i want you

656 77 8
                                    


Rüzgar yüzüme çarparken oldukça büyük gelen sweatimin kollarını ellerime sarmış yürüyordum.Korkuyordum.Belki de çok kızacaktı bana.Çok bağıracaktı.Ya da acıyacaktı bana.Öyle bir bakacaktı ki ölmeyi isteyecek,ansızın yok olmayı dileyecektim.Ondan gelecek her şeyden deli gibi korkuyordum.

Saat geç olmuştu.Gecenin 2'sinde adrenalinin en fenasını vücudumun her yerinde hissediyordum.Kalbim deli gibi atıyordu.Dediği yere gelmiştim.Ona bakıyordum.Kayalıklarda yüce bir varlık gibi duruyordu.Karanlıktan olsa gerek sadece kendi bedeni ve elindeki sigaranın turuncu alevi gözüküyordu.

O da korkuyor muydu acaba benim gibi?Ağlayacak gibi,ölecek gibi hissediyor muydu ki? Umarım hissetmezdi.Umarım bu acıyı yaşamazdı.

Yanına giderken bacaklarım titriyordu.Ben ileri adım atarken ruhum beni terk edip ters yönde benden uzaklaşıyordu.Kaçışı yoktu.Her türlü yüz yüze gelecek,konuşacaktık.Ama düşünmeden edemiyordum.Ya Jisung'la onları hiç tanıştırmasaydım? Yine de bir şekilde birbirlerini bulurlar mıydı ki? Tanrı onları tekrar bir araya getirir miydi?

Bana inat getirirdi.

En sonunda tam yanında durduğumda benim geldiğimden emin gibi konuştu. "İnanmadım."dedi ve sigara dumanının dudakları arasından feryat etmesine izin verdi.Onu izledim.O öylece karşısındaki birbirine çarpan dalgarı izlerken,ben onun her göz kırpışında birbirine çarpan kirpiklerini izliyordum.

"Seungmin yanımıza geldiğinde biliyordum kötü bir şey olacağını."bir süre sessiz kalıp sigarasından bir nefes daha aldı.İçine çöken yanaklarını izlemeye başladım bu seferde.Lanet olası gözlerim onun her şeyine oldum olası hayranlıkla bakıyordu. "Ama söylediklerine inanmadım."kısalan sigarasını yere çöküp kayalıkların arasına çiçek diker gibi dikti.Bir süre daha gözlerimi kayalıklarda gezdirdiğimde aynı şekilde dikilmiş onlarca sigarayı gördüm.

Buraya ilk gelişi değildi anlaşılan.

"Belki de kavga etmişsinizdir,o yüzden bana yalan söylüyordur diye düşündüm."ceketinin cebinden bir kutu sigara çıkartıp içinden hızlıca bir tane çıkardı.Dudaklarında beklettiği sigarayı çakmağıyla buluşturdu.Kıskanmıştım.Sigarayı kıskanacak kadar aciz ve başıboştum.

"Ama sen gelmeden önce,"sustu.Sanki dili tutulmuş gibiydi.Konuşmaya çalışıyordu ama daha ağzını bile açamıyordu.Gergindi.Ağzındaki dalı bile elleri titremeden tutamıyordu.Onu bu hale getiren bendim.Onu her kötü yola sokan bendim. "Sen gelmeden önce Jisung aradı."yutkundum.Karşımdaki çökmüş adama baktım.Daha bu sabah neşe doluyken şimdi karşımda...Anlarsınız ya.Karşınızda sizin yüzünüzden yerle bir olmuş bir bina düşünün.Her yer toz,her yer göz yaşı.Ve onca emek boşa gitmiş.Bu boşa gitmişliğin nedeni sizsiniz.Ne kadar da acı verici değil mi?

Sigarasından bir kez daha çekerken akan göz yaşını gördüm.Anında kafasını kaldırıp elini indirdi.Ağlıyordu.Bana bakmıyordu.Ben ona umudummuş gibi bakarken o bir an bile kafasını benim tarafıma oynatmıyordu.

"Ağlıyordu.O an bile sadece içme dedi bana.İçme dedi."derince bir nefes alıp konuştu.Artık sesi de ağlamaklı çıkıyordu.Her ne kadar ağlasada,berbat olsada o yoldaşı olarak bellediği sigarasını dudaklarından uzaklaştıramıyordu. "Benim yüzümden."dedim kafamı sallarken. "Ona söyledim."dedim tükenmişliğimizi belirtirken.

"Aptallık ettim.Her şeyi söyledim."hızla sweatimin koluyla gözyaşımı sildim ve burnumu çektim.Hyung'un sesini duymamla duraksadım. "O an ondan nefret ettim."dedi sert bir sesle.Etraf sigara dumanıydı.Rüzgardan bütün üflediği duman benim tarafıma geliyordu. "İçme dediği için mi?"diye sordum sessizce.Kafasını iki yana salladı ve tekrar bir duman çekti.

cigarette flower || jeonghoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin