Bölüm 5: Yeni Aile

18 1 0
                                    

Sara'nın yüzü evin duvarları kadar ifadesizdi. Bir PAT! sesi yükseldi evde, yankılandı duvarların sessizliğinde. Philip elini yanağına götürüp sessizce eğdi başını sol yanına. "Seni aptal!" dedi sara. Philip başı sola eğik, olanları kabullenir şekilde baktı eşine sessizce. Sara bir kez daha kaldırdı elini. Gözünden yaşlar süzüldü yanaklarına. Sarıldı Philip'in boynuna sıkıcı "Ya sana bir şey olsaydı? Ne yapacaktık biz? Çok yakındı Philip. Çok yakındı"

Philip ellerini doladı Sara'nın sırtına, kokusunu çekti içine "Bir kez daha tekrarlanmayacak. Yemin ederim" dedi, ikna edici ses tonuyla.

Sonuçta iyiydi herkes. Brian, Penny'i kucağına almış onunla oynuyordu. "Eeeeeee?" dedi Philip. "Anlatsana adamım. Neler oldu?"

"Dışarısı çok kötü Philip. Saatlerdir yoldayım. Neler gördüğümü tahmin bile edemezsin"

Philip güldü "Sen olmasaydın şuan da bu şişko adam ve aptal Philip Blake hayatta olmayacaktı"

Bob, Brian'ın yanında oturuyordu. Bu konuşma onu da güldürmüştü. Böyle laflara aldırış etmeyecek kadar iyiydi Philip Blake ile arası. Yalnız yaşaması şuanda onu odadaki en mutlu adam yapıyordu belkide.. Veya en az üzgün adam. Değer verdiği kimsesi yoktu.

Sara mutfakta yemek hazırlamaya koyulmuştu muhabbet sırasında.

"Tesadüftü" dedi Brian yere bakarak. "En azından.. Sizi kurtarabildim" Aklına bir şey gelmiş gibi gözlerine baktı yeniden Philip'in, bir heyecan ile "Onlar Philip. Gördün, bazılarını defalarca vurdum.. Ama düşmediler. Düşseler bile.. Tanrım, ölmüyorlardı!"

Philip sadece başıyla onayladı. Penny bunların hiç birini görmemeliydi. "Haklısın" bir süre duraksadı "Ama artık bunları konuşmayalım" Penny'i işaret etti gözleriyle.

Kafasını sallayarak "Haklısın" diye onayladı Brian. Kucağındaki yiğenine eğilip fısıldadı "Annene yardım etmek ister misin güzel bayan?"

"Eveeeeeeet!" dedi Penny. Babasına bakıp "Sana çorbayı ben yapacağım bana. Hem de tavuk şeyinden.. Hmm en sevdiğinden"

Philip eşlik etti odadaki kahkahalara. "Tamam, küçük bayan. Tavuklu bir çorba istiyorum senden"

Yemek hazır olana dek onlar giriş salonunda oturup sohbet ettiler. Bir günde bütün dünya alt üst olmuştu. Televizyon yayınlarından bahsetti Philip kardeşine. Sokağa çıkma yasaklarından, güvenli bölgelerden.. Ama dışarıdaki sesleri hepsi duyabiliyordu. Hırıltı sesleri vardı evin dışında, bazen araba, bazen bağırışlar.. Kimse bir şey yapmayacaktı. Philip bu emri onlara eve geldiklerinde vermişti. Ordu gelip bu saçmalığa son verene dek, hükümet bu zavallı insanları iyileştirene dek burada bekleyeceklerdi.

Philip perdenin ardından sokağa bakmaya çalıştı, sokak lambalarının etrafında volta atan hastalıklı insanlar ışığın altında daha da çirkinlerdi. Bazı evlerin de ışıkları yanıyordu hala Bu Zack'in evi.. Sokak boyu her şey yerle bir görünüyordu. Gün boyu bunu yapanlar yer yer hastalıklı insanlar yer yer yağmacılardı. Televizyon yayınları hala açıktı, büyük şehirlerden canlı yayınlar da vardı bazı kanallarda. Brian ve Bob bunları izleyip tartışıyorlar, son durum hakkında yorum yapıyorlardı.

"Yemek hazır" dedi Sara.

Sonunda normal bir şey olacaktı. Birer insan gibi bu kaosun göbeğinde oturup çorbalarını içeceklerdi. "Çorba var, değil mi Sara?"

O güzel gülüşüyle baktı Philip'e "Hemde en sevdiğinden"

*****

Masanın baş köşesinde Sara, sağında Philip ve solunda Penny vardı. Penny'nin yanında amcası Brian, Philip'in yanında şişko Bob oturuyordu.

"Sonunda normal bir şey, değil mi?" dedi Sara. Herkes iştahla içiyordu çorbalarını. Kimse cevap veremedi bu yüzden. Sara güldü "En azından makarna ve bezelye'ye de yer bırakın" dedi alaycı bir sitemle.

Buna tek karşılık Bob'dan geldi. Hafifçe gülüp ardından ciddileşti "Önce hayatımı kurtardınız, şimdi de bu ziyafet. Philip, Brian.. Sara.." küçük kıza baktı gülümseyerek " ve elbette cesur Penny Blake! Size ne kadar minnettar olduğumu anlatamam. Siz olmasaydınız, bu aile olmasaydı, çoktan ölmüş olurdum"

Penny cevap verdi sonra "Ben ne yaptım ki" dedi heyecanla

Philip hafif bir gülümsemeyle kızının eline uzandı masada "Olur mu Penny. Sen bize o insanların gelişini haber verdin. Sen olmasan çok geç farkedebilirdik"

*****

Yemekler yenildi. Özellikle Penny saat 9 gibi uyuyakaldı. Annesi de yatak odalarına götürüp küçük kızın yanında uyudu. Bob salonda, koltuğa sığmaya çalışarak Blake kardeşlerin hemen arkasında uyuyordu. Işıklar kapalı, sokaklar sabahkinden daha sakin ve karanlıktı. Blake kardeşler ayaktaydı. Herhangi bir tehdide karşı uyanık kalacaktı Philip. Sandalyesini çekmiş, giriş kapısının solundaki camın buğulu gösteren perdesi ardından iziliyordu cehennemi. Brian ona sonradan katılmıştı. Yanyana oturup izlediler gecenin sessizliğini, yer yer alev ve küçük ışıklarla bozulan karanlığını.

Boğazını temizledi Brian, küçük kardeşinin yanında. "Herkes terketti" dedi dışarıyı izlerken.

Philip'de hüzünlüydü. Kelimelerin ardına saklanmayı iyi bilirdi. Ses tonu onun ne hissettiğini saklardı hep ama gözleri.. Brian onun hüznünü sokağa bakarak çok ayrı diyarlara giden gözlerinden anlıyordu. Yorgun, bitkin, tükenmişlik vardı gözlerinde. Sonunda dudakları zorla konuşurcasına kıpırdadı "Burası da" dedi Philip. Ardından gözleri bu uzun bekleyiş sonunda ilk kez ağabeyine baktı "Çok zor bir gündü Brian" kelimeler yavaş ve zorla çıktı dudaklarından. "Sara'yı kaybetmek üzereydim. Penny'nin hayatta olduğundan bile habersizdim. Okul kaos içindeydi. Onu söküp çıkardım oradan." Omzunun üstünden arkasına baktı Philip. Koca adamın koltuğu kaplayan kalçasıyla sırt üstü uyuyan bedenine "Onu kurtarırken ailemi yalnız bırakabilirdim. Aptallık ettim"

"Hayır!" diye sessizce bağırdı Philip'e. "Hayır Philip!" gözleri dolmamalıydı. Şimdi olmaz! Dik duracaktı kardeşinin yanında "Sen en azından cesurdun Philip. Yolda.." kelimeler boğazında düğümlenip aklında karman çorman oldu. Hislerini, duygularını anlatabilecek doğru düzgün bir kelime yoktu. "Çok şey oldu Philip. Ve ben.. Korkaktım. Sadece.. İlerledim..."

Philip "Hayatımızı kurtardın" dedi gözlerini yeniden ıssız yola dikerken. "Bir Blake gibi"

Brian bunu küçük kardeşinden pek fazla duymamıştı. Hep Philip'di ağabeyini koruyan. Brian zeki, Philip güçlü olandı hem güçlü hem zeki..
"Philip" dedi ciddi bir sesle, bakmasını istercesine. Philip ona doğru döndü meraklı gözlerle. "Yolda, bir adam vardı. Ölmek üzereyken bana 'kuşlar getirdi' dedi. Şehrin üzerine binlercesi ölü yağmış. Sonra insanlar ölmeye başlamış. Birden uçmuş yeniden ölü kuşlar, yürümüş yeniden ölü insanlar"

Philip bir nevi kıkırdayarak güldü "Deli saçması Brian. Haberleri gün boyu izledik. Canlı yayınlarda hastalığın sebebiyle ilgili hiç bir açıklama yoktu, sende gördün"

Kapı sesi duyuldu arkadan. Ardından paytak paytak ilerleyen ayak sesleri eşlik etti. Blake kardeşler aynı anda omuzlarının üstünden baktılar sesin kaynağına. Penny gözlerini ovalayarak ilerliyordu elindeki oyuncak ayısıyla. Önce Philip sonra Brian çevirdiler sandalyeyi Penny'nin geliş yoluna doğru. Philip kızının ellerini tuttu "Ne oldu tatlım" dedi, kızının saçlarını okşarken.

Pennh esnedi azıcık, "Annem" dedi. "Horluyor sanırım baba. Yada hırıldıyor boğazı. Hasta mı o?"

Blake kardeşler bakıştılar bir kaç saniyeliğine. Penny cevabını alamadı.

Valinin DoğuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin