Sevgi karanlıkları aşabilen bir güç müdür?~Yazar'ın Sözlerinden~
Multimedyayı bu bölümü okurken dinlemenizi tavsiye ederim.
Bölümü okurken Cem Adrian Kül dinlemeniz önerilir.
Alt Başlık: Gölgelerin içindeki sırlar!
Karanlık: Işığın hiç olmadığı anlar. Bölüm içerisindeki anlamı: Işığın hiç olmadığı yerde bile hayal, sevgi, umut karanlıkları deler.
Keyifli okumalar dilerim.
Karanlık bir ortam yanan loş ışıkla birlikte derin sessizlik içindeydi. Koltukta oturan bir adam vardı.
Ellerini ritmik şekilde oynatıyordu. Arada sırada derin nefesler veriyordu. Düşüncelerin içinde kaybolup gitmişti adam, hatıralarındaki sesle beraber.
"Senin yüzünden! Sadece senin! Bak ne haldeyim ne hale geldik!" Diye yankılanmıştı Serdarın sesi.
Sonra bir ses yükseldi anıların içinden. "Değdi mi baba! Söylesene! Sen beni öldürüyorsun! Bana, kendi oğluna naptığına baksana! Sen sevgiyi de öfkeyi de hak etmiyorsun! Hiçbirine değmezsin!" Diye yükselmişti tekrar Serdarın sesi. Bir an düşüncelerinden uzaklaşmıştı.
Koltuğun yanındaki çerçeve içinde duran fotoğrafa doğru çevirmişti boş bakışlarını.
Fotoğraf çerçevesini eline alıp uzun, uzun bakmıştı. Bu fotoğraf o olaydan birkaç gün öncesine aitti. Tıpkı Serdarda olanın aynısıydı.
Tek fark kırık bir cama sahip olmasıydı. Uzun, uzun o resme baktı adam. Derin bir iç çekti ardından. Sonra da yumruğunu sıktı öylece.
Mırıldanarak "hepsi onun yüzünden! Hepsi benim inatçı oğlum yüzünden!" Diyerek sessizce resme bakmaya devam etti.
Gözlerini elinde bulunan çerçeveden çekip yanında bulunan komidinin üstündeki kanlı silaha çevirmişti. Bakışları anında öfkeliye dönerken sessizce birkaç saat önce olanlarda kalmıştı zihni.
Flasback-İsviçre-Zürih-Otel 22.45.
Yapılacak olan sergi etkinliği alanında otelde kalan insanların yanında bazı "gizli" emeller peşinde olan kişilerde bulunuyordu.
Kimi insanlar bu kişilerden habersiz şeklide sergideki eşyalara göz atmakla meşguldü.
Az ilerde bir "oyuncak ayı" sergileniyordu koca camlarla çerçeveli dikdörtgen kutunun içinde. Tam o "oyuncak ayının" yanında üç kişi bulunuyordu.
Biri Francis, bir diğeri Barlas (Kılıçaslan/Gece bekçisi.) idi. Onun yanında ise Akın Yıldırım duruyordu.
3'ü de birbirinden hiç hoşlanmamış şekilde bakıyordu. Francis derin bir nefes alarak "sıkıcı ortamlar hiç sevmem. Neden burada sizinleyim ki? Ayrıca şu yanındakinden de hiç hoşlanmadım. Cebimde silahım var. Kafasına sıkacağım az daha dik, dik bakarsa!" Diyerek sitemde bulunmuştu Francis.
Francis'e bakarak adım atmıştı Akın "kolaysa gel sık hadi! Ne sanıyorsun sen beni? Memnuniyetsiz sarışın seni! Kime emir veriyorsun sen ya? Yanılmıyorsam senden epey üstteyim sarışın ha?" Demişti tatminkâr bir bakışla öfkesini belli ederek.
Francis öfkeyle "kimin üstte olacağı, kimin de aşağı da olacağı belli olmaz çapsız. Sahi senin adın neydi ya? Erdem? Ömer? Yoksa dişsiz mi? Hangisi?" Diyerek cebinde bulunan silaha uzanmak üzereydi. Bunu yaparken de alaycı tavır takınmaya devam etmişti.