3.BölümPart4Çılgın Doktor

21 5 6
                                    

Uyandığımda yumuşak bir yataktaydım.Üzerimde hastane kıyafetlerleri duruyordu.
İğne ısırmış gibi hissettiğim sol koluma serum takmışlardı.
Acıtıyordu.
En son kanlarla kaplı başıma götürdüğümde ellerimi sargılar vardı.
Bir an panikledim.
Annem.Annem iyi miydi?En önemlisi ise annem yaşıyor muydu?

O sırada içeriye Ron Weasley kadar saçı kızıl bir adam girdi.

"Nasılsınız küçük hanım?"diye sordu ilgiyle.
Yanıma yaklaşırken gülümsüyordu.

"Ben iyiyim ama şu an önemli olan ben değilim,annem iyi mi benim için o daha kıymetli.Anlıyor musunuz."

Kendime şaşırdım sakince söyleyince bunları.

Adamın yüzü asıldı.Bir şey söylemek amacıyla ağzını açıyor ancak bir türlü konuşmuyordu.
Sonunda konuşmaya karar verip"Beste sana bunu nasıl açıklayabilirim inan bana bilmiyorum.Söylemek de istemiyorum.Fakat bunu söyleme mecburiyetindeyim."
Derin bir nefes verip devam etti.
"Annen daha ambulanstayken aşırı kan kaybı yüzünden hayatını kay-k-betti."

Annemin ölebilme ihtimalini düşünmüştüm.Ama bunu kendi kulaklarımla işitmek, gerçekleri öğrenmem daha kötüydü;düşündüğümde sadece ihtimallerden oluşuyordu.
Şimdiyse gerçekten ölmüştü.
Ellerim çocukluk enerjisi sıcaklığını kaybederek soğudu.Hayatta kalma umudum, geleceğe dönük hayallerim,Bedirhan'a sahip olma isteğim gitmişti.
Annemi düşünüyor kalbim sadece onun için atıyordu.
Kahkalarını duyabiliyordum.Bana uzun bembeyaz elbisesiyle beyaz inci gibi dişleriyle gülümsüyordu.Teninde babamın uyguladığı bedensel şiddetin izleri apaçık görülüyordu.
Ama onun bunu umursadığı yok gibiydi.
Gülmeye devam ediyordu.
Sonra biri onu çağırdı annem de beyaz elbisesi dalgalanarak güle oynaya o kişinin yanına gitti.
Kimdi acaba?

"Onu görmek istiyorum"Son derece duygudan arınmış bir şekilde söyledim.

"Ama buna izin veremem küçük hanım.Daha iyileşmediniz,iyileşmeniz gerek.Hem ağlamayın lütfen."

Söylemese ağladığımı bilemeyecektim.Ellerimle bir çırpıda siliverdim.Adamın konuşma şeklinden sinir olmuştum.Gözlerimi ona diktim.

"Siz sevdiğiniz, böyle acılarla dolu olan ve size sarılıp destek olan tek insanı kaybettiniz mi acaba!"
"Beni nasıl anlarsınız ki"

Çok erdemli biri olsa gerek ki dediklerimin hiç birine kızmadı.

Aksine babacan tavırla"Seni çok iyi anlıyorum Beste."dedi yatağın köşesine oturdu.
"Benim de aynı senin yaşlarında bir kızım vardı.İsmi Ezgiydi.Çok tatlı ve akıllı bir kızdı.Her gün olduğu gibi o gün de ekmek almaya Ezgi'yi göndermiştim.Annesi Ezgi'nin doğumu sırasında ölmüştü.O yüzden Ezgi'ye yıllarca hem annelik hem babalık yaptım.
Ekmeyi almış eve dönerken organ mafyaları yolunu kesmiş hiç acımadan kızımın haykırışları arasında onu sürükleye sürüklüye terk edilmiş bir eve getirip aniden kafasını çekiçle defalarca vurup parçalamışlardı.
Kızımın çığlıklarını duyan biri onları o eve kadar takip etmiş ve polise haber vermişti.Terettüt etmeden eve girmiş ölümü pahasına kızımı korumuş,mafyaları polise teslim etmiş,kızımın ölü bedenini bana getirmişti.Ona minnettarım.Benimle beraber kızımın cenazesini düzünlememde bana çok yardımda bulundu.
Benim aptallığımın cezasını kızım çekmişti.Keşke ben gitseydim onun
yerine ben ölseydim."

Burnunu çekti.

