Jimin aynadaki yansımasına baktığı zaman üzerindekilerin vücudunda çok güzel durduğuna kanaat getirmiş ve hemen ardından masanın üzerinden aldığı çilekli lipbalm'ı dudaklarına sürerek yaymıştı. Üzerinde pembe saten bir gecelik vardı, geceliğin alt kısmı şorttu ve üst kısmı ise yarım koldu. Saçları yeni duştan çıktığı için biraz nemli gözüküyordu fakat kendi normal şeklini aldığı için bukle bukle alnına doğru dökülüyordu.
Kendine bakma faslını bitirip hızla çıplak ayaklarını ahşap parkede sürüye sürüye cama doğru ilerlemiş ve önce perdeyi sonra ise camı sonuna kadar açarak kafasını aşağıya doğru sarkıtmıştı.
Gördüğü manzara ise gözlerinin kocaman açılmasını neden olmuştu çünkü Yoongi resmen hırsızları aratmayacak bir ustalıkta bulduğu boru sayesinde kendi odasına tırmanıyordu. Zaten çok geçmeden pencereye ulaştığında ve ikiside yüz yüze kaldıklarında Yoongi ona kocaman gülümsemiş ve kendisini içeriye atmıştı.
Jimin ise girdiği transtan hızla çıkarak önce açtığı camı sonra ise perdeyi kapatmıştı. Birinin onları görme düşüncesi bile korkutuyordu kendisini. Şimdilik sadece sır olarak saklamak istiyordu, en azından Yoongi buradan gidene kadar çünkü kampüste dönecek dedikodu onu korkutuyordu. Üstelik herkes öğrenirse neler olacağını dahi bilmiyor, kestiremiyordu. Bu yüzden de en iyi yöntemin saklamak olduğunun da farkındaydı.
"Güzelim," Yoongi sonunda konuştuğunda Jimin'e doğru atılmış ve onun özlemiyle kolları arasına almıştı. En son dün buluşmalarına rağmen onu özlemiş ve onunla olmak için resmen can atmıştı. Onu bu kadar çabuk özlemesi hiç normal değildi fakat işte kendisine de engel olamıyordu Yoongi. "Çok özledim seni."
Jimin'de ona sıkıca sarılırken burnuna dolan kokusunu doyasıya içine çekti. O da onu çok özlemişti. Evet bu iki çift daha dün buluşmalarına rağmen özlemlerinden ölecek gibi hissediyorlardı. Ergen çiftlerden hiçbir farkları yoktu. Oysaki ikisi de yetişkinlerdi.
İkisi de bir süre ayakta sarılı olarak kaldıklarında Yoongi burnunu Jimin'in boynuna gömmüş ve onun çilekli duş jeli kokusunu içine çekerek mayışmıştı. Böyle bile uyuyabileceğini düşündüğü için kendini geriye çekmek onun için her ne kadar güç olsada başarmış ve Jimin'in o güzel yüzünü avuçları arasına almıştı.
"Çok güzelsin," derken de iki baş parmağı da çocuğun yumuşak yanaklarını seviyordu. "O kadar güzelsin ki hayatımda gördüğüm en güzel şey olabilirsin." Yoongi onu ilk kafede gördüğü zaman da böyle düşünmüştü. Arkadaşlarıyla oturmuş bir şeyler içerek hararetli bir şekilde onlarla sohbet eden o çocuğa tam orada tutulduğunda ve bir hafta sonra geçici yeni profesör olarak atandığı üniversitede gördüğünde bile kalbine tuhaf bir şeyler olmaya devam etmişti.
"Böyle konuşmaya devam edersen kalbime inme inebilir." Jimin tutunmak için Yoongi'nin kaslı kollarını tercih ettiğinde ona sımsıkı tutundu çünkü Yoongi'nin sözleri başını döndürüyordu. O kadar güzel konuşuyordu ki o an farkına varıyordu, bu adama aşık olmak hayatında verdiği en güzel karardı onun için. Başka nasıl anlatılırdı, yaşanmadan bilinmezdi.
Yoongi alnını ondan küçük olanın alnına yaslayıp gözlerini kapattığında içindeki her şey huzurla kaynıyordu. Hatta damarlarından akan kanın huzurunu bile hissediyordu. Bir an Jimin'i kandırdığını ve onunla hiç oynamayıp bu hale geldiklerini bile düşündü, aklında onu kandırdığı her anı silinip kendisini boşluğa bıraktığında bunun hiç yaşanmamış olmasını diledi.
"Sana bir şey söylemem lazım." Kısık sesi Jimin tarafından zar zor duyulduğunda Jimin hızla ondan uzaklaştı ve söylemesi için gözlerinin içine baktı. Beklediği kelimeler kesinlikle 'seni seviyorum' du. Bunun için çok uzun zaman beklemişti ve bence beklediğine de deyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
upside down : yoonmin
Fanfictionpark jimin'in hayatı min yoongi'yi gördüğü anda tepetaklak olmuştu •texting+düzyazı