Çıkış zilini çalıp öğrenciler ile beraber toparlanmaya başladık. Cam kenarında ki kapı açılınca yan tarafta ki öğrenciler de çıkmaya başladı. Tek sıra halinde öğrenciler paltolarını alıp çıkıyor iken Bay Evans ile göz göze geldik. İkimiz de aynı anda bakışlarımızı kaçırıp binadan çıktık.
Büyük kapıları kendime doğru çekerek kilitledim ve Bay Evans'a dönerek "Lütfen bana hatırlatın Bay Evans evimize dönünce size de bir tane anahtar vereceğim." dedim.
"Tabi ki Bayan Briel." dedi. Ona bunu söyleme nedenim yapmam gereken şeyleri dillendirince unutmuyor ve hemen yapıyor oluşumdu. Küçükken okulda, evde yapmam gerekenleri arkadaşlarıma anlatıyor ve eve gittiğimde annemin laflarını işitmeden bütün her şey'i eksiksiz yapıyordum.
Bay Evans ile aramıza mesafe koyarak geldiğimiz patika yolu ilerledik. Yol boyunca çocuklarını almak için giden komşular ile selamlaşıp yeni öğretmenlerini tanıttım. Onun haricinde kafamın içinde gerçekleştirdiğim konuşmalar haricinde sessizce ilerledik. Öğretmen istediğime dair bir dilekçe gönderdiğimde, karşı cinsten birinin gönderileceğini hiç düşünmemiştim. Kafam çok rahattı o zaman bir hanımefendi gelir ve anlaşarak hayatımıza devam ederiz diye düşünmüştüm.
Oysa ki hayat düşüncelerime tezat karşıma isteklerimin zıttını çıkarmaya devam ediyor. Bay Evans, giydiği kahve rengi kaban ve başına geçirdiği siyah şapkası ile çok beyfendi birine benziyordu. Sadece benziyordu. Fakat masanın üzerine ki dağınıklığı halledebileceğimi söylememe rağmen düzenlemesi beni biraz etkilemişti. Birazcık.
Ev'e geldiğimizde önden giderek çit kapıyı açtı ve önden gitmemi bekledi. Gülümseyerek teşekkürlerimi sunduğumda çantama attığım anahtarları çıkartarak kapıyı açtım. Aslında kitlemesem de olurdu, bura da ki insaları tanıdığım kadarı ile dürüst ve yardım severlerdi. Ama yine de şehirde yaşayan annem ile mektuplaşmalarımız da bundan bahsedince bana zorla yemin ettirmiş ve o günden bu güne kapımı kitlemeye başladım.
Kapıyı sonuna kadar açıp, içeri girdik. Aynı anda yöneldiğimiz vestiyere kabanlarımızı astık. Ne yapacağımı bilemeyerek "Ben unutmadan anahtarları getireyim." diyerek hızla merdivenlere doğru yöneldim. Aksine koridoru yavaşça yürüyerek odama girdim. Havanın karamasına daha saatler vardı. O zamana kadar beraber ne yapacaktık? Yemek mi yapmalıyım? Ya da yarın çocuklara vereceğim ödevin sorularını mı hazırlamalı? Aramızda ki resmiyeti sonlandırmak adına samimi bir muhabbet mi başlatmalıyım? Of.
Nereye koyduğumu hatırlayamadığım anahtarları yaklaşık bir on beş dakka boyunca kıyafet dolabımda aradım, fakat sonuç hüsran çıkınca etrafa saçtığım bir kaç kıyafeti katlayıp günlük soft bir kahve rengi ayak bileklerimin bir karış üstüne kadar gelen bir etek, üzerine beyaz uzun kol bir tişört giyip odadan çıktım.
Merdivenleri güç bir yavaşlık ile inip salon'a doğru adımladım. Fakat mutfaktan gelen sesler ile adımlarımı o tarafa yönlendirdim. Kapı girişinden başımı içeri sokup etrafı taradım. Fakat kesinlikle beyaz gömleğini dirseğine kadar çekip ocak başında yemek yapan bir adet bay Evans beklemiyordum.
"Bay Evans ne yapıyorsunuz?" diyerek içeriye hiçde hoş olmayacak şekilde daldım. Anahtarı bulmamama rağmen odamda rahatlıkla üstümü değiştirir iken adam resmen yemek hazırlamaya başlamıştı.
"Ah!" dedi bir boşta ki eli ile ensesini kaşıyarak. "Kusura bakmayın Bayan Layana biraz etrafı karıştırdım. "
Başımı telaşla sallayarak "Hayır olur mu öyle şey? Burası artık bizim evimiz." dedim ellerimi önümde birleştirerek. Boğazımı temizleyerek, "Yani artık sizin de eviniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT VADİSİ
Non-FictionEski zamanlarda küçük bir kasabada öğretmenlik yapan çiftimizi anlatıyor.