14 yıl önce
Beste'den6 yaşındayım.Herkesten farklı olunca saçlarımın beyaz olmasaymış diyordum.
Elleriyle beni gösterirler,arkamdan konuşur hatta daha ileri giderek beni dışlarlardı.Anasınıfım bu şekilde geçmişti güç bela.
Şimdi artık ilkokula başlayacaktım ve durumların değişmesini düşlüyordum.
Bir yıl zor dayanmıştım;dört yıla dayanamazdım.Albino hastasıyım.Kısaca durum böyle.
Vücudumda molenin miktarı az olunca tenim,saçlarım her tarafım bembayazdı.
Dezavantajı ise gözlerimin görme oranı düşüktü;önümü görüyordum, benim sorunum derslere odaklanmamı engelliyordu.Okula ilk annemle geldiğimde aklımda olumsuz düşünceler hakimdi.Her şeyin aynı olacağını,beni sevip aralarına katmayacaklarını konusunda endişeliydim.
Hayatınız olumlu ilerlemiyorsa zaten ondan sonrasının iyi olmayacağına inanırız.Ben de tam öyle hissediyordum.
Korkmuş,tedirgin,endişeli.Zira derslerde çok eğlendim.İlk kez akranlarımın yanında kahkalara boğuldum,gözümden yaşlar geliyordu.
Ama mutluydum.
Öğretmenimiz benimle özel olarak ilgi lendi.
Buna da mutlu oldum.Hatta ağladım.
Mutluluktan ağladıkça ağlıyordum.
Öğretmenim, beni sıramda öylece ağlarken görünce yanıma gizlece gelip bana sarılarak,saçımı okşadı.Onun da benimle birlikte ağladığını hıçkırıklarını gizlemeye çabalamasından anlıyordum.
Arkadaşlarım kendi aralarındaki sohbeti kesip bizim etrafımızda daire oluşturarak kollarıyla beni kenetlediler.Biz senin yanınızdayız dercesine.
O anki mutluluğumu, yaşadığım huzuru nasıl anlatırım bilemiyorum.On an adeta dünyadan kopmuştum ve bambaşka bir dünyaya açılan kapıdan süzülüvermiştim.Hiçbir insanın beni bu kadar olumsuzluklardan arındırdığını hatırlamıyorum.
Onlarla bütün olmuştum.Arkadaş olmak demek böyle bir his miydi?Okulun bittiğini haber veren zil çaldıktan sonra eşyalarımı toparlıyıp çantamın içine yerleştirdim.
Sıra arkadaşım Efe hızlıca çantasını omzuna taktı kapıya ilerledi.
Sınıftan tam çıkmadan bana dönerek"Yarın görüşürüz Van kedisi"
Gülümseyerek el sallıyordu.
Hiç yapmadığımdan yavaşça yapıyordum.
Efe buna güldü ve orta,işaret parmaklarını yan yana koyarak başına getirip çekti.Bunun da ne olduğunu bilmiyorum.Anlaşılan yeni şeyler öğrenmeye devam edecektim.
Ne kadar garip.Hello Kittyli çantamı yere koyup sürüklemeye başladım.Ben sürükledikçe tıkırdıyordu.Koridorun birinde onu,Bedirhan'ı,gördüm.
Tabii o zaman daha tanışmamıştık.Daha hiçbir şeyden haberi olmayan masum çocuklardık biz.Arkadaşlarıyla hararetli bir konuşmanın ortasındaydı.
Anlatırkenki samimi ve içten gülümsemesi insanı hayrete düşürüyordu.Boyunun uzunluğundan benimle olan yaş farkının bir,iki yaştan fazla olduğunu çıkardım.Keşke onunla aynı sınıfta olabilseymişim.
Suratı düşük arkadaşını güldürmek adına şakrabanlıklar yapıyordu.
Yeşil gözleri ışıldıyordu.
Domuz gibi uyiklemesine hiç istemeden gülüverdim.
Arkadaşına ne olduğunu bilmiyordum ama en azından onu güldürecek o vardı.Benim ise hiç kimsem.Morelim bozulmuştu.
Annem beni bekliyor olmalıydı.
Bekleyeceğini söylemişti.
Çocuklar geçerken saçımın değişik oluşunu aralarında konuşup yanımdan gülerek geçip gidiyorlardı.
Burdan bir an evvel gitmek,kurtulmak istiyordum.
Orta Çağ insanları gibi beni sirk hayvanı gibi göstermelerini,keyifle izlemelerini sonra da sen farklısın diye dışlayıp kenara atmalarından tükenmiştim.Yüzümü asık görünce o arkadaşlarından izin isteyip keyifle bana doğru adımlıyordu.
Kalbim oracıkta ölecekmişimde atamayacağı yılları telafi etmek istercesine full mesai yapıyordu.Yüzüm pancar olmuştu.Bir abi edasıyla gülerek tepeden bana baktı.
Dizlerinin üstüne çöktü,sıcak ellerini benim ufacık ellerime örttü.
Hipnoz kesilmiştim.
Gördüğüm,hissettiğim,kokladığım bir tek o vardı şu an yanımda."Neden ağlıyorsun ufaklık, kim üzdü seni?Söyle ki ona bir güzel ders vereyim.Senin gibi bir meleği üzmek neymiş görsün."
Çömelmiş olmasına rağmen uzundu benden.Kafamı yukarı kaldırarak gözlerimizi ateş ve suyun karşılaşması misali içimi cız ettirdim ona öyle yakın bir masafeden bakınca.
Gözlerim doldu."Annemi istiyorum."diye zırlandım.Ona sarılmak istiyordum.
"Peki öyleyse benim size eşlik etmemi ister misiniz prenses."
Elini prenslere yakışır şekilde önümde eğilerek uzattı küçük ellerimi ona emanet edeyim diye.
Ondan bir zarar gelmeyeceğini biliyordum.Ben de elini onun büsbüyük ellerine endişe duymadan bıraktım.Varsın su yolunu bulsun."Gelebilirsin."
Okulda çok çocuk kalmamasıyla kol kola girerek okuldan çıktık.
Annemi gördüğümde onu arkamda bırakarak annemin bacaklarını sardım.
O ise beni ordan biraz izledi.Sonra da bize yaklaştı."Hey ufaklık annen bu güzel hanımefendi mi?"
Başımla onayladım.
"Merhaba efendim,bendeniz Bedirhan 6.sınıfa gidiyorum.Daha doğrusu bugün başladık."
Keh keh güldü biraz.Ciddileşerek devam etti.
"Efendim kızınız-omzuma eliyle baskı uyguladı-iyi mi sanki biraz endişeli gördüm onu.Umarım iyidir.""Son günlerde ona bir şeyler oldu.Ben de bilemiyorum.Herhalde yeni bir ortama gelmek onu germiş olmalı.Bayadır çok kötü kâbuslar görüyor."
"Neyle ilgilililer?"
"Ben ve Beste'nin ,kızımın ismi, araba kazası geçirdiğimizi söyleyip duruyor.Ona bunun gerçek olmadığını bunun sadece bir rüya olduğunu anlatmaya çalıştım ama küçük çocukları bilirsin pek sözden anlamıyorlar.
Sen de bir çocuksun ama""Bazıları gerçek olabiliyor hanımefendi.
Belki bu bir uyarıdır.Dikkat edin bence.""Bana arabayı süremediğimi mi söylemeye çalışıyorsun çocuk."
"Hayır elbette"
Annem burnundan soluya soluya beni kolumdan kapıp arabaya doğru götürdü.Ama ben gitmek istemiyordum.
Arabaya binmeden Bedirhan'a baktım.Hala orda duruyor bana bakıyordu.
İsmi Bedirhan'dı.Bedirhan.Bu isimden kolay kolay vazgeçeceğimi zannetmiyordum.O gözlerin sürekli bana bakmasını istiyordum.Sürekli.Sürekli.Tek bakıcağı kişi ben olacağım.Sadece ben.
Dudaklarımı kıvırdım.
Sadece ben.Sadece erkekler mi manyak olur;bence bir daha düşünün:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAPİSHANE
PrzygodoweEşim bana şaşkın ve bir o kadar sevimli bakarken bende aşkla bakarak ona karşılık verdim. Şaşkınlığını üzerinden atar atmaz o tatlı kiraz dudaklarını araladı. "Bedirhan anlayamıyorum.Seni vazgeçiren neydi?" Bakışlarımı eşimin şişmiş karnına indirdim...