chapter twenty five

1.4K 124 140
                                    

sofrayı çoktan hazır etmişken mutfak sandalyesine oturmuş hyunjin'in gelmesini bekliyordum. gerginlikten bacağımı sallayıp dursam bile özlem ile yanıp tutuşuyordu sanki ciğerim. şu görüşemediğimiz bikaç haftada onu bu denli özlediğimi fark edememiştim bile.

çalan kapı ile yerimden fırlarken derin bir nefes alıp son kez üstümü başımı düzelttim ve eriğimi daha fazla bekletmemek için hemen kapıya koşturdum. kapıyı açar açmaz gülümseyen ifadesiyle karşılaşırken sanki kalbim eriyormuş gibiydi, hızla boynuna atıldım hemen.

hyunjin üzerine atılmamla geriye sendelerken kendisi de kıkırdayarak ellerini belime sarmıştı. mutluydum, şu an kapı önünde ona sırnaşırken oldukça mutlu hissediyordum kendimi.

boynundan ayrılmadan hemen önce kulak altına tüy kadar bir öpücük bırakıp çekildim ve elinden tutarak içeri çekiştirdim onu. yüzündeki gülümseme hala silinmezken onu çekiştirmeme izin verip peşimden mutfağa kadar geldi.

"sofrayı çoktan hazırladım ben hadi ellerini yıka gel acıkmışsındır"

utangaçça tekrar gülümseyip başını sallayıp mutfaktan hızlıca çıkmıştı. bense arkasından gülümserken olduğum yerde tepinmiştim çünkü hyunjin çok tatlıydı, çok çok tatlıydı.

içime huzurla bir nefes daha çekerken hemen yemeklerimizi koymuştum. hyunjin de ellerini yıkayıp gelerek hemen yamacıma sokulmuş ve belime sarılmıştı.

"ellerine sağlık"

"daha tatlarına bakmadın bile jinnie"

hyunjin kulağımın yanında kıkırdarken kafamı çevirip yanağına minik bir öpücük kondurmuştum. yanakları hafif pembeleşirken yine utangaçça gülümseyip çekilmişti.

"güzel olduklarına eminim, sen yapmışsın ya yeterli"

dediğiyle kalbim anında pır pır olurken son tabağı da masaya koyup oturmuştuk. yan yana yemeklerimizi yerken konuşmamız gerektiğini fark ederek boğazımı tazelemiştim.

"o gece..."

hyunjin'in de yüzü anında ciddileşirken çatalıyla yemeğini didiklemeye başlamıştı. henüz yüzüme bakamasa bile gerildiğini görebiliyordum.

"...ne olduğunu anlatacak mısın?"

başını minikçe sallayarak gözlerini ben hariç her yerde dolandırmış ve sonunda bakışlarımızı buluşturmuştu. gözlerimi dudaklarını ıslatan diline kayarken dikkatimin dağılmaması için kirpiklerimi hafifçe kırpıştırdım.

"minho orada çalışıyor"

"bunu biliyorum"

devam etmesini beklercesine istekle yüzüne bakarken gözlerini tekrar kaçırarak elindeki çatalı usulca masaya bıraktı. neden bu denli gerildiğini anlayamasam da ona merakla bakmaya devam ediyordum.

"of tanrım çok utanç verici"

elleri ile yüzünü kapatırken küçük bir kahkaha bırakarak ellerine uzanmış ve yüzünden çekmesini sağlamıştım. bana kızarık yanaklarıyla bakmaya devam ederken gülümseyerek konuşmuştum onunla.

"hyunjin, anlatmazsan bir şeyleri yoluna sokamayız"

"tamam tamam, anlatıyorum"

suyundan birkaç yudum aldıktan sonra boğazını temizlemiş ve konuşmasına devam etmişti.

"bizimkilere senden bahsettim, ilişkimizden ve bir türlü anlayamadığım hislerimden. daha önce pek romantik veya cinsel açıdan bi ilişkim olmadığı için sana veya diğerlerine göre biraz daha toy olabilirim ancak dediğim gibi, ne hissettiğimi bir türlü anlayamadım"

FANCYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin