Güzel gözlüm,
Bugün kendimi oldukça sarı hissediyorum. Güneşi kendimde hissettiğim, güneşi kalbime koyduğum ilk gün. Sana üçüncü mektubum. (Bilmeyeceğin o mektupların üçüncüsü.)
Hiç olmadığı kadar mutlu hissettim bugün. Senden sonra ilk defa biriyle tanıştım. Bir erkekle. Hoş, yanıma erkek dahil hiç kimsenin gelmesini istemezdin. Kıskançlık? Komikti. Çözemediğim bazı şeyleri kendi içimde tekrarladım yine. Yine ağladım. Seni çözmek işkence olmuştur hep benim için.
Ben hep bir güneştim, sen ise ay. Asla bir araya gelemezdik. Tanrı başından beri yazmamıştı. Biz bir araya gelmemeliydik ki insanlar bir denge içinde yaşamını sürdürsün. Tanrı'ya bile nefret kusmuştum.
Bazen hayatımın sonsuza kadar seninle akıp gideceğini, benimle olabileceğini, beni kabul edeceğini düşünüyordum. Seni suçlayamam, evet. Seni yönelimin konusunda suçlayamam. Ancak... Bir insanı değerli hissettirip gidemezsin, gitmemeliydin. Belki de aptal olan bendim. Seninle olduğum sürece kendime hakaret ettim. Üzgün bir şekilde okula geldiğinde kendimi suçladım, seni çözemediğim de, ailen olamadığımda, gri olmana engel olamadığında kendimi hep suçladım.
"Bir suçun yok Jisung, bir kere alışınca bir daha çözülemezsin. "
İmkansız olarak saydığın bazı şeylerden biri. Garip bir insandın. Seni hiç anlayamadım. Senin kadar zeki, yardımsever, yaratıcı biri değildim.
Hiç bir zaman dinleyen taraf ben değildim, sendin.
Sonra... Sende bir şeyler değişti. Seni anlamadığıma dair bana karşı suçlamalarda bulundun. Oysaki bana hep 'sorun değil' demiştin. Bunu çok düşündüm ve farkına vardım. Her zaman sorundu. Sana olan aşkımdan seni görememiştim. Bir çeşit yarıştaydım. Başkalarını sevmemen için hep baş ucunda kaldım, ancak bu seni tanıyabilmek için değildi. Bu konuda yaramayacak olsada... Özür dilerim. Bunu her dediğimde dilemememi söylesende, özür dilerim. Hep yaptığın hatalarından bahsetmem benimde hatam olmadığını göstermez.
Peki neden? Neden dilememe izin vermezdin? Bunu da düşündüm. Çok çok düşündüm. Ve şu cevaba ulaştım; benim hatalarım sana bırak tokadı, küçük bir cimcik bile değildi. Büyük hatalar yapmama rağmen.
Ancak senin bir hatan bana yumruk gibi geliyor, bir süre yerden kalkamama neden oluyordu.
Aramızda ki fark buydu. Alışık olmayan bünyem bunları kaldıramazken, sen çoktan bağışıklık kazanmıştın.
"O kız seni anlıyor mu? "
"Senden daha çok. "
Tepkisizce söylediğin o cümle saatlerce ağlamama neden olmuştu. Sana karşı hep güçsüzdüm. Sadece sana değil, herkese karşı. Zıt kutuplar her zaman birbirini çekemiyormuş meğer. Biz seninle asla birleşemezdik.
Bu yönden bakınca her şey benim hatam gibi gözüküyor. Minho, sence... Sence de öyle mi? Her şey benim hatamsa, bu mektupları yazmanın önemi yok.
Bir durumda iki tarafı da dinlemeyi bana sen öğretmiştin. Kendimi dinleyebiliyorum sadece. Bana kapalı olan seni asla dinleyemedim. Belki de konuyu açıklığa kavuşturulması gerekmiyordur. Belki de kendimi suçlamam gerekiyordur. Belki de bu mektubu burada bitirmem.
Bu kağıt ıslandı, eğer bunları okuyacak olsaydın başka bir kağıda geçirirdim. Ancak okumayacağın için sanırım buna gerek yok.
Umarım bu gece, kucağında o kızı uyutuyor olsan da, benim gibi sarı hissedersin. Sevgilim...
04.04.2023