Duyduklarım beni etkilemişti.Ama bu biraz da onun sorunuydu.Küçük bir kızı neden ekmek almaya gönderesin ki?
Annemi kaybedişim beni gitgide acımasızlaştırıyordu muhtemelen.
Bütün acıyı sonuna kadar çektikten sonra insanda daha fazla acı çekme duygusu kalmıyordu.
Benim durumda yavaşça bu yola evriliyordu.

Ama bu adama acımıştım.İçimde üzüntüye karşı bir şey hissetmeme rağmen adamın iyi biri ve benim de artık yalnız biri olduğumu sayarsak,öz babamı saymıyordum,bu adamla beraber baba-kız şeklinde yaşayabilirdik.

"Ben sizin kızınız olsam"

Adam gözyaşlarını sildi.Bana bakarken gözleri parlıyordu.

"Gerçekten mi?!"

"Babam yaşıyor ancak o kadar alkolik ve sorumsuz bir baba ki onun yanında kalmam ne kadar sağlıklı olur bilemiyorum.Olmadı beni evlatlıktan reddetmesini sağlayabilirsiniz.Bana türlü türlü acılar çektirdi bari bunu yapsın."

"Tabii ki de yapıcağım.İnanamıyorum benimle olmak benim kızım olmak istiyorsun.Seni dünayanın en mutlu kızı yapacağım;söz veriyorum."

Ellerini bir bebek kadar sevinçle çırptı.

"Sen söylemeseydin eğer ben teklif edecektim zaten.Kızıma öyle benziyorsun ki dış görünüşün değil elbette."

Hayatım boyunca böyle çocukluğuna gidecek kadar sevinçli bir yetişkine denk gelmemiştim.Ne kadar garip.

Bir elini serum takılı elimin üstüne koydu,diğerini saçlarımın üstünde gezdirdi.

Gözleri serum takılı koluma odaklandı.

"Çıkarmamı ister misin?Canın acıyordur senin.Zamanı doldu zaten."

Başımla onayladım.

Yatağın köşesinden kalkıp başucuma geldi.Ellerini seruma götürüp nazikçe çıkardı.
Serum çıktığında canım çok yanmıştı.Bu yüzden dişimi sıktım.

"Canın yandı değil mi?Elimden gelen bu kadardı."

"Biraz"dedim ona bakarak.

"Ben gideyim en iyisi.Sen de dinlenmene bakarsın."dedi kapıya bakarken.

Aklımı kurcalayan bazı sorular olduğu için koluna dokundum.
Hemen bana baktı bir şeyim var mı diye.

"Size soru sorabilir miyim?

"Elbette sorabilirsin kızım"

"Sizin adınız nedir?"

Form doldurur gibi cevapladı.

"Alparslan Kaplan"

"Peki başka çocuğunuz var mı?Yoksa Ezgi tek çocuk muydu?"

"Hayır,tek çocuk değildi.Abisi var.İsmi Berk.Ezgi'den üç yaş büyüktür."

"Bu olay ne zaman oldu?"

"İki yıl önce."

"Besteciğim büyünce polis olmak gibi bir hayalin var mı acaba?"

Alayla karışık bıkkınlıkla sordu.

"Şimdi soracağım soru son sorum.Lütfen sorayım."

Lütfen diyordum ama yalvarmak adına değil.Kibarlık olması açısından.Hayır dese yine soracağım çünkü.

"Peki peki peki;sor sorunu"

"Neden aradan onca zaman geçmesine rağmen Ezginin ölümünü anlatırken ağlıyorsunuz.Küçük çocuk olduğundan mı?"

Ne diyo bu mal dercesine bir güldü sonra kapıya gitti,bana baktı.

"Her çocuğun yeri farklıdır Beste.Ezginin yeri de benim için bir o kadar farklıydı.Annen mesela artık bu fanilerin dünyasında bulunmuyor.Aradan ne kadar uzun zaman geçip sen büyüsen de burukluk hissini hep kalbinde taşıyacaksın.
Ezginin küçük olmasına gelirsek(sırıttı)büyüyüp çocuğun hatta ve hatta çocukların olunca anlarsın.
Bunlar anlatılacak şeyler değil,yaşanılacak şeylerdir."

Kapıyı kapatmadan"Haa ben sana söylemeyi unuttum ya seni ziyarete gelen iki kişi var.Biri senin gibi çocuk ama yakışıklı da haağ.Neyse birazdan gelirler, haberin olsun dedim.

Havadan bana sulu öpücük gönderip kapıyı yavaşça kapattı.






HAPİSHANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin