"Deniz, kumsalında piknik yapayım! Nolur bana yardım et!" Deniz'in gözleri kısa bir süre bana döndükten sonra omuz silkerek Kerem'e baktı. Sonra ise yemeğine geri döndü. Kerem masanın etrafından dolanarak mutfaktan kaçtı. Cesur da peşimden gitti. Onlar gittikten kısa bir süre sonra mutfağa bora girdi. Gözüne göz bandı takmıştı."Ben uyuyacağım, mümkünse ses yapmayın." Deniz alttan alttan ona ters ters baktı.
"Kardeşim, adam gibi oturup yemek yiyoruz, ne bulaşıyorsun bize yahu!"
Bir bardak su içtikten sonra uykulu ve yavaş adımlar ile mutfaktan ayrıldı. Onlar gittiğinde Deniz bir iç çekti.
"Böyleler işte, ne yaparsın?" dedi. Gülümsedim. Krepimden bir ısırık aldım. O da krepini tek lokmada ağzına tıktığında şaşırmıştım. Ağzındakini çiynedikten sonra ellerini masaya koydu. "Şimdi dükkana gidelim, onun dışında tek başına dışarı çıkmamaya çalış. Anladın mı?" Yüzümü buruşturdum. Kafamı iki yana salladım.
Bildiğim kadarı ile üvey babamın adamını görmüştü ve ya balkonda konuştuklarımı duymuştu. Üvey babamın iki oğlu vardı. Biri için hayırsız derdi. Ama o adam benim de babam olsa ben de giderdim. Diğer oğlu ise sağ koluydu ve adı Tayfun'du. ÜVEY KARDEŞLERİM hiç umrumda olmadığı için takmıyordum.
"Neden yanlız çıkamıyorum?" Gözlerini gözlerime dikti. Sakin ve yumuşak bir dil ile konuştu.
"Kumsal, ne olduğunu biliyorum. Lütfen böyle yapma. Sana yardımcı olmama izin ver, biliyorum bana gıcık oluyorsun fakat şuan sana gerçekten yardım etmek istiyorum." Sana gıcık mı oluyorum? Sana aşığım, hem de iki senedir. Demek isterdim. Yemeğimin son lokmasını da ağzıma attıktan sonra onun gözlerinin içine baktım.
"Peki, senin dediğin gibi olsun," dedim. İkna kabiliyeti mükemmeldi belli ki. Ve ya benim ikna olma kabiliyetim kötüydü. Kafasını sallayarak 'önden buyur' işareti yaptı. Yukarı doğru çıktığımızda bir odanın kapısını açtı.
"Burada İrem kalıyor, burada kalabilirsin. Bir sorun olursa da hemen karşı odadayım zaten."
"İrem?"
"Ihm, Kerem, İrem'e aşık. Bu yüzden onu ikna etti. Bu gün İrem ile yatacak."
Kerem konusunda hiç böyle bir şey fark etmemiştim. İrem onun duygularına karşılık verebilir miydi? Veremez ise Kerem çok üzülür müydü? Bu da bir soru mu, tabii ki üzülürdü.
Beraber odadan çıkıp aşağı geri indik. Oturma odasına girdiğimizde Deniz konuştu.
"Biz çıkıyoruz,"dedi.
"Dikkatli gidin,"dedi İrem. Kafamızı salladıktan sonra beraber evden ayrıldık. Kendi kakayımı aldıktan sonra yere koyup üstüne bindim.
Pazartesi
Evet, bu gün işi bırakmak için müdür ile konuşacaktık. Deniz ile bu konuya karar vermiştik. Şuan ise beraber eve dönüyorduk. Bu gün temiz hava için yürüyerek gitmiştik. Şimdi de eve yürüyerek eve dönüyorduk.
Ellerimi ceplerime koydum. O da ellerini pantolonunun ceplerine koymuştu. Biraz ilerledikten sonra önümüzde siyah bir porsche durdu. Deniz kafasını kaldırıp önüne baktı. Adımlarımız durdu. İçime bir endişe düştü. Bir süre sonra kapı açıldı. Tayfun arka kapıdan çıktığında dikkat ile onu izledim.
Deniz'in yüzünde bir mimik bile kımıldamazken Tayfun karşıma doğru yürüdü. O sırada Deniz önünde durdu.
"Vay, Kumsal Hanım sevgili mi yaptınız? Üstüne üstlük bir de gölgesinde duruyorsunuz," dedi tek kaşını kaldırıp yan bir sırıtış ile Denizi süzerek.
"Ne istiyorsun?" dedi Deniz. Arkadan 2 araba daha geldi. Onlar da durduktan sonra içinden korumalar çıktı.
"Ne istiyorsun Tayfun?" dedim sabırlı bir ses ile. Tayfun Deniz'in arkasında kaybolan bedenimi görmek adına Deniz'in yan tarafından kafasını uzatıp baktı. Alay ile gülümseyip el salladı.
"Merhaba üvey kardeşim," dedi. Tam bana doğru bir adım atacakken Deniz tek kolu ile onu durdurdu. Bütün adamlar silahlarını Deniz'e doğrulttu. Tayfun alaylı gülüşünü bırakmadan kafasını yan çevirip Deniz'e baktı. Birden yüzü ciddiyet ile doldu.
"Sen karışma," dedi. Deniz'i ittirdiğinde Deniz bir adım bile kımıldamadı. Deniz'in arkasında çaktırmadan İrem'e konumumuzu attım. Altına d ünlem işareti attım. Telefonu kapatıp cebime koydum. Ortam daha da benim endişelenmeme neden olurken Deniz konuştu.
"Onu almaya geldiyseniz, vermiyorum," dedi.
"Seni dava ederim," dedi Tayfun. Deniz histerik bir kahkaha attı.
"İstediğin yere şikayet et. Gram umrumda değil. Ben ne dersem o olur. Elimden hiç bir şeyi alamazsın," dedi. Bir süre sonra yanımıza Bora ve diğeleri geldi. Arkalarında ise mahallenin tekin olmayan adamları vardı. İrem yanıma geldi. Bora ise Tayfun'un diğer yanına.