Hayatım boyunca hep yalnızdım. Bu büyük sandığım devasa Dünyada tek başımaydım her zaman. Bir nokta kadar bile değildim sağım solum hep boşluktu. Omuz atıcak ,tutacak ,sarılacak bir kol yoktu hiçbir zaman için. Ya da yanlışlarımı yüzüme vuran,kötü davranan,alay eden,acıyan biriside yoktu hiç bir zaman. Kendi içimde kendimi keşife çıkmıştım. Sanıyordum ki çoktan dolaştım en ince ayrıntısına kadar biliyorum hatta üç kere turu bitirdim ve ezberledim. Fakat şuan Efe karşımda bu sözleri yüzüme çarpınca anladım ki ben turu atmayı bırak daha ilk adımı dahi atamamıştım.
Başlangıçtaydım. En başta.
Gözlerini benden çekip yan odaya ilerlediğinde hızlıca koltuğun kenarındaki kıyafetlerimi kapıp bir odaya girdim burası bahsettiği spor odasıydı oda düşündüğümden çok daha büyüktü ve geniş bir tavanı vardı içeride o kadar hazla şey vardı ki... say say bitmezdi sanırım ilginç olan ise bu kadar fazla eşya olasına rağmen oda o kadar derli ve topluydu ki. Hiç böyle düşünmemiştim.
Hızlıca üstümü giyinip odadan çıktım koltuğa oturmuştu ve elinde bir paket yarabandı kutusu tutuyordu. Ayağa kalkıp bana yaklaştı. "Gidiyorsun galiba" evet,daha fazla yük olmanın bir anlamı yok her şey için teşekkürler ücret neyse ödeyeyim. Kaşları havaya kalktı. Bana teşekkür etmene gerek yok her şeyi Korel düşündü ve hazırladı ben sadece ayak uydurdum ve ücret yok senden para alacağımı düşünmedin herhalde?
Sen ne kadar kaba bir adamsın ya demek istediğim o değildi. Gidip para çantamı alıp içinden para çıkarıp masanın üzerine koydum. Ayrıca sana fikrini sormadım zaten yük olmuşum bari karşılığını verebileyim. Hoşçakal.
Önünden geçip giderken kolumu tutmasıyla ona döndüm diğer elindeki yara bandı kutusunu bana uzattı. "Al bunu, sende kalsın." Sertçe elinden çekip aldım ve kapıyı çekip çıktım.
Asansörden inip dışarıya çıktım. Havada güneş vardı ve karların çoğu erimişti. Ne yalan söyleyeyim biraz üzülmüştüm çünkü kar yağmasını küçüklüğümden beri çok severdim. Kış mevsimi en sevdiğim mevsimdi soğuğu çok severdim. Karnımın guruldamasıyla düşüncelerimden çıktım ve ne kadar aç olduğumu farkettim. Harbiden ben kaç saattir bir şey yememiştim sadece kahve içmiştim. En son uçakta verdikleri sandviçi yemiştim. Buralara yakın bir restoran var mıdır diye düşünürken kapının önünde duran son model siyah aramadan takım elbiseli bir adam çıktı. "Merhaba hanımefendi, Efe bey size eşlik etmemi söyledi siz galiba kedi surat hanımsınız"
Bu cümlesine karşı gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Evet ben o oluyorum. Yani kedi surat"
Sizi istediğiniz yere bırakayım rica ederseniz.
Ee aslında buralarda bildiğiniz bir restoran varsa oraya gidebilir miyiz?
"Tabikide, gecin lütfen" diyerek kapımı açtı isterseniz bavulunuzu garaja koyalım zorluk olmasın. Kabul edip bavulumu ona verdim daha sonra arka koltuğa geçtim. Hızlıca işini halledip direksiyona gecti nasıl bir yere gitmek istersiniz yani daha doğrusu ne yemek istersiniz? İki saniye düşündükten sonra aklına ilk gelen şeyi söyledim
"Makarna"
Tamamdır diyerek arabayı sürmeye basladı. Yaklaşık bir kaç dakika sonra oldukça şık bir restoran önündeydik. Ee bu kadara gerek yoktu aslında dedim fakat çoktan arabadan inip kapımı acmaya geliyordu böyle söylemiştim çünkü bildiğin kapının girişine uzanan kırmız halı bol ışıklı hoş müziğin buraya kadar geldiği bir mekanda ben pasaklı kıyafetlerim ve dağınık saçlarımla çok sırıtıcaktım. Daha fazla düşünmeden arabadan indim ve restorana girdim boş cam kenarında bir yere oturdum. O kadar harika bir manzarası vardı ki... telefonumla açıp direkt fotoğrafını çektim. Daha sonra menüyü açıp bakınca ağzım acık kalmıştı. Burdaki fiyatlar neydi böyle? Alttarafı bir makarna değil mi bu? Neydi bu içine altın tozu felan mı koyuyorlardı da bu kadar pahalıydı. Saçmalık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Açık Yaralar Resitali
Teen FictionYarayı açık bırakırsın, acır. Kapatırsın izi kalır. İp geçmez iğne dikmez Bazı insanlar, seni bazı anılarla yaşamak zorunda bırakır.