Karşıdan gelen arabaya doğru koşmaya başladım. Birazdan kırmızı ışık yanıcaktı ve arabalar durucaktı. Yanına koştuğum araba oldukça pahalı gözüküyordu. Kırmızı ışık yandığında yanına koşup camına vurdum. Cam açılınca "Abi bir peçete al nolur. Allah rızası için" diye yalvarmaya başladım."Allah versin kardeşim haydi. Size elini veren kolunu kaptırıyor zaten" diyerek camı kapatmaya başladı.
----------
"Şunuda mı alsam ya?" diye yanımdaki görevliye sordum. Gülerek "Siz bilirsiniz hanfendi" dedi. Burda ne işe yarıyorsa sanki. Sabahtan akşama kadar dikilmekten başka. Ona gözlerimi devirip aldığım kırmızı elbisenin birde beyaz rengini aldım. İkisinide çok sevmiştim napiyim. Hem biri olmazsa diğerini giyerdim. Elbiselere yüklü miktarda para ödedikten sonra mağazadan çıktım. Şimdi bunlara uygun ayakkabı da almam lazımdı. Gördüğüm ilk mağazaya girdim.
------------
"Bıktım artık şu okuldan. Kapansa artık" diye yakınmaya başladım. Her sabah erkenden uyanmak istemiyordum. Uykumun zevkini çıkartmak istiyordum artık. Gülerek "Kızım çok konuşmada eve gidelim artık. Bir sürü ödevimiz var" dedi. Ödevleri duyunca somurtarak "Bide onlar var demi? Hatırlatmasan olmaz" diye çıkıştım. Artık hayatımın eve gelip ödev yaptığım değil, yakışıklı çocuklarla dolu bir grubumun ve arabamla üniversiteye gittiğim faslına geçmek istiyordum.
-------------
Dudaklarımı büzerek "Bide böyle çek" diye bağırdım. Bu pozuda verdikten sonra telefonu elime alıp selfie çekmek için hazırlandım. Kamerayı dörtlü poza ayarlayıp çekme tuşuna bastım. Birinci pozdan gülümsedim. İkinci pozda dudaklarımı büzdüm. Üçüncüde öpücük atıyormuş gibi yaptım. Dördüncüde ise dilimi dişlerimin arasından çıkararak gülümsedim. Çekilmem bittikten sonra yanımda duran taşın üzerine oturararak fotoğraflara bakmaya başladım.
---------------
Oturduğum parktaki bankın karşısında bir butik, yol ve bakkallar vardı. Yorulmuştum. Ne zamandır yürüyordum. İnsanlara bakarak kendimi onların yerine koymuştum. Açlığımı, yorgunluğumu ve daha da önemlisi kafamdaki bu saçma düşüncelerden ancak böyle kurtulabiliyordum. Üç gündür tam üç gündür dışardaydım. Geceleri bu bankta yatıyor burada sabahlıyordum.
Buraya nasıl geldiğimi bilmiyordum açıkçası. Ama ne zamandır aç olduğumu ve yorgun olduğumu hissedebiliyordum. Gözlerimden akan yaşla üşüdüğümü hissetti. Üzerimde ince bir kazak ve altımda şort vardı. Üzerimi değiştirememiştim çünkü gidicek bir evim bile yoktu.
Üç gün gözlerimi açtığım yer boş bir araziydi. Üzerimdeki kıyafetlerim ve yanımdaki çantamdan başka hiçbir şeyim yoktu. Çantanın içinde sadece cüzdanım vardı. İçini açtığımda yalnızca kimlik bulabilmiştim. Üstünde benim resmim olan bir kimlik. Başım zonklamasıyla yavaşça yerimden kalkıp yürümeye başladım.
Bir yandanda kimliği inceliyordum.
Ad: Hayal
Soyadı: Alkan
Bulunduğum yerden koşar adımlarla yola çıktım. Burdan fazla araba geçtiğini düşünmüyordum. Ama beklemek zorundaydım. Şansım yaver gitmişