|4|

619 49 10
                                    

İyi okumalarr^^

Jimin Hyung elindeki saksıyı bir kenara koyarak omuzlarımdan tutarak bedenimi sarsmaya başladı.

"Hey! Duyuyor musun beni?"

Kirpik dipleri yanan gözlerimi kırpıştırarak, kafamı iki yana sallayarak kendime geldim.

"Ah efendim hyung dalmışım."

"Diyorum ki üşümeye başladım artık saraya dönelim."

Kafamı aşağı yukarı sallayarak, "Olur hyung" diyerek saraya girdik. Merdivenlerden çıkarak odamın önüne geldik. Muhafızlar bizi selamladıktan sonra kapıyı açarak içeriye girmemiz için kenara çekildiler. Önden ben arkamdan da Jimin gelerek büyük penceremin önündeki koltuğa kurulduk.

Gözlerim camdan dışarıya dalarken, aklım Taehyung'u rüya gördüğüm geldi. Rüyanın üzerinden 3 gün geçmişti. Ve bu geçen 2 gün de Taehyung'u ne zaman görsem ondan kaçmaya çalışıyordum. Yemek salonuna bile inmiyordum. Kim krallığı hâlâ saraylarına dönmemişledi. Sebebi de bugün başlayan kar yağışı ile yolda zorlanacakları için babamın ısrarı üzerine sarayda kalmayı kabul etmeleri.

Yanımıza gelen hizmetli kadın çaylarımızı servis ettikten sonra geri çekilerek Jimin ile beni odada yalnız bırakmasını söyledim. Önümde eğilerek odadan ayrıldı.

Bakışlarım yine dışarıda yağan kara takıldı.

Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum ama Jimin'nin yanıma oturup kollarıma küçük ellerini sarması ile irkilerek ona doğru döndüm. Yüzündeki küçük gülümsemesini ile, "Bir sorun mu var Kook?" dedi.

Kafamı hayır anlamında sallayacakken o benim arkadaşımdı. Belki aklımdaki sorulara cevabı vardır diyerek vücudumu ona doğru çevirerek üzerimdeki elbisenin tüllerini düzelttim. Bakışlarım mavi irislerini bulunca, "Ben" devamını getiremedim gözlerim dolacak gibi olmuştu. Derin nefes alarak bakışlarımı kucağımda duran ellerime çevirdim, "Ben 3 gün önce rüyamda onu gördüm" dedim.

Jimin hızla kucağımdaki elleri küçük elleri ile kavradı, "Ne?! Kim? Kimi gördün Kook?!" dedi.

Gözlerimden bir yaş yanağımdan süzülürken, "Yoksa Taehyung'u mu?!" diye hayretle bağırdı.

Kafamı ağır ağır yukarı aşağı sallayarak onu onayladım. Göz yaşlarım hızlanmaya başlamıştı. Kollarımdan tutarak ben kendine çekti. Küçük ellerinden biri sırtımı sıvazlarken diğer eli de saçlarımın arasındaydı.

"Ağlama. Neden ağlıyorsun? Ruh eşini bulmuşsun mutlu olman gerekmiyor mu Kook?"

Geri çekilerek göz yaşlarımı sildim, "Ama o beni rüyasında görmedi ki" dedim.

Yüzümü ellerinin arasına alarak, "Ona sordun mu?" dedi.

Kafamı iki yana salladıktan sonra hafifçe gülerek, "O zaman nereden biliyorsun görmediğini." dedi.

-

Aradan 1 hafta geçmişti. Jimin o günden beri saraya gelip bana delta bir eşin avantajlarından bahsediyordu. Tabi ki bunların hiç birine inanmıyordum. Çünkü toplumda 500 yılda bir doğan deltalar tanrı tarafından lanetli olduğuna inanıyorlardı ve bu lanetli çocuğa sahip olan kişilerde tanrının büyük günahkâr kulları olarak adlandırılıyordu.

Sıkıntılı nefes vererek kraliçe Jeon'nun hobi odasından çıkarak merdivenlere yöneldim. Bugün kahvaltıdan sonra kraliçe Jeon beni çay saatine davet etmişti. Ben de onu kırmadan kabul etmiştim.

Merdivenlerden çıkıp odama gireceğim sırada vücudumu saran sıcaklık ile karnıma ağrının girmesi ile iki büklüm olmuş yere çökmüştüm. Koridordaki muhafızlar yanıma koşarak geldiler koltuk altımdan tutarak sürekli iyi olup olmadığımı soruyorlardı.

Titreyen dudaklarım ile zorla, "Beni odama götürün" diyebilmiştim.

Odama girdikten sonra onlara odadan çıkmalarını söyledim. Vücudumu saran sıcaklık daha da artıyordu. Kalçalarımda hissettiğim kayganlık ile kızgınlığı girdiğimi anlamıştım.

Üzerimdeki elbiseyi üzerimden çıkartarak altımdaki baksırım ile yatağa girdim.

Ellerim uzunluğuma gidince hissettiğim acı ile ağzımdan kocaman bir inleme çıktı. Ellerim ile kendimi biraz daha tahrik ettikten sonra ellerimi kirletmiştim. Kirlenen ellerimi yatağımın yanında duran komodinin üzerindeki peçeteye sildikten sonra hâlâ hissettiğim doluluk hissi ile acı ile inledim.

O sırada kapım açılarak içeriye annem girdi. Hızlı adımlar ile yatağıma ulaşınca alnıma soğuk ellerini yasladı, "Aman tanrım! Çok yanıyorsun, Jungkook" dedi.

Kasıklarıma sanki binlerce iğneler batıyor gibi hissediyordum. Annem kollarımdan tutarak beni yattığım yerden kaldırmaya çalıştı, "Kalk duşa gir, Jungkook. İlk defa kızgınlığın da bu kadar ateşin olduğunu gördüm" dedi hayretle.

Titreyen kollarım ile beni tutan kollarını kendimden uzaklaştırdım, "Hayır bırak beni!" dedim. Şuan omegam her yeri parçalamak istiyordum. Gözlerimin maviliği daha da koyulaştığını hissediyordum.

Annem koyulaşan gözlerime bakarak, "Tamam sakin ol. Şimdi ben odadan çıkacağım ve sen de duşa gireceksin" dedi.

Titreyen dudaklarımı birbirine bastırarak başımı aşağı yukarı salladım. Annem odamın kapısını kitleyerek gitti.

Yatağımdan doğrularak yastığıma uzandım. İkiye katlayarak üstüne oturup sürtünmeye başladım. Gözümün önüne gelen beden ile ağzımdan yüksek bir inleme çıktı.

"Taehyungğahh"

Hareketlerim daha da hızlanmaya başladı. Bir daha sürtündükten sonra yastığımı da kirletmiştim.

Vücudumu saran ısı hâlâ geçmişti ve daha da artıyor gibi hissediyordum. Derin nefes alarak oturduğum yastıktan kalktım.

O sırada burnuma dolan feromon kokusu ile hemen kitli kapımın önüne gelip kapıyı yumrukladım.

"Taehyung orada mısın?"

Bir kaç adım sesi duyduktan sonra o da kapıya hafifçe vurdu, "Prens Jeon iyi misiniz?" diye sordu.

Sanki görüyormuş gibi kafamı iki yana salladım, "Hayır, ama sizi istiyorum" bir anda demem ve saygı ekini atmam onu şaşırtmış olacak ki bir süre sesini duyamadım. Kapıya tekrar vurarak, "Taehyung orada mısın?" dedim.

Taehyung'un öksürük sesini duyduktan sonra, "Buradayım" dedi.

Heyecanla, "Bana yardım eder misin?" dedim.

"Size yardım edebilirim."

Yüzümde kocaman bir gülümseme oldu. Yedek anahtarın muhafızlar da olduğunu söyledikten sonra anahtarı onlardan istedi ve onları kapının önünden kovmuştu. 

Ve sonunda istediğim şeye ulaştıktan sonra yüzümdeki zafer gülümsemesi daha da büyürken, kapıyı açıp odama girmişti.







Jungkook kızgınlığa girdi woaw!

Düzenlemeden attım yazım yanlışı varsa affola<33

Sonraki bölümde görüşmek dileğiyle...🙋🏻‍♀️

Kingdom Diaries || Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin