eğmiş, hemen ardından oraya yönelmişti. Onun ardından gitmemi istiyordu, bunu anlamıştım. Peşine düşmeden önce dikkat çekmemek adına biraz duraksamıştım.

O sırada diğer davetlilerle sohbet eden Bayan Kim'i bulmuştu bakışlarım. Üzerinde bordo rengi saten bir elbise vardı, Bay Kim'in az önce bulunduğu masadaydı ve yüzünden gülümseme eksik olmuyordu. Onun bu hali benim de dudaklarıma bir tebessümün yerleşmesine neden oldu. Gözleri beni bulduğunda başıyla selam verip ona seslenen kadına geri dönmüştü. Daha fazla beklememin anlamsız olacağını anladığımda elimdeki telefonu arka cebime koydum.

bleak | taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin