mavi5

35 10 27
                                    

kovalayan kişi benim sanıyordum, bana kucak açan sen misin şimdi?

Rain-Bts

-"Uyan, hemen!"

Uyanmayı ben de çok istiyordum ama biraz rahatsız edici bir pozisyonda gibiydim. Sırtım ağrıyordu ve suratımda defterin tellerini hissediyordum. Yüzümü buruşturup homurdandım.

-"Sınava geç kaldığının farkında mısın Lee Felix!"

Bedenimdeki tüm rahatsızlık bir an yok olmuşçasına doğruldum. Gözlerimi kırpıştırarak anneme baktım. Balkonda uyuyakalmam hoşuna gitmemişti anlaşılan. Sinirli bir ifadeyle bana bakıyordu. Saate baktığımda gerçekten çok geç kaldığımı gördüm. Aceleyle hareket etmeye başladım. Oturduğum yerden kalkıp hemen çantamı topladım. Gerinerek odama koştum. Pantolonumu değiştirmekle yetindim. Banyoya gidip yüzümü yıkadım ve bir an aynaya takıldı gözlerim. Yansımam içler acısıydı. Rengim solmuş gibiydi, gözlerim kızarıktı. Saçlarım dağılmıştı ve göz altlarım belirginleşmeye başlamıştı. İstemsizce kendimi gülümserken buldum.

Gerçekten gülüşüm göz altlarımla bozuluyor muydu?

"Çabuk ol Felix!" Annemin bağırışlarıyla gülümsemeyi kestim. Banyodan çıktığımda karşımda duruyordu. Yüzümden başlayarak baştan sona süzdü beni. Düşündüğümden daha sinirliydi anlaşılan. Çantamı alıp kapıya yöneldim. Yürüken koltuktan hırkamı aldım. Aynanın karşısına geçip saçlarımı, kıyafetlerimi düzelttim.

"Şu anlamsız işten ne zaman vazgeçeceksin?" Yine aynı konuda söylenmeye başlamıştı. Omuz silkip hırkanın fermuarına uzandım. Konuşmaya devam etti. "Notların düşüyor, köpek gibi uyuyorsun ve hiç bir yere varmayacak şu müzikle uğraşıyorsun!"

Her zaman böyle düşündün zaten anne.

Ona aldırmayıp ayakkabılarımı giyinmeye başladım. Arkamda bana bağırmaya devam etti. "Grubu bırak ve üniversiteye odaklan. Mikrofonunu yiyecek halin yok. Başarılı biri olamazsın bu gidişle." Sesi kısılmaya başladıkça uzaklaştığını anlıyordum. Ayaklarını sertçe yere vuruyordu. "Baban gibi işe yaramaz adamın teki olucaksın."

Kırıcı. Artık kırıcı oluyordu.

Bağcıklarımı bağlarken nefeslendim sakinleşmek için. Daha tam ayılamamışken yine streslendirici düşünceler kafamı doldurmaya başlamıştı. En azından sınav iyi geçecekti değil mi? Çalıştığım şeyler zihnimde kalmıştır umarım.

☆☆☆

"Sana inanamıyorum Felix, ciddi misin?!" Bugün herkes bana bağırmak istiyordu anlaşılan. "Sınavda uyudun mu?" Kızmasında haklılık payı olabilirdi. Ben de kendime inanamıyordum. Bir soruda takılınca stres olduğumu hatırlıyorum. Sonra ellerimi titremişti, kalemi bıraktım. Rahatlamak için kafamı sıraya koyup ellerimi ovuşturayım derken uyuyakalmıştım. Uyandığımda sınav bitmişti ve yaşadığım hayal kırıklığının haddi hesabı yoktu. Dışarı bu üzüntümü çok yansıtmadığımdan Seung sadece sorumsuz biri olduğuma yormuştu. Bu nedenle azarlıyordu beni.

"Anladım Min. Yorgunum yeter artık." Ellerimle kulaklarımı örttüm ve alttan alttan baktım ona. Derince nefesini verdi. "Neyse canını sıkma, annenle bir sorun yaşarsan konuşmaya çalışırım." Sözlerini bitirip sınıftan çıktı. Ellerimi kulaklarımdan çekmeden kafamı sıraya koydum. Bugün daha ne kadar zorlayacaktı acaba beni.

☆☆☆

"Artık şarkı çalışması yok. Anlamanız için daha ne kadar söylemeliyim." Pekala daha ne kadar zorluklar olduğunu merak etmiyor ve istemiyorum.

"Festival yaklaşıyor, ne yapmamızı öneriyorsun başka?" Chan grup lideri olarak en başta karşı çıkan olmuştu bu duruma.

Kulüpler birliği ortak karar alınmıştı ve provalarımızı kesmemizi istemişlerdi. Ses sistemini çalıştırırken fazla elektrik harcadığımız da bahaneleri olmuştu.

"Beni ilgilendirmez. Karar bu şekilde alındı. Kendiniz ilgilenin." Cümlesinin sonunda kapıyı suratımıza kapattı klüpler birliği başkanı. Grupça sinirlenmiştik.

Bizim başarılarımız olmasa okulun sergileyebileceği pek bir şeyi kalmıyordu. Ve buna rağmen gözden çıkarılan biz oluyorduk. Sadece sesten ve bizim 'serseriliğimiz'den rahatsız olmuştu yeni müdür yardımcısı.

Hep beraber bahçeye çıktık. Okul yeni bitmişti az insan kalmıştı böylece. Normalde şuan konferans salonunda olurduk ve prova alırdık. Ama durum ortada ki bunu yapamıyorduk.

"Gitarlar ve bateri kulisteydi. Almamıza izin verirler mi bari?" Jeongin'in sorusuna Bangchan cevap verdi. "Konferans salonunun anahtarını vermeyi reddettiler ve o enstürmanlar okula ait. Pek zannetmiyorum alabileceğimizi."

Keyfim zaten yoktu bugün. Kabustan farksız geçiyordu. Sadece dinlenmek istiyordum. Diğerleri hakaretler ediyor, sinirini dışa yansıtıyordu. Ben onu yapamıyordum. O yüzden şarkı söylüyordum zaten.

"Pekala beyler şimdilik bunu bir mola gibi düşünelim. Dinlenin güzelce. Bu durumu halledicem size söz." Bangchan çok sorumluluk sahibi biriydi değil mi? Benim aksime, insanları rahatlatıyor onlara yardımcı oluyordu. Çok güçlü olmasına imreniyordum.

Vedalaşıp ayrıldık. Eve gitmek istemedi canım. Soğuk bir içecek alıp bir parka gittim. Ağacın birine yaslandım ve parktaki çocukları izlemeye başladım.

Çocuklar çok saflar, her zaman mutlu olacak bir şey bulurlar. Tüm bu kalabalık evrende, en sakin yaratılmışlar onlardı benim için. Tüm duyguları dürüsttü. Hislerini gizlemeyi beceremeyen minyatür insanlardı onlar. Belki de onları rahatlatan buydu. Belki ben de dürüst olsam hislerimle, kendimi yansıtmaktan çekinmesem...o zaman bir çocuk gibi hafifler miyim?

İçeceğimi içerken düşüncelerim döndü durdu zihnimde. Peki kime anlatabilirdim, kime karşı dürüst olacaktım. Canım yandığında ağlamaktan çekinmeyeceğim biri var mıydı hayatımda. Belki o zaman tüm yaralarım sarılmış gibi hissedecektim.

Hüzünle gülümserken elime baktım. Sarılmasını beklediğim yaralarımı görmeyi bekledim. Ama çoktan kapanmıştı üstleri. İyileşmeyi bekliyor gibiydiler. Çoktan beni sarmıştın sen. Yara bandı adam...

Ruhumu sargılaman konusunda da güvenebilir miyim sana?

Yara Bandı Adam(changlix)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin