Jimin tüm dersi ve konuyu bırakmış bir şekilde tahtanın tam önünde bulunan kürsüde ders anlatan adamı izliyordu hülyalı bakışlarıyla. Ders anlatırken bile nasıl olur da bu kadar karizmatik olduğunu düşünüyordu, belki de kafayı çoktan yemişti.
Arada sırada da olsa ikisininde gözleri çakışıyor fakat Yoongi utandığı için gözlerini ilk kaçıran oluyordu. Jimin onu öptüğü günden sonra sadece bir kez konuşmuşlardı ki o da bir kaç cümleydi, onun dışında Yoongi resmen Jimin'den utana sıkıla gördüğü her yerde kaçıyordu.
Bu tabii ki de Jimin'i kızdırmaktan çok eğlendiriyordu, Yoongi'nin ondan kaçtığını görmek bir nevi hoşuna gidiyordu. Onun peşinde koşmak ve onu yakaladığı her yerde utanarak resmen ondan kaçması Jimin'i heyecanlandırıyordu.
Fakat bir yandan da telefonda konuştuğu ve hiç görmediği proje arkadaşı onu şüphelendiriyordu. Jimin proje arkadaşı Minmin'in ondan hoşlandığını düşünüyordu çünkü telefonda çok yumuşak konuşuyor ve ona karşı çok fazla nazik oluyordu, üstelik bazenleri mesajlarda yanlışlıkla da olsa sevgi sözcükleri kullanıyordu. Jimin ondan şüphelenmeden edemiyordu, onun kalbini de kırmak istemiyordu çünkü onu her ne kadar görmemiş olsa bile onu seviyordu.
Jimin bu konu hakkında ne yapacağını gerçekten de bilmiyordu. Kafası bu konuyla ilgili allak bullaktı ve aslında arkadaşlarına da anlatmak istemiyordu çünkü onlara anlatırsa Jungkook hemen Yoongi'yi bırakmasını ve kendisinden hoşlanan Minmin'e koşmasını isteyecekti.
Bunun düşüncesinden bile hoşlanmıyordu.
Fakat Jimin, Yoongi'ye karşı olan hislerini bırakmakta istemiyordu, hatta onu anlasın ve sevgisine, aşkına karşılık versin istiyordu.
Belki çok fazla şey istiyordu fakat yine de istemekten geri duramıyordu Jimin. Kalbi pırpır atıyordu, sanki kemiklerini delecek ve derisinden sökülürcesine çıkacak gibiydi.
Yoongi dersi anlatmaya devam ederken Jimin sesli bir şekilde iç çekti ki yanındaki arkadaşı tüm siniriyle onu koluyla dürttü.
"Dersi dinle," Jimin sadece omuz silkmekle yetinmiş ve tüm odağını Yoongi'nin üzerinde kurmaya devam etmişti. Ders elbetteki önemliydi fakat şu an Yoongi daha çok önemliydi onun için. "Adamı gözlerinle yedin resmen." Jungkook kafasını iki yana sallayarak gıcık olmuş bir şekilde profesörü olacak adama kısılı gözleri ile baktı. Eğer yapabilse gözlerinden alev topu çıkartır ve dersini anlatmaya devam eden adamın üzerine doğru fırlatırdı.
"Çok nadide bir şey," diyerek mırıldandı Jimin. "O kadar nadide ki zor bulunan bir çiçek gibi." Jimin dudaklarını birbirine bastırdı ve onun sus çizgisinden öptüğü anlar doluştu zihnine. Dudakları bu anla cayır cayır yanmaya başlarken parmakları dudaklarını buldu ve bir anlık gafletle dudaklarını Yoongi'nin gözlerinin içine baka baka okşadı.
Sus çizgisinden öpünce aslında birazcık dudaklarından da öpmüş olmuştu çünkü kendi dudakları o kadar kalındı ki Yoongi'nin üst dudakları onun alt dudağı ile çakışmıştı.
Jimin o dudakların sahici bir şekilde tadına bakmak istemişti. Belki de onu öpmeli ve daha çok kendisinden kaçmasını sağlamalıydı, sonra onu bir mezgene gibi yakalamak ve kendine aşık oluncuyasıya kadar devam etmek istiyordu.
Jimin, Yoongi'yi kendisinin yapmak istiyordu.
Ondaki bu duygu yoğunluğu daha önce hiç yaşamadığı bir şeydi, daha önce hiç yaşamamıştı ve bu duyguyu ilk defa onunla tadıyordu.
Jimin bırakmak istemiyordu.
Pes etmek istemiyordu.
O aşkının peşinde deli divane olmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
upside down : yoonmin
Fanfictionpark jimin'in hayatı min yoongi'yi gördüğü anda tepetaklak olmuştu •texting+düzyazı