Soğuk zeminden aldığı testlere baktı. İki testte de aynı sonuç vardı. Çift çizgi. Islak gözlerini sıkıca kırpıp bir kez daha baktı. Elindeki testleri hızla lavaboya fırlattıktan sonra yerde duran kutuyu alıp talimatları tekrar okudu. Tekrar ve tekrar. "Olamaz" gözlerinden yaşlar akarken tekrar testlere baktı "olamaz, olmamalıydı" tekrar tekrar kendine küfürler ederken nasıl böyle bir hataya düşebildiğine inanmıyordu. Biri öğrenirse ne olurdu? Şimdi ne yapması lazımdı? Bebeğin Barty'den olmadığına emindi çünkü aylardır sarılmamışlardı bile. Bu daha kötüydü. Evleniceği adamdan olmayan bir bebeği taşıyan bir veliaht.
Asıl sorun bebeğin kimden olmadığı değil kimden olduğuydu. Sirius Black. Kan haini. Babası öğrenirse ne olur diye düşündü Bridget. Büyük ihtimalle ölürdü. Diğerlerini düşünemiyordu bile. Saatlerce oturdu orda. Soğuk banyo zemininde saatlerce oturup yaptığı hatayı düşündü. Ne kadar aptal olduğuyla alakalı sayıllayıp durdu. Şimdi napıcaktı?
Geçirdiği bir saatten sonra bebeği aldırmayı düşündü. Başka yolu yoktu ama burda öyle birşeye kalkışsa babasının duymama ihtimali yoktu. O sırada gözüne yerde buruşturulmuş şekilde duran test kutusu takıldı. Dağılmış sarışın saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp kutuya uzandı. Bebeği Muggle Londra'sına rahatlıkla aldırabilirdi. Bu düşünce ona bir dost eli gibi uzanırken testleri kutusuna geri koyup cebine koydu. Elini yüzünü yıkayıp aynada kendine çekidüzen verdikten sonra derin bir nefes alıp banyodan çıktı.
-
Zindanlardaki soğuk yurt odasında gözlerini açtığında saat 6'yı gösteriyordu. Pazar günleri kahvaltı servisi 10'da başladığından şatodakiler erken kalkmazdı. Oda arkadaşını uyandırmadan hızlıca hazırlanıp test kutularıni da birinin bulma ihtimaline karşı yanına alıp ortak salondan ayrıldı. Hogsmade'e geçip ordan Muggle Londra'sına varıcaktı. Planı böyleydi.
Hogsmade'e geldiği sırada sabahın bu saatine rağmen oldukça gürültülü bir grup gördü. Çapulcular. Kör kütük sarhoş halde Domuz Kafasından çıkıyorlardı. Bütün gece burda mıydı bu aptallar diye düşünürken en büyük aptalın kendisi olduğunu hatırladı. Dörtlü grup şen şakrak halde yürürken aralarından kuzguni siyah saçlara sahip olan oğlan kızı fark etti.
"Hey Brìgh!" Sarışın kız sesisin sahibinin kim olduğunu çok iyi bildiğinden yoluna devam etti ama çocuk inatçıydı "Hadi ama! Beni görmezden gelmeyi bırak! Hem çok eğlendik bunu kabul etmelisin!" Çocuğun son dediği Bridget için son noktaydı. Onun eğlendik dediği şey yüzünden daha önce toplasan beş kere gittiği bir şehire tek başına kürtaj yaptırmaya gidiyordu.
"Senin için her şey zaten eğlence Black! Şu haline bak! Pazar sabahı altıda aptal bi köyde ayyaş ayyaş geziyorsun! Büyü biraz!" Bütün sinirini konudan alakasızda olsa Sirius'a kustuktan sonra derin bir nefes aldı. Sirius ve diğerleri ise gözleri dolu olan sarışın kızı hayretle izliyorlardı. "Sen iyi misin-"
"Sadece- uzak dur Black. Git kendine gel" kendine doğru adım atan oğlanı tek eliyle durdurduktan sonra arkasına bakmadan yola devam etti.-
Gergin bir nefes aldıktan sonra önünde buluduğu kürtaj merkezine ilerledi. Burayı bulması iki saatini almıştı ama iyi olan şey zaten merkezin sekizde açılmış olduğunu öğrenmesiydi. Yürüdüğü kaldırımda oturan bir çiftin elinde tuttuğu pankartlarla üzerine yürümesiyle neye uğradığını şaşırdı.
"Kürtaj cinayettir!" "Sorumluluklarınızı yerinize getirmediğiniz için masum bir canı hayatından etmeye hakkınız yok!" Zaten zor birşeyle uğraşıyordu ve bu sabah bu gerçekten mükemmel olmuştu. Ellerinde pankartlarla üstüne gelenye devam eden çifti görmezden gelip cam kapıdan içeriye girdiğinde kısa boylu esmer kadının hala daha cama vuradak bağırdığını duyabiliyordu. Üst kata vardığında lobide oturan yumuşak yüzlü kadına adımladı."Ben kürtaj istiyorum." Orta yaşlı kadın Bridget'in yüzüne şefkatle baktıktan sonra çekmeceden formları ve bir adet kalem çıkardı "refakatçin nerde canım?" "Refakatçim yok." Kadının samimi sorusuna soğuk biçimde cevap verirken kadının uzattığı formu okuyordu. Formu hızlıca doldurduktan sorna kadına uzattı "kimliğini alabilir miyim?" Bridget cebinden çıkardığı kimlik kartını kadına uzattı. İki yıl önce annesinin işi sebebiyle babası bütün aile için Muggle kimlik kartları çıkarttırmıştı aka onalrdan nefret ediyorlardı. Diğer her muggle eşyasından ettikleri gibi. Yumuşak yüzlü kadın kimliği inceledikten sonra Bridget'e döndü
"Ailen burda mı canım?" Bridget telaşlansada belli etmemeye çalıştı "ailem yok. Yani burda değiller" kadının garip bakışları altında açıklama yapma ihtiyacı hissetti. "Üzgünüm canım ama reşit değilsin. Ebeveynlerin olmadan bu işlemi yapmana izin veremeyiz" "başka nerde yaptırabilirim?" "Genel olarak böyle hayatım. Belki aileni alıp gelebilirsi-" "ne ailem ne de başka çarem var. Benim rızam yapın işte!" Kadının ifadesi yumuşarken Bridget'e bir tebessüm verdi "canım durumunu anlıyorum ama benim yapabilceğim birşey değil. Eminim zor bir durumdasın ama unutma hepsi geçicek tamam mı?" Kadın çekmeceden çıkardığı ambalajlı pudigi Bridget'e uzattı "ailenle gelirsen yardımcı olabilirim." "Aptal mugglelar!"
Kadından umudu kesen Bridget hızla merdivenleri inip binanın dışına çıktı. Nefes almakta zorluk çekerken önüna atlayan insanlarla gözlerinden akan yaşlara engel olmadı "katil!" Artık bi katilsin!" Dedi esmer kadın. Adımlarını hızlandırıp nereye gittiğini bilmeden yürüdü saatlerce.
İşte şimdi sıçmıştı.
Bridget Fern Brìgh, veliaht, bir kan haininden hamileydi ve bundan kurtulamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Extraordinary Parents | Sirius Black
ФанфикBir savaşın ortasında, genç ve umursamazız. Ve sen bana bir gün kaçabileceğimizi söylüyorsun Sirius Black fanfiction Bütün hakları kara gölde saklıdır.