Begüm'ün sözleri üzerine elini genç kadının yanağına doğru uzattı Fuat. Onunla konuşmak istiyordu ama bir yanı da ona bas bas ne kadar yüzsüz bir adam olduğunu bağırmaya devam ediyordu. Bu durum nereye kadar gidecekti bilmiyordu. Koşsa bir adım atsa Begüm'e, vicdanı buna asla ama asla müsaade edecek gibi değildi. Her ne kadar kabullenmek istemese de Yasemin denen o kadınla bir şeyler yaşamıştı ve bu çok açıktı. Sevdiği kadının adını mırıldandıktan sonra bakmaya doyamadığı gözlere değdi gözleri. Çok... çok güzel gözleri vardı ve her seferinde aynı duygu içerisine girmesine neden oluyordu gözleri. "Begüm..." dediği sırada genç kadın "şşş" diyerek susturdu adamı. Bundan fazlasına gerek yoktu; bundan fazlası olmayacaktı.
Keşke her şeyi daha fazla mahvetmeseydim Begüm. Keşke seninle yeniden eskisi gibi mutlu olabilseydik. Mutluluk bize çok uzak! Kızımıza, sana ve bana... mutlu olacaksak bile bundan böyle başka dünyalarda mutlu olacağız; kızım ben, kızım sen... kabullenmek istemediğim ancak kabullenmek zorunda olduğum bu gerçeği nihayet kabul edebiliyorum belki de hem şu s*ktirik durumda benim elimden gelecek zerre şey yok!
"Gururlu bir kadın ne yapar biliyor musun Fuat? "Git" sözünü duyduktan sonra gider ve bir daha geri dönmez. Ben gittiysem eğer dönmem geri çünkü dönmek için gitmedim. Sen bana o kadar fazla "git" dedin ki, benim kalbim parçalandı. Ondan da ziyade gururum kırıldı. Benim senin gelgitlerini kaldırabilecek halim kalmadı." Eteğindeki taşları dökmüştü işte bunun zamanı gelmiş, geçiyordu bile zaten.
Ben istediğinde geleceğin, istediğinde gidebileceğin biri değilim Fuat Bey.
Içinden geçirdiklerini bir kenara bıraktıktan sonra yukarıda odada yatan Büge'nin yanına çıkmak üzere merdivenlere yöneldi kadın. Ablası bunu da atlatmıştı ama çok korkmuşlardı onun için. Minik yeğeni hala hastanedeydi ve çok küçük doğduğu için kontrol altında tutulmaya çalışılıyordu. Yakışıklı adamın arkasından son bir kez seslenmesine aldırış etmeden yukarıya çıktı ve Büge ile Ozan'ın yatak odalarının kapısının önüne geldikten sonra kapıyı tıklattı. "Büge gelebilir miyim?"
Susmaktan başka bir şey yapmıyordu. Büge kendisini öyle bir kapatmıştı ki, çevresindekiler ne yapacaklarını şaşırmış bir hal almışlardı. Duru'nun dahi yüzüne bakmıyor, küçük bebeğe Veda Hanım bakıyordu. O da kendisini iki arada bir derede kalmış gibi hissetmeye başlamıştı. Yanıt gelmeyince birkaç kere daha tıkladı kapıyı ve daha sonra elini yavaşça kapı kulbuna götürüp indirdi. Içeriye girecek, Büge'ye destek olacaktı. Kardeşler böyle günlerde belli olmaz mıydı zaten? Kardeşten de öte birbirlerine aile olmak zorundaydılar. Ne anneleri hayattaydı ne de babaları; birbirlerine bir şekilde anne - baba olmayı becermek zorundaydılar iki kız kardeş. Içeriye girdiği gibi büzüşmüş yatakta yatan ablasının görüntüsü belirdi gözlerinin önünde. "Aa..abla!"
Dedi daha sonra sesinin titremesine engel olamayarak. Büge zümrüt tanesi gözlerini ona doğru çevirdi ve güzel kardeşinin okyanus mavisi gözleriyle buluşturdu. Tepkisizce bir süre baktıktan sonra iyice büzüştü güzel kadın, upuzun boyuna karşın yatakta bir anda küçücük kalmıştı sanki. Begüm ağlamaya başlamamak için kendisini sıkarken, dudaklarını kemirmeye başlamıştı. Kendisini suçlu hissediyordu çünkü onlar yüzünden kavga ettiklerini anlatmıştı Ozan. Bebeğe olur da bir şey olursa eğer kendisini asla affedemeyecekti. Olabildiğince hızlı ama sakın hareket etmeye çalışırken yatağa ablasının yanına uzandı ve onun ince uzun bedenini bir anne gibi sarıp sarmaladı. "Her şey geçecek ablacığım, biz iki kardeş neler atlattık seninle bunu da atlatacağız hem oğlunda çok iyi olacak. Minik prensimiz bizi bırakıp hiçbir yere gitmeyecek tamam mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhtirâz | Tamamlandı
Romance*ihtirâz: sakınmak, çekinmek, uzak durmak Yatakta gözlerini açıp bakındıktan sonra kaşları çatıldı genç kadının; Fuat yanında yoktu. Son günlerde neden böyle davranıyordu, anlayamıyordu. Soluduktan sonra yataktan çıkıp üzerine sabahlığını geçirdikte...