Babamın ölümünden sonra her şey anlamsız gelmeye başlamıştı. Okul, spor, alışveriş, en önemlisi ise hayat. Ümidim kalmamıştı artık. Yakınımı kaybetmiştim. Oysaki tek başıma ayaklarımın üstünde kalamazdım. Okula gitmeyi bile istemiyordum artık. Ama okula gitmek zorumdaydım. Ve şuan bile bunları düşünürken, okuldaydım. Ne lanet olası bir kelime. Ders bitince çantamı topladım. Yarın doğum günümdü ve 18 yaşına girecektim. Sınıfta tek kaldığımı anladım. Birden masa sallandı. Kapı kapandı. Açık olan camlar da kapandı. Ne oluyordu böyle ? Zeus bizi korusun. Korkuyla yere eğilip tanrılara dua etmeye başladım.
"Tanrıların Tanrısı Zeus, beni koru."
"Zeus'a dua etmeyi kes. Burada baban dururken." Babam mı ? Şaka yapıyor olmaydı. Kalkıp beni azarlayan adama baktım. Simsiyah saçları vardı, üzeriyle uyumlu. Aynı bana benziyordu. Beni yeteri kadar korkutmuştu. Sanırım bizim sınıftaki çocukların şakasıydı bu. Beni denemek için yapıyorlardı.
"Hadi ama çocuklar, şakanın sırası değil."
"Şaka yaptığımı kim söyledi ?" Hızla yanıma yaklaştı. Yanıma yaklaştığı heran canım acıyordu.
"Yüce Zeus adına. Maskeni çıkarma vakti." Çantamdaki -böyle günler için taşıdığım- bıçak takımımı çıkardım. Sıramın üstüne yaydım ve ikisini botlarıma soktum. İkisini kemerime sıkıştırdım ve elime de iki tane aldım. Kendimi duvara yasladım. Koşa koşa bıçakları atmaya başladım. Attığım bıçakların hepsi isabet etmişti. Sanki bir hayaletmiş gibi içinden geçti hepsi. Bu, nasıl olurdu böyle ? En son, öğretmen masasının üstünden atladığımı hatırladım ve yere çakıldım. Adam, tekrar yanıma geldi.
"Ben Hades. Senin babanım."
"Benim babam, öldü!"
"Ölmedi hayatım, şuan karşında."
"Diyelim sana inandım. Ne olucak şimdi ?"
"Benimle Ölüler Diyarı'na geleceksin."
"Lütfen git buradan." İçeri biri girer girmez adam kayboldu. Hayal görüyor olmalıydım.
"Hey! Alex, sana ne oldu ?" Gelen erkek arkadaşım David'di.
"Bilmiyorum. Ama buradan gitmemiz gerek sevgilim." Kalkıp bıçak takımımı ve kitaplarımı çantama tıkıştırdım. Dışarı da yağmur yağıyordu. Tanrım, bize yardım et. Koşarak David'in arabasına binip eve gittim. David beni bıraktıktan sonra kendimi eve kilitledim. Annem işteydi daha. Yukarı, odama çıktım. Yatağıma uzanır uzanmaz o adam geri geldi.
"Benimle, Ölüler Diyarı'na inme vakti kızım."
"Git başımdan." Delirmiş olmalıydım.
"O zaman bana güven ve benimle gel. Sonra seni Dünya'ya geri getireceğim. Hatta Ölüler Diyarı'na değil, kardeşim Zeus'un yanına gitmeliyiz."
"Onun adını ağzına alma."
"O benim kardeşim. İstediğimi yaparım. Bana güven, kızım."
"Peki, gidelim." Yunan mitolojisine yoğun bir ilgim vardı ve onlara inanırdım. Bizi koruduklarına. Hades'in -bana söylediği bu- elini tuttum. Birden gözlerim karardı. Geldiğim zaman yerdeyim. Üzerimde iğrenç, eski bir kıyafet vardı. Elbise bile değildi. Eski kumaştan yapılmış şort ve bir -sütyen tarzı- üst. Burası da ne böyle ? Yukarıdan ejderha çıkmıştı. Doğru duydunuz. Bir ejderha. Hayal dünyasıdır diye sağ tarafımda bulunan ok ve yayı eline alıp ona atmaya başladım. Sol yanımda ise bıçaklar vardı. Onları da aldıktan sonra kaçmaya başladım. Bana ateş püskürtüyordu. Sıcak canımı yakıyordu. Koşarken karşıma o adam çıktı. Hades.
"Bana yardım et."
"Sen bir tanrıçasın, kızım. Ateşte yanmıyorsun." Kafamı kaldırıp yukarı baktım. Ejderha bana doğru ateş püskürttü. Gerçekten de yanmamıştım. Delirmiş olmalıyım. Yere çöküp ağlamaya başladım. Hades yanıma geldi.
"Bugünlük bu kadar, güzel kızım. Annene, beni sormayı unutma. Seni seviyorum. Herkesten çok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hades'in Kızı || Ara Verildi
Historical FictionHades'in Kızı Olmak Kolay Olamaz! Tanrının Çocukları Serisi 1. Kitabı Yeni Bölüm 2016 Yazında Gelecektir. #335 in Tarihi Kurgu