DUYURU: Hikeye eski zamanlarda geçiyor. İyilik yapmayı seven bir köy ögretmeninin karşısına çıkan karşı cins meslektaşına aşık olma serüvenini; hislerini, ne yaptığını ve duygularını okuyacaksınız. Umarım sıkılmadan okursunuz. Ve hikayeye geçmeden bu kitaba edebiyat öğretmenimizin bizden istedigi bir performans olmasına rağmen ana karakterler ile ilgili çok güzel hayaller kurduğumdan dolayı devam etmek istiyorum. Buraya kadar okuyan herkes için teşekkür ederim.
Bazı anlar vardır. Ruhun mayıştığını, bedenin bulunduğunuz ortamda değil de başa bir evrende olduğunu hissedersiniz. Hayal gücünüzün sınırlarını zorlarsınız. Ah sizi gidi zavallılar! Kitap okumadığınız her dakika hayal gücünüzü zorlayamayacaksınız. İlk kez bir kitabın sayfalarını araladığınızda, hayal gücünüzün kapıları bir sonsuzluğa açılacak. Çok pişman olacaksınız daha erkenden okumaya başlamadığınız için. 'Ben nasıl bunca yıl bu sıkıcı dünyada yaşamışım?' diye sorgulayacaksınız kendinizi. Sonra zaten bıkacaksınız kendinizi Nehir'e o zaten sizi okyanusa çıkartacak.
Kolumdan sarsılmam ile kapattığım gözlerimi açtım. Yanımda oturan minik öğrencim Olivia, deniz gibi olan gözlerini hızla kırpıştırarak bana bakıyordu. "Öğretmenim şoför amca kasabaya geldiğimizi söylüyor. İnmeyecek miyiz?" dedi. Hızla oturduğum yerde dikleşerek etrafıma baktım. Dediğim gibi bizi kasabanın yanında ki tren istasyonunun önüne getirmişti.
Kenara koyduğum çantamı alıp cüzdanımdan gerekli tutarı çıkartıp Sam Amca'ya, "Bizi geri götürmek için bekleyecek misin?" diye sorarak parayı uzattım. O ise elimi geri iterek gülümsedi. "Evet sizi bekleyeceğim zaten buralarda bir kaç işim var." dedi.
Ona minnet dolu bir gülümse gönderip, "Teşekkür ederiz ama lütfen bu parayı kabul et onca saat bizim için buraya köyden geldin." dedim ısrarla elimde ki beş senti ona uzattım. Bana öyle bir bakış attı ki uzattığım parayı geri alarak Olivia'yı kucağıma alıp at arabasından aşağıya indik. Sam amca at arabasını uygun bir yere bağlamak için yanımızdan ayrıldığında Olivia'yı yere koyup kabarık eteğimi düzelttim. Bana gülümseyerek elini uzatan küçük öğrencimin elini tutup yürümeye başladık.
Ailesinin durumu köydeki bazı çocukların ki gibi çocuk okutmaya yetmediğinden onlara yardımcı olabilmek için aileleri ile görüşüp okul ihtiyaçlarını karşılamak istediğimi söylediğimde çoğu olumlu yaklaşmış bir kaç yakın aile ise 'Sizin yardımınıza ihtiyacımız yok!' deyip beni kapılarından kovmuşlardı. Şimdi ise bu planı gerçekleştirmek istediğim öğrencim Olivia'ya ile kasabadayız.
Okul için eşyalar satan dükkana doğru yürürken bana bir kaç yıl önce babasının bahçelerine ilk kez getirdiği koyun ile karşılaşmasını anlatmaya başlamıştı. Anlatırken boşta ki elini hızlı hızlı hareket ettirerek konuşması o kadar tatlıydı ki.
Cam kapıyı iterek dükkandan içeri girdiğimiz de Olivia elimi bırakarak renkli tebeşirlere doğru koştu. Renkli tebeşir buralarda yeni moda olduğundan dolayı çocukların ve biz öğretmenlerinin dikkatini fazlasıyla çekti. Yanıma gelen kadın nasıl yardım edebileceğini sorduğunda onu kibarca reddedip kenarda gördüğüm küçük boy yazı tahtalarına doğru yürüdüm. Tahtaları inceledikten sonra kenarda koli halinde satılanlardan iki paket aldım. Öğrenciler sınıf içerisinde oynarken yanlışlıkla tahtalarını kırabiliyor veya kıyıda köşede unutabiliyorlar. Her ne kadar bu olaylar çok sık olmasa da bir koli fazladan alp evde bulundurmak çok mantıklı bir işe benziyor.
Alacaklarımı kasaya koyup halen daha tebeşirlere bakmakta olan Olivia'nın yanına gidip elimi omzuna koydum. "Tatlım hangi renkleri daha çok sevdin?" diye sordum. O ise adeta mutluluktan parlayan gözlerini gözlerime çevirdi. "Öğretmenim hepsinin rengi gerçekten çok güzel ama en çok mavi rengi beğendim. Aynı okulumuzun yanında ki gölet gibi masmavi." dedi. Elime kapalı tebeşir kutularında bir paket alıp adetine baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT VADİSİ
Non-FictionEski zamanlarda küçük bir kasabada öğretmenlik yapan çiftimizi anlatıyor.