Önceki bölüme bakmayı unutmayın💗
-
Jimin kolunun altına sıkıştırdığı kitaplarıyla resmen koşarcasına ilerliyor ve ileride gördüğü tanıdık bedene doğru yetişmeye çalışıyordu.
Bugün profesör Min ile dersleri maalesef yoktu fakat ona yetişmek ve yüzünü biraz da olsa yakından görmek için resmen yanıp tutuşuyordu.
Profesör Min ona selam veren herkese nazik ve kibar bir şekilde karşılık veriyor ve bir yandan da ilerlemeye devam ediyordu. Jimin onun bu centilmen kişiliği karşısında erirken dizlerinin üzerine çökmek ve tutmayan bacaklarına lanetler ederek onu seyre dalmak istiyordu. Min Yoongi onu kesinlikle altüst ediyor, hayatının tepetaklak olmasına sebep oluyordu. O bu dünyaya çok fazlaydı, çok farklıydı. Jimin ona çekilmekten kendini alamıyordu.
"Bay Min," çok geçmeden bir kaç adım ona yaklaşmış ve koşuşturduğu için duraklayarak soluklanmaya çalışmıştı. Elinde çok ağır kitaplar olduğu için taşıması biraz da zordu üstelik. Felsefe bölümünü seçtiği için kendine bazenleri lanetler etmiyor değildi.
Profesör Min ise duyduğu tanıdık sesle olduğu yerde durdu ve hızla soluklanmaya devam eden çocuğa dönerek yüzlerini karşı karşıya getirdi. Dünden beri görmediği yüzü bu kadar kısa sürede özlemesi kalbinde ufak çaplı bir gümbürtü bırakırken, aynı zamanda da yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmasına sebep olmuştu. Şükürler olsun onu görmüştü.
"Jimin?" Diyerek dudaklarını araladığında ise aslında ona 'Jimin-ah, Jiminnie' diyerek hitap etmeyi çok fazla istiyordu. Fakat yanlış anlaşılmaktan da bir o kadar korkuyordu bir yandan da. "Neden koştun?" Diye sormaktan da geri kalamadı, gözünün önünde resmen ecel terleri döken çocuk derin derin soluyordu, ayriyeten sarı saçları alnından dökülen boncuk boncuk terlerle derisine yapışmıştı.
"Size yetişmek için koşuşturdum," Jimin sonunda toparlanabildiğinde kurumuş dudaklarını ıslattı ve birbirine bastırarak karşısındaki adama kocaman bir gülümseme bahşetti. "Nasılsınız Bay Min?"
Yoongi belki bu soruyu aldığı için şaşırmalı ve bir öğretmenle bu kadar rahat konuştuğu için onu azarlamalıydı, daha önce hiçbir öğrencisinin bu kadar ciddi bir şekilde bunu sorduğunu hatırlamıyordu lakin Jimin hepsinden çok farklı ve çok özeldi onun için. Hatta onun da yüzünde Jimin'in yüzündekinden farksız kocaman samimi bir gülümseme oluştuğunda onu kendine çekerek sarılma iç güdüsüyle doldu fakat bunu da yapamayacağının farkındaydı.
"İyiyim, teşekkür ederim sen nasılsın?" Jimin, Yoongi'nin bu sorusunu beklemediği için kalbindeki çarpıntılara karşı her ne kadar dur artık diye bağırmak istesede buna engel oldu.
"Teşekkür ederim bende iyiyim." İkisi de konuşmanın geri kalanında nasıl bir şeyler konuşmaları gerektiğini bilmedikleri için öylece birbirlerine bakakalmış ve suspus olmuşlardı.
Jimin karşısındaki adam yüzünden buraya ne için geldiğini, hatta arkasından neden koşuşturduğunu bile unutmuş ve sadece o güzel yüzünü bütün bir yıl boyunca izleyebileceğini düşünmüştü.
Fakat araya giren kısık ve utanmış çıkan bir öksürük sesiyle ikiside bulundukları andan öyle bir sıyrılmışlardı ki yanlarına gelen kız öğrenciyi o kendini belli etmediği sürece fark dahi edememişlerdi.
"Bay Min, müsait misiniz?" Bu artık Jimin'in gitmesi gerektiğinin göstergesi olsa bile yerinden kıpırdamadı. Gitmek istemiyor ve bu kız öğrencinin Bay Min ile ne konuşacaksa yanında konuşmasını istiyordu. Damarlarında gezinen gerginlik kırıntılarını bile azaltamıyordu o arada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
upside down : yoonmin
Fanfictionpark jimin'in hayatı min yoongi'yi gördüğü anda tepetaklak olmuştu •texting+düzyazı