if you are alone

599 78 47
                                    


Elimin altındaki gömleğimi düzelttim aynaya bakarken.Hoş olmuştum.

"Jeongin çikolata tabağını gördün mü?"anneme bilmediğimi belirtmek için kafamı iki yana salladım ve gömleğimin son düğmesini de geçirip arkamdaki koltukta olan ceketi üstüme geçirdim.

Evleniyordu.

"Hadi,hazır mısınız?"babam da yanıma geçip kendine bir bakış attığında gülümseyip ellerimi onun yakasına çektim vr yakalarını düzeltip sırıttım.

"Yakıyorsun ortalığı."omzuna vurdum.

"Yakıyorum tabii de hadi artık hazırsanız inelim aşağıya davetliler gelmeye başlar az sonra."ve hızla önden giden ikilinin arkasından ilerlemeye başladım.

Minho Hyung'la normaldik.Ara sıra konuşuyorduk.Eskiden de pek bir anlı şanlı muhabettimiz olmadığından pek bir sıkıntı olmuyordu.Alışkındım.Ama canımı yakıyordu.Sabah kahvaltıda yoktu.Ailecek bir yere gideceğimizde yine yoktu.Tamam biliyorum Jisung'la ama bu kadarı da biraz fazla geliyordu.Hoşlantım bir kenara düz olsam yine de takılırdım bu umursamazlığa.Bizi-kendimi geçtim annemi ve babamı-boşlamıştı epeyce.

"Hoşgeldiniz."

"Hoşbulduk hoşbulduk.Sizinkiler nerede?"annem kimden bahsettiğini anlamayıp sustu. "Minhoyla Jisung'u diyorum.Neredeler?"ona neydi ki?Sadece bir davetliydi.Oturup bakınıcaktı bir iki el çırpacaktı bu kadar.

"Ah,onlar arka tarafta."ve kadın bir şey söylemeden gitti.

Seungmin'i çağırmıştı babam.Tabii olanlardan ne annemin ne de babamın haberi yoktu.Olmaması daha da iyiydi zaten.Ama gelmeyecekti.Minho Hyung'a kısa bir tebrik mesajı atıp onu engellemişti.O kadar şey söyledikten sonra utanmasından mı yaptı bilinmez aptalca bir davranıştı.

"Ve huzurlarınızda çiftimiz!"

Jisung ve Minho Hyung eğilip davetlilere selam verdiler.Herkes el çırparken ben de onlara uyuyordum.Yüzümde neredeyse ağzımı yırtacak gülümsemem ve defalarca kez çırptığımdan dolayı kızaran ellerim onların mutluluğuna benimle birlikte şahit oluyordu.Mutlu gibiydim belki de uzaktan.Ama bıraksanız anında kendi kafama sıkardım.

Şaka.

'Evet'faslından sonra dans falan edilmişti ve çoğu kişi pastayı yedikten sonra dağılmıştı.Minho Hyung'un ve Jisung'un arkadaşları onlarla birlikte otururken Felix Hyung elini Hyunjin Hyung'un elinden çekip bana gelmemi işaret etti.Oturduğum yerden kalkıp onların yanına gittim.Ellerim terliyordu.

"Ee Hyung'unu da verdik.Sıra sende."dedi Changbin Hyung elindeki bira şişesini sallarken.Susmasını sağlayan Chan Hyung'un kolu olmuştu.Bu arada geçtiğimiz bu kısa sürede bir şeyler olmuştu.Chan Hyung'dan teklif almıştım.

İstemedim.

Kırmadan onu kendimden uzaklaştırdım çünkü aptalın tekiydim.Salak ve boşboğazdım.Saçma sapan şeyleri severdim.İnsanlar denize yüzmeye giderken ben uyumaya giderdim mesela.Kivi severdim.Ve bence iguanalar tatlı hayvanlardı.Şuan bile saçmalıyordum.Kısacası benden olmazdı.Anıt gibi adamın yanında olmazdım.

O da anlayış gösterip irdelememişti.Ama hala samimiydik.Şakalaşıyorduk.

"Var mı sen de birileri?"imalı bakışlarının altında ezildiğim Hyunjin'e yumruk atmak istedim.Tabii kendisinin gül gibi manitası vardı konuşurdu. "Yok."dedim zorla gülüp kafamı sallarken.

Öyle bir vardı ki aklı almaz,deliye dönerdi.Öyle bir vardı ki,onun varlığı herkesi yok eder yerle bir olurdu.

Daha sonra onlar da gitmiş biz kalmıştık.Jisung bizi yalnız bırakmıştı çünkü biliyordu.Konuşmamız lazımdı.En son dolu dolu o gün konuşmuştuk.

Kollarını cam korkuluğa dikmiş sigara içiyordu.Şu sigara işi bu adamla tamamlamıyordu.Önündeki ışıklarla dolu sokaklara bakıyordu.Düğün yeri yüksek bir restorant olarak seçilmişti ve her yer ayağımızın altında gibiydi.Onun kollarını dayadığı korkuluğa sırtımı dayadım.Dumanını üfleyip konuştu.

"Yok."dedi.

"Yok."gülümsedim.Biliyordu.

"Gelmezsin sanmıştım."

"Geldim.En mutlu gününüzde yanınızda olmak istedim.Jisung çok mutluydu.Onu kırmak istemedim."

Çok saçmaydı.İkisi de Minho Hyung'tan hoşlandığımı-hoşlanmak her ne kadar benim için yetersiz bir terim olsa da-biliyordu ve beni yanlarında istiyorlardı.Belki de ergen diyip geçiştiriyorlardı.

"En mutlu günüm değildi Jeongin."

Dumanı çekti.

"En mutlu günüm seninle izmaritleri saksıya diktiğimiz ilk gündü."dedi.Kafamı ona çevirdim.Çöküp ağlayabilirdim her an.Olası bir durumdu.

"Sigara kötü demiştin bana."tekrar konuşan oydu.Ben sadece dinliyordum.

"Ben de gidip onu annemin çiçekli saksısına dikmiştim.Artık çiçek oldu diyip dalga geçmiştim."hepsini hatırlıyordum zaten.Anlatmasına gerek bile yoktu.

"Bilmiyordum dalga geçtiğim şeyin bir zaman sonra en büyük eğlencem olacağını.Senin yüzünden neredeyse gördüğüm her saksıya izmaritimi feda ediyorum.Ama,"öksürdü.

"Ama güzel.Seninle sigara dikmek güzel."gülümsedim.Lanet ettiğim günlere yenisi eklenmişti.

"Hâlâ dikiyor musun?"dedim en sonunda.

Arkasını dönüp yan taraftaki saksının yanına gidip kısalan sigarasını bastırdı.Daha sonrasında onu toprağa gömüp ellerini silkeledi.

"Her seferinde."

"Sana hediye aldım."tabii ne kadar bir hediye grubunda olmasa da almıştım.Belki de saçmaydı?

Cebimden çıkardığım sigara paketini görmesiyle kıkırdadı ve uzattığım paketi eline aldı.Bir süre pakete baktı.Ardından bakışlarını bana dikip güldü.Kollarını belimde hissetmemle huzur doldum.Ben de kollarımı onunu sırtına çıkardım.Sarılışı bile yetiyordu.

"Hayatımda aldığım en güzel hediye."dedi.

"Açmayacak mısın?"kafasını iki yana salladı.

"İçmeyeceğim ki.Saklayacağım."

"Olmaz öyle.En azından bir dal içmelisin.Hediyen sonuçta."

Kafasını yana yatırıp bana bakmaya devam etti.Bir an Jisung'u düşündüm.Hyung, Jisung'a hep böyle bakıyordu.Ben bir saniyelik olan bakışına delirirken o hep bunu tadıyordu.

"O zaman her seni özlediğimde içerim."paketi cebine attı.

Kafamı yere düşürüp hahladım.

"Peki."dedim ellerimle oynarken.

"Ben gideyim.Tekrardan tebrik ederim."sözlerimi bitirmeme kalmadan Hyung hızla bana sarıldı ve saçlarımı karıştırmaya başladı.Ben de ona sarılırken gözlerimden yaşlar firar etmeye başladı.Sessizce söylendi.

"Sakın ağlama.Eğer kendini yalnız hissedersen,boşlukta gibi olursan ara beni,tamam mı?"

Ben hep boşluktayım diyemedim.

Kafamı salladım ve ona sardığım kolumla gözyaşlarımı sildim.Ondan ayrıldıktan sonra arkama bile bakmadan çıktım mekandan.Çünkü biliyordum ki arkamdan gelen hıçkırık sesleri bana iyi gelmeyecekti.

O an anladım ki ne o ne de ben bir daha iyi olamayacaktık.Aramıza şehirler,ülkeler,şarkılar,günler girecekti ve biz oturup onların yok olmasını bekleyecektik.Biz yolcuyduk.Her seferinde rötar yiyen yolculardık.Bize bekleyin demişlerdi.Biz de birbirimizi beklediğimiz gibi bunu da beklemeye başlamıştık.

_

cigarette flower || jeonghoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin