Yorumlarınızı bekliyorum.
-
Kapattığım kapıyı açarak "Buyurun, eşyalarınız var ise sizi odanıza kadar götüreyim. Sonra da okula gideriz?" dedim. Yanında duran büyük valizi eline alarak açtığım kapıdan içeri girdi. Ardından bende girdik den sonra kapıyı kapattım. Etrafı bakışları ile kolaçan ettikten sonra gözlerime 'Odam nerede?' derecesine baktı.
Daha fazla oyalanmadan merdivenlere doğru yöneldim. "Valiziniz çok ağır gözüküyor, yardım etmemi ister misiniz?" diye bir soru yönelttim iki basamak çıktıktan sonra.
Başını olumsuz anlamda sallayıp "Teşekkür ederim." dedi. Üst kata çıktığımızda Benim odamın karşısındaki odayı gösterdim. Kapıyı açıp etrafta bir süre göz gezdirdi sonra büyük Valizin yatağın kenarına koyup odadan çıktı. Önünden yürümem için elini uzattığında yürümeye başladım çıktığımız gibi indik merdivenden.
Kilerin önünden geçerken "Ah! Az daha unutuyordum Bay Miller, Yiyecek bir şey ister misiniz?" dedim halen daha elinde olan ay çöreğini göstererek.
"Teşekkür ederim Bayan Briel, buraya gelirken trende birkaç parça bir şeyler atıştırdım. Düşündüğünüz için teşekkür ederim." Dedi nahif bir ses tonuyla.
"Peki."
Vakit kaybetmeden çıktık evden. Açtığım kapıyı kilitledikten sonra Çiftliğin kapısını da açıp patik yoldan yürümeye başladık. Fazla belli etmemeye özen göstererek Bay Evans'ı izlemeye başladım, Yeşil Gözleri sarıya yatkındı. Özenle taranmış saçlarının bir tutam alnına doğru sarkmıştı. Kemikli yüzüne tam oturtmuş kalın kaşları ile çok yakışıklı bir beyefendiydi.
Onu izlediğimi anlamış olacak yüzünü bana doğru döndü. Tanrım çok utandım! Ne yapacağımı bilemeyip halen daha elimde yenmeyi bekleyen ay çöreğinden bir ısırık aldım.
"Söylesenize Bayan Briel, ne kadar zamandan beri burada öğretmenlik yapıyorsun?" dedi.
Sorusuna cevap verebilmek için ağzındaki lokmayı hızlı hızlı çiğnedim. "Beş ayı geçti. Aslında burada zaman çok hızlı geçiyor. İlk geldiğim gün sanki dün yaşanmış gibi." Dedim.
"Zaman çok çabuk geçer." dedi koca bir iç çekerek.
"Öyle." dedim aynı iç çekiş ile. Bu konuşma, okula varana kadar ki son konuşmalarımızdı.
Bazı öğrenciler bizden önce gelmişe benziyordu. Okulun yanındaki gölettin orada birbirlerine kovalayan öğrencilerim vardı. Onlara doğru yürürken koşmak yerine çimlerin üzerine oturmayı tercih eden Elena bizim geldiğimizi fark etmişti.
"Öğretmenim." Dedi büyük bir coşkuyla son harflerini uzatarak. Oturduğu yerden kalkarak bize doğru zıplayarak gelmeye başladı, sesleri duyan arkadaşları ise peşinden koşturmaya başladı. Elena arkasından gelen gürültüleri fark ederek onların koşuşlarına ayak uydurdu.
O kadar hızlı koşuyorlardı neredeyse aynı anda üzerime atlıyorlardı. Belimi bir anda saran üç küçük kol dengemi sağlamamı zorlaştırdığından bir kaç adım geriye doğru sendeledim. Sırtımda Bay Evans'ın ellerini hissettim. Ne hafif ne de sert bir dokunuştu.
Hala daha sarılmakta olan çocukların kafasına sıvazlayıp çocuklardan ayrıldım. Tabi Bay Evans'a yaptığı centilmenlikten dolayı gülümsemeyi unutmadım.
"Öğretmenim bu beyefendi de kim?" diye bir soru yöneltti Vicky. Bay Evans'a tatlı olduğumu düşündüğüm bir bakış atıp, "Kendinizi tanıtmak ister misiniz? diye sordum. Ne zaman başına taktığını fark etmedim şapkasını sağ eliyle çıkartarak üç öğrencimizin önünde hafifçe eğilerek selam verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT VADİSİ
Non-FictionEski zamanlarda küçük bir kasabada öğretmenlik yapan çiftimizi anlatıyor.