2. Umutlar Ve Uğursuzluklar

10.7K 736 743
                                    

Selamlar, efenim selamlar...

Bilginiz olsun diye diyorum kitabı yeniden yazmaya başladım. Yani eskiye dair şeylere çok az benzeyen şeyler var dostumcanlar. Yeniden okumanızı tavsiye ederim o yüzden.

Bu bölüm de çok güzel olan yeniden yazılmış bir bölümdür... Yanlış anlamayın önceki bölüm değişmedi, bu bölüm ve bir sonrakilerden bahsediyorum. Ruh Yarası değil yani, onu belirtmek istedim...

Şimdi izninizle ben çekileyim, siz de okuyun hadi...... Bolca yorum yapmazsanız ısırırım.

Bölüm Şarkısı; Maria, Did U Hear-Naper, Snowfall- Øneheart

Koyduğum şarkıları çoğunlukla dinlerken yazdıklarım.

Keyifli Okumalar!

2. BÖLÜM

UMUTLAR VE UĞURSUZLUKLAR


"Kafamı kaldırıp baktığımda yıldızlar da yok oldu; umut edeceğimden korktular."


Ufacıkken bile korktuğum zaman veya oyun olsun diye karanlık dolapların içine geçmezdim. Yatakta yorganın içine sığınmazdım, gözlerimi sıkı sıkı kapatmazdım. Yağmurlu gecelerde huzurla uyuyan çocuklardan değildim, ama korktuğumda annemle babamın arasında da uyumazdım. İsterdim aslında, kapılarına kadar gitmişliğim vardı; ama o cesaret yoktu. Yalnız uyumaya bile cesaretim vardı, ama onların yanında uyumayı isteyecek kadar cesaretim yoktu. Bir çocuk en çok güvendiği iki kişi arasında uyumayı ölümden bile korunmak olarak düşünürdü. Bilirdim, öyle olduğunu hep düşlerdim.

Sanırım bu hissi hiç tadamayacaktım.

Korktuğumda benim imdadıma kim yetişirdi? Ne beni sakinleştirirdi? Öyle ki cevapsız kalan sorularım, şuan için de çaresizlik demekti. Her gece yürüdüğüm şu yolda başıma bir şey gelecek diye korkarken gerçekleşmişti işte.

Ve şimdi de korkuyordum. Onlardan, tam karşımdakilerden...

"Buraya sık uğrar mısın? Geçiyorduk da..."

Kimdi bunlar demekten sıkılıyordum artık. Bir anda yüklü yatırım gibi hayatıma trilyonlarca tanınmaz başa dert insanlarla uğraşmak tuhaftı... Başka paralel boyuttaki hayatımdan ilave edilen kişiler olabilirler miydi?

Eğer öyleyse oradaki benin de kafasına sıçayım...

Kısacası artık normalleşen şeylere bakmalıydık. Olan son tükürüğümü de yuttum ve kendimi toparlamaya çalıştım. Önümde olan kişiler resmen fantastik dörtlü üyelerini andırıyorlardı. Üç erkek, bir kızdan oluşan takım, fantastik dörtlüdeki gibi tiplere sahip olmaları çok ayrı bir meseleydi zaten. En arkada sağda duran beyaz tenli kız sarışındı, gözleri oldukça yeşilimsi duruyordu ve üzerindeki kıyafet vücut hatlarını belli ediyordu. Egosunun tavan olduğu kabaran göğsünden barizdi.

Sarışına yakın duran erkeklerden birisi çok iriydi, kıza göre oldukça uzun ve yapılı olmasından ziyade bakışları ecdadımı bilmem ne yapacak olması, tövbe haşa! Siyah saçlı ve gözleri de aynı koyulukta olmasını umaraktan düşünüyordum bu taş adama benzeyen zibidiyi. İrinin az solunda ve biraz daha önde olan yanındaki kişi ise kesinlikle dörtlüdeki Johnyydi. Sarıya kaçan saçlar ve o bakış Chirs Evans vibe vermesi dışında hiçbir sorun yoktu.

Chris'i de severdim aslında, ama bugün hayranlık duymamı değil, kanımı dondurmuştu.

Ve bana laf atan kişiye gelecek olursak, en öndeki kişi... Lider ya da her ne bozuntusuysa diğerlerinden daha uzun saçlıydı; saçları koyu bir kahverengi ya da siyahtı. Bakışları üzerimde çırılçıplakmışım gibi hissettirmesi ellerimi titretiyordu. Kim bilir aklını okusak neler neler geçiyordu? Teni ve yüz hatları belli belirsizdi; sokak lambasının ışığından gördüğüm kadarıylaydı. Uzun olduğunu iri adamla karşılaştırarak sonuca varmıştım. En irileri kadar olmasa da kesinlikle baskınlık kuran bir erkek damarı vardı.

SAR BAŞAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin