Jimin odasının penceresinden görünen aya bakıp derince nefes almıştı. Artık gözlerindeki yaşlar ondan bağımsız bir şekilde akıyordu. Durdurmayı bile bırakmıştı Jimin.
Neydi onu bu hâle düşürüp bu kadar etkileyen?
Gerçekten çok yorgun hissediyordu kendini.
Gözlerini artık açık tutamıyor, sürekli kapanıp duruyordu.
Üstelik o susamışlık hissi de hepten artmıştı.
En sonunda gözleri kapandığında yaşlar biraz daha süzüldü yanaklarından. Üşüyordu sanki, yapayalnız hissediyordu kendini.
Ne kadar zaman geçtiğini anlayamamıştı ama odada hissettiği varla yok arası seslerle gözlerini aralamak istedi.
Ancak başaramamış yorgunlukla gözleri tekrar kapanmıştı. Sesleri duyabiliyordu ama ne konuşmaya gücü vardı ne de tekrar gözlerini açmaya.
Burnuna dolan tanıdık kokuyla irkilmişti.
Daha sonrasında yüzünde hissettiği dokunuşlarla kaşları çatılmıştı. Nefesleri hızlanıyordu sanki.
Hissettiği dokunuş yüzünden saçlarına çıkmış bir süre orada oyalanmıştı.
Daha sonrasında kaybolmuş bir süre sonrada elinde hissetmişti Jimin. Birisi elini tutuyordu sıkıca.
Zorlansada gözlerini araladı Jimin. Hava hâlâ zifiriydi. Gördüğü yüzle gözlerini kırpıştırmıştı. 'o kadar çok düşündüm ki en sonunda rüyamda görmeye başladım.' diye düşünmüş ancak emin olamadığı için gözlerini tekrar kapatıp açmıştı.
"İyi misin Park Jimin?"
Jimin duyduğu sesle mümkünmüş gibi daha da yüzünü buruşturdu.
Ama bu kısa sürmüştü.
"D-Doktor?"
Ağzından dökülen şaşkınca nidadan sonra Doktor Jeon ona gülümsemiş tuttuğu eli büyük parmaklarıyla iyice sarmalamıştı.
"Benim. Neden bu hâldesin Jimin?"
Minik adam daha fazla dayanamamış ağzından bir hıçkırık koparmıştı. Hıçkırıkları ve gözyaşları git gide artıyor, durmayı bırak asla yavaşlamıyordu bile.
Jimin ağlamaktan nefessiz kalmaya başladığında Jungkook ne yapacağını şaşırmış şaşkınca olanları izliyordu. Bir yandan minik adamın elini tutuyor, saçlarını okşuyordu, bir yandanda buna sebep olan şeyi arıyordu kendi aklında.
"Jimin sakin ol, Jimin."
Jimin nefes alamadığı için elini tutan eli sıkıyordu ama ağlamasıda durmuyordu işte.
Çok kötü hissediyordu kendini.
Jungkook bunun bir tür kriz olduğunu anladığında hemen elini sıkan eli bırakıp minik bedenin kolundan damarına sakinleştirici verdi.
"Jimin kendine gel. Park Jimin!"
Sonrasında hemen elini geri tutup yatakta hâlâ ağlayan bedenin pijama üstünün düğmelerini çözdü. Jimin'in başının altındaki gözyaşlarından fazlaca ıslanmış yastığı kaldırıp yatağı iyice yatırdı ve oksjen tüpünü çalıştırıp maskeyi genç adamın yüzüne taktı.
Kısa bir süre sonra Jimin rahatlamış uykuya dalmıştı.
Jungkook onun ilaçlarını ve serumunu kontrol edip geri yerine oturdu. Minik adamın neden bu hâle geldiğini anlayamamıştı. 2 hafta önce gayet iyiydi. Tedavisi iyi ilerliyordu. Kendiside istekliydi ancak şuan gördüğü Park Jiminle 2 hafta önceki Park Jimin aynı değildi sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLO🩰 |Jikook
Фанфик'A dancer dies twice, once when they stop dancing and this first death is the more painful...' 'Bir dansçı iki kez ölür, birisi dans etmeyi bıraktığında ve bu ölüm daha acı vericidir.'