Sabah uyandığımda koltukta uyuya kaldığımızı gördüm. Bacağımda uzanan Denizi gördüğümde gülümsedim. Yeni yeni çıkmaya başlayan sakallarına baktım. Sarı saçlarına dokunmamak için kendimi zor tutuyordum. Ah be Deniz! Yaktın ulan kalbimi!
Gözünün tekini aralayıp baktı. Hemen kafamı yan çevirdim. Güldü. Sinir şey. Ayağa kalktığımda kafası koltuğa düştü. "Ne yapıyorsun kızım be!"
"Hadi kalk kahvaltı yapalım," dedim. Kafasını salladı. Aniden ayaklanıp saçlarını karıştırdı.
"Bizimkilerin yanına gidelim. Onlar bir şeyler yapmıştır. Hatta bir valiz hazırla, bir kaç gün bizde kal." Şaşkınlık ile gözlerimi açtım. O ise gözlerini ovuşturup ayaklandı.
"Olmaz öyle şey," dediğim sırada önümde dikildi.
"Ben...ne istersem o olur," dediğinde yüzümü buruşturdum. "Buruşturma o yüzünü," dedi. Ona dil çıkardım. Bu tepkimi beklemediği belliydi. Ama benim de arada çocuk ruhum dışarı taşı veriyordu. Benim suçum değildi. Odadan çıktığında banyoya gideceğini anladım ve arkasından seslendim.
"Odamın yanındaki kapı!" Kapı sesi geldiğinde banyoya girmiş olduğunu anladım. Odama gidip kot bir siyah pantolon aldım. Üstüne de beyaz emojili tişörtümü aldım. Emojileri beyaz tamamı siyahtı.
Üstümü giyinip odadan çıktım. O da banyoda çıktığında üstümü süzüp konuştu.
"Kıyafet almayacak mısın? Peki, İremin kıyafetlerinden giyersin." Önden ilerlerken arkasından mızmızlanarak konuştum.
"Ya, Deniz anlamıyor musun? Ayıp olur." Arkasını dönmeden omuz silkti. Kapıyı açtı. Botlarını aldı.
"5 dakikaya aşağıda ol. İrem gibi 2.3ü saat bekleyemem." O kapıyı örttüğünde sinir ile odama gittim. Sırt çantamın içine kıyafetlerimi koydum. Şarj cihazımı ve telefonumu da alıp evden çıktım. Spor ayakkabımı giyindim. Aşağı indiğimde kapişonumu örtmüş birşekilde binanın duvarına yaslanan Deniz gördüm. Çok çekici duruyordu işte!
"Hadi gidelim," dedim. Kafasını salladı. Apartmanın girişinden kaykayımı aldım. Onun kaykayı yanında değildi. Kaykayımı yere koyup önüne ittim. Kafasını kaldırdı.yan bir sırıtış gösterip bindi. Ben de önüne bindim. Bir eli ile belimi kavradığında kalbim götümde atıyordu resmen! Derin bir nefes verirken o tek ayapı ile kaykayı ittirdi. Beraber yokuştan aşağı inmeye başladık.
Hani demiştim ya çok yokuş çıkıyorum diye, bazen biri hayatınıza girer ve o yokuşu çıkma ihtiyacı duymazsınız. O yokuştan inme ihtiyacı duyarsınız. Aşağı doğru inerken saçlarım uçuşuyordu. İçimde korku yoktu, çünkü yanımda o vardı. Yanından geçtiğimiz çocuk Murattı.o da kaykayını yere koyup peşimizden inmeye başladı.
"Günaydınlar!"
"Bir sen eksiktin, kılıbık," dediği i duydum Deniz'in.
"Günaydın Murat!" dedim sevecenlik ile. O da yanımdan geçerken gülümsedi. Hâlâ aşağı doğru inerken Deniz tek bir hamle ile yan sokağa saptı. Murat ise bunu beklemiyormuş gibi aşağı doğru gitmeye devam etti.
"Murat bir kere tur atsın da gelsin, o sırada biz de evde yemek yeriz," dedi. Dudaklarımı birbirine bastırdım gülmemek için. Deniz'in adı ile dalga geçeceğini biliyordum. Eve geldiğimizde kaykaydan indik. Kaykayı bahçenin içine koydu. Zili çaldığında kapı gene bekletilmeden açılmıştı. İrem kapıyı açmıştı.
"Hoşgeldiniz!" Dedi neşe ile. O sırada merdivenlerden inen Kerem bize baktı ve bana doğru geldi.
"Oo best shipim gelmiş!" İkimize de sarıldı. Deniz ile Keremin ensesinden göz göze geldik. Deniz gözleri ile işaret etti. 'bu böyle yapacak birşey yok' dercesine. Geri çekildiğinde bize gözlerini kısarak baktı.
"Deniz, neredeydin sen dün gece?" dedi. Deniz çok umursamadan içeri geçerken Kerem arkasından kuhruğu gibi gitti. Keremin üstündekiler dikkatimi çekmişti. Ayağımda dayıların giydiği çorap vardı. Üstünde ise kalpli bir pijama şortu vardı. Sweet ile çok uyumlu bir takımdı."İçeri geçsene," dediğinde tebessüm ederek içeri geçtim. Ayağıma kurbağalı bir terlik verdi. ayağıma geçirdiğimde herkesin ayağında buna benzer terliklerin olduğunu gördüm. İrem söze girdi. "Kerem yüzünden canım çok kurcalama," dedi. İkimizde küçük bir kahkaha atıp salona geçtik. Koltuklardan birine oturduk.
"Bir süre bizim ile kalacak Kumsal," dedi Deniz. Kerem hemen bana baktı.
"Olley be! Gece pijama partisi yaparız!" dedi Kerem. Tam konuşacaktım ki Cesur konuştu.
"Kızı rahat bırak Kerem," dedi. Kerem sinir ile ona baktıktan sonra gülümseyerek bana baktı.
"Yaparız değil mi Kumsal?" dedi.
"Benim için fark etmez," dediğimde ayağa kalkıp Cesur'a kapak çekti.
"Kahvaltı hazırlamıştık, yemek yemediyseniz oturun da kreplerinizi yiyin," dedi İrem. Deniz ile birbirimize baktık.
Deniz ayağa kalktıktan sonra bana kafası ile işaret verdi. Ben de kalkıp onun ile beraber mutfağa gittim. Sandalyelerden birine oturduğumda kreplerden birisini önüme koydu.
"İçecek ne içmek istersin?" dediğinde kafamı kaldırıp ona baktım.
"Seçenekler nedir?" dedim bir müşteri edasıyla.
"Çikolatalı süt, meyve suyu, çay, portakal suyu," dedi bir satıcı edasıyla.
"Ben bir portakal suyu alayım abi," dedim. Kaşlarını kaldırdı. Portakal suyunu uzatırken tek kaşını kaldırdı.
"Abi?" dedi. Kahkaha attım. O sırada içeri oyuncak tabanca ile Kerem girdi. Önünde ise Cesur vardı. Cesur sinir ile üstüne gelirken Kerem elindeki silah ile geri geri geliyordu.
"Sakın yaklaşma vururum!" dediğinde Cesurun kaşları havaya kalktı.
"Oturma odasında da bunu demiştin ulan! Elindeki oyuncak yer miyim ben bunu?" dedi. Biraz daha yaklaştığında Kerem geri gitti. Deniz'in arkasına saklandı.