chapter twenty one

1.3K 136 126
                                    

öylece elindeki kokteylini yudumlarken pistteki dans edenlere bakmıştı felix. seungmin ve changbin oldukça mutlu bir şekilde beraber dans ederlerken kendisi ise tek başına oturuyordu. jeongin ve jisung hala gelmemişlerdi.

seungmin'in mutluluğuna karşın tebessüm ederken kokteylinin kalan son yudumunu da fondiplemişti. normalde olsa pistten ayrılmazdı ancak pek dans edesi yoktu. yakınından geçen garsonu havaya kaldırdığı eliyle çağırırken ondan bir kokteyl daha getirmesini rica etmişti.

ikinci kokteylinin de yarısına gelirken saatin zaten geç olmasıyla ufaktan uyuklamaya başlamış, alkolün de etkisiyle gözlerini kırpıştırırken sonunda jeongin ve jisung da gelebilmişti. jisung'un giydiği kısa şortu ve crobuna karşılık gülümserken onun hemen yanındaki korumacı tavırlarla belini sarmış jeongin'e ise göz devirmişti.

jeongin'in üzerine göz gezdirdiğinde ise yavaşça yutkunmuştu çünkü oldukça ateşli bir görünümü vardı. siyah sert giyimine tezat özenle yapıldığı belli olan açık sarı saçları çok ayrı bir hava katıyordu ona.

felix'in hemen karşısındaki koltuğa kurulmadan önce kısaca kucaklaşmışlar ve garsondan kendileri için kokteyl söylemişlerdi.

"chan nerelerde acaba, burada olacağım demişti"

jeongin önüne bırakılan kokteyli pipetine işkence ettirerek yudumlarken kıstığı gözlerini etrafta dolandırmış ancak chan'ı göremeyince nerede olduğunu öğrenmek için telefonunu almıştı eline.

o chan'a mesaj atarken felix ise gözlerini kapatıp başını masaya yaslamıştı, yorgun hissediyordu. çok yorgun. ancak yine de buraya arkadaşları için geldiğini hatırlarken başını kaldırmış ve yine etrafta dolandırmıştı bakışlarını. insan kalabalığı arasından sıyrılıp gelen chan'ı görürken jeongin'e dönmüştü.

jeongin yüzündeki sırıtışı ile ayaklanırken chan yüzündeki utangaç gülümsemesi ile önce hepsiyle tanışmıştı, jeongin yanına onun için ayırdığı yeri eliyle patpatlarken chan gülüşünü gizlemek için başını hafif yere eğerek yanına geçmişti onun.

ikili direkt olarak kendi aralarında sohbete başlarken jisung sıkılmış gibi ayaklanıp felix'i de kaldırmıştı.

"ya biz ne oturuyoruz ne? niye geldik oturacaksak kalk dans edelim!"

felix'i kolundan tutup piste sürüklerken felix ise kaderine razı gelerek onu takip etmiş ve hareketlerine eşlik etmişti. jisung'un enerjisinin kendine de bulaşmasıyla kıkır kıkır gülerken kalçalarını kıvırmışlardı beraber.

jisung felix'in elinden tutup onu etrafında çevirdikten sonra belinden tutarak kendisine çekmişti. birbirlerine bıyık altından gülümserlerken yüzlerinin birbirine çok yakınlaşmasıyla jisung kahkaha atarak geri çekilmişti. felix de iyice keyiflenerek ona gülerken ellerini de çıplak belinde ve kalçalarında dolandırmıştı.

"lixie biraz daha durmazsan ilkim sana gidecek"

felix'in kulağına eğilip kıkır kıkır söylediği şey ile bu sefer kahkaha atan felix'ken elini jisung'un yanağına çıkararak okşamıştı.

"ah jisungie, geç kaldın bebeğim. benim çoktan bi eriğim var"

beraber tekrar kıkırdarlerken şarkının değişmesi ile çığlık atıp daha çok hoplamaya başlamışlardı. kafalarının da güzel olması ile etraflarındaki hiçbir şey umurlarında olmazken felix anlık başının dönmesi ile jisung'a tutunmuştu.

"ben bi lavobaya gideceğim"

jisung'un başını sallayarak onaylaması ile kendini lavobaya atarken önce dolmuş mesanesini boşaltmış ve ardından elini yıkarken kendi kendine aptal aptal sırıtmıştı. aklına hyunjin gelirmesiyle dudak büzerken ellerini kurulamıştı. evden ayrılırken iyiydi ama şimdi nasıl olmuştu acaba?

FANCYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin