Yaşıyorsun.
Yaşıyorum ;
Hayallerinde.
Kalbimde ;
Genç adam hala üstünde olduğu bedenle bakışırken bir ayrıntı dikkatini çekmişti.. İri gözleri.. Aklına direk kitap sahnesi geldiğinde apar topar adamın üstünden kalkmış ve elini uzatarak onu da kaldırmıştı.. Adam eline sanki ilk defa ;bir şeker görmüş çocuk gibi hem şaşkın hem de imkansızmış gibi bakıyordu.. Taehyung hızlıca adamın uzun ve ince parmaklı eline sıkıca parmaklarını sarmış ve kendisine çekmişti.. Adam pelerinini düzeltmiş ve ağzında kuru bir teşekkür ile ortadan koşarak ayrılmıştı.. Taehyung böyle bir olayı yaşadığı için hem şaşkın hemde düşünceliydi.. Tesadüfler olabilir diyerek geçiştirmiş ve yoluna devam etmişti..
Pelerinini koşarken yırtılmasını umursamadan alel acele saraya koşuyordu genç prens.. Yasaktı dışarıya çıkması babası kral jeon net bir kural koymuştu lakin o dinlememiş önce yardımcısına gözükmeden kilere gitmiş daha sonra arka kiler kapısından kaçmıştı lakin çok geçmeden handaki muhafızlar prensi görmüşler ve yakalamak için bütün hanı ve çarşıyı koşturmuşlardı..
Prens tam ardına döndüğünde ayakları birbirine girmiş ve birinin üstüne düşmüştü.. Dünyası kısa süreliğine tepe taklak olmuştu.. Gözlerini şokla araladığında üstündeki bedene nefesi kesilerek bakmıştı.. Adamı daha önce görmemişti ve kalbini bu denli hızla attırması normal miydi?.. Prens jungkook ardına baktığında muhafızları köşede görmüş ve kısaca küfür çekmişti.. Tamda üstünden kalkan adamın uzattığı eline bakıyordu.. Adama şokla bakmaya devam ederken bileğine değen sıcacık ellerle kalbi olabilir gibi daha da hızlanmıştı.. Yabancı adam prense gülümseyip ayağa kaldırdığında prens yaşamıyor gibiydi.. Adama bakarken muhafızların sesleriyle gitmesi gerektiğinin farkına varmıştı.. Kısaca eğilip özürler dileyerek ardına bakmadan saray yoluna koşmaya başlamıştı.. Tabiki yolda koşarken genci düşünüyordu.. Gerçekten öyle güzeldi ki jungkook saniyesinde affallamıştı.. Net göremesede kare gülüşünü görmüştü ve bu gülüş aklında canlandığında kalbi öyle bir yanmıştı ki har ateşlerde yanıyor gibiydi prens jeon..
Koşuyordu önündeki kocaman surları olan ve dışarıdan bile büyüklüğü belli olan saraya.. Evi olarak tanıtılan lakin hiç evde hissettirmeyen soğuk saraya koşuyordu prens.. Akşam üstü olmak üzereydi çıktığı gizli yere geldiğinde etrafta meşaleler yanmış muhafızlar kol geziyorlardı..İlerden komutanın sesi duyulmuş ve şahit olmuştu prens bir kez daha bu saraya hapis olduğuna..
Odasına geldiğinde hızlıca girmiş ve üstünü apar topar çıkarıp kıyafetlerini kirli sepetine atmıştı.. Üstüne yemeklerde giydiği koyu mavi takımını geçirmiş içeriye giren hizmetlilerle önce pelerini yapılmış sonra yüzü temizlenmişti.. Çoktan bebekler gibi hazır prens ardında dört asker ve iki hizmetlisiyle yemek salonuna gidiyordu.. Attığı her adımda boğuluyordu lakin yapabildiği tek şey yürümek ve sertçe durmaktı..
İçeriye girdiğinde hiçbir değişiklik olmamıştı sessizce yenen soğuk yemekler ve sıcaklıktan çok uzak saygı sözleri.. Buzdan daha soğuk olan prensin odası ve meşalelerden daha aydınlık kalbi..
Prensin geceliğini giydiren hizmetliler çıktıklarında prens yine derince bir nefes çekerek tanrısına yalvarmıştı.. Çıkış yolu istemişti tıpkı her gece istediği gibi.. Lakin cevap alamadığını sanarak yummuştu galaksiden büyük gözlerini ve aklındaki yabancının gülüşüyle dalmıştı uçsuz bucaksız rüyalarına.. Taki güneş doğana ve prens ölene dek..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐂𝐮𝐫𝐬𝐞𝐝 𝐄𝐲𝐞𝐬 ✧ᵀᴷ ✓
Historical Fiction" Yasak bir aşkın yanlış zaman'da ki meyve'siydi cursed eyes.. "