2. Bölüm "İLKBAHAR"

6 2 0
                                    

Doğru bir bilgi çıkana denk beklememmi?
Yoksa yanlış bir bilgi paylaşıp insanların ilgisini çekmemmi?

Şu ana kadar hiç böyle bir düşünce geçmemişti aklımdan çünkü genellikle paylaştığım haberler doğruluğu ispatlanmış ve herkes tarafından bilinen bir haber oluyordu.
Fakat bu konu ne doğruluğu ispatlanmış ne de herkes tarafından bilinen bir haber değildi.

Doğru bir bilgi paylaşırsam diğer hesaplardaki paylaşımların aynısı olacaktı ve bu bilgiyi insanlar her magazin hesabında gördüğü için ilgilerini çekmeyecekti.
Ama yanlış ve ilgi çekici bir haber paylaşırsam gündemde benim haberim olacaktı ve herkes benim hesabımda yeni haber paylaşmamı bekleyeceklerdi.

Şöyle bir aklımda tarttığımda yanlış haber ağırlık geliyordu.
Fakat yanlış haber yaparsam iyi yönleri olduğu gibi kötü yönleride vardı.
Mesela bu haberin yanlış olduğu ortaya çıktığında işimden kovulabilirdim ya da insanların gözünde yalancı bir gazeteci olarak gösterilebilirdim.

Bu düşünceleri bir kenara atıp ayağıya kalktım ve balkona doğru adımladım.
Temmuz ayındaydık. Hava sıcaktı.
Yaz ayından nefret ediyordum.

16 yaşıma kadar en sevdiğim mevsim ilkbahardı.
Babam bana hep sonbaharda ağaçlar üzülür ve kendilerinden parçalarını yerlere dökerler, ama sonra biri gelir ve onun döktüğü parçaları çiçeğe dönüştürüp ona geri diker. Derdi.

Küçükken anlamazdım.
Hatta bu ağacın yapraklarını döken kişinin yaz ayı olduğunu öğrenince yazdan nefret etmiştim.
Yazda doğan kişilerden hep uzak dururdum.
"Sen ağaçlara zarar veriyorsun onlarına canını yakıyorsun!" Diye yüzüne bağırırdım.
Hatta bu yüzden yaz ayında doğan kişiler nefret ederdi benden.

İlkokuldayken yeni bir çocuk gelmişti bizim okula.
Bizim sınıftanmış öğretmenimiz çocuğu ayağıya kaldırıp kendini tanıtmasını söylemişti.
Çocuk ilk başta adını söylemişti ama aradan uzun zaman geçtiği için adını hatırlamıyordum.
Çocuk sonra hangi ay doğduğunu söylemişti.
İlkbaharda doğmuş.
Ben çok mutlu olmuştum.
Hemen tenefüs olunca o çocuğun yanına koşup konuşmaya başlamıştım.

"Merhabaa"

Çocuk bana tip tip bakıp tekrar başını önüne çevirmişti. Bende konuşmama devam etmiştim.

"Sana diyorum heyy!"

"Ne var ne istiyorsun?"

"Sen ilkbaharda doğmuşsun."

"Evet?"

"Sen ağaçlara çiçek açtırıyor musun?"

"Hayır"

Diye cevap vermişti ben ilk önce yüzüne bakmıştım sonra

"Hayır iyileştiriyorsun beni kandıramazsın kii."

"Hayır kandırmıyorum. Ben neden bir ağacı iyileştiriyim ki?"

"Çünkü sen ilkbaharda doğdun!."

Diye bağırmıştım.

"Ee yani?"

"İlkbaharda doğanlar ağaçların dökülen yapraklarını iyileştirir. O dökülen yaprakları çiçeğe çevirip o ağaca yeniden takarlar."

"Sana bunu kim söylediyse seni kandırmış. Sen böyle hemen herşeye kanarmısın?"

Demişti. Bu şeyi bana babam anlattığı için sinirlenip;

"Sen benim babama yalancı diyemezsin!."

Diyip çocuğun yüzüne sert bir tokat atmıştım.
Öğretmenimiz gelip beni müdürün odasına götürmüştü.
Babamı arayıp herşeyi anlatmışlardı.
Babam gelip beni okuldan aldı ve beni azarlaya azarlaya eve götürmüştü.
Ertesi gün öğrenmiştim ki o çocuğu ailesi okuldan almış.

Sonrasında zaten ben büyümüştüm.
10. Sınıfa gelmiştim.
Bir ilkbahar ayı annemle evde otururken, bir haber aldık.
Hastaneden aramışlardı.
Babamın hastanede olduğunu söylemişlerdi.
Biz annemle hastaneye gittiğimizde artık çok geçti.

Babam ölmüştü.

O kötü günden beri hem ilkbahardan hemde yazdan nefret ediyordum.

Balkondan içeriye girip tekrar kanepeme oturdum.
Artık karar vermiştim.
Telefonumu elime aldım ve yazmaya başladım...

******************

Helloo

Bu bölümü pek beğenemedim ne yazdığımı ben bile anlamadım artık sizi düşünemiyorum.

Yıldıza basarmısınn:)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 17, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

-TAKINTI- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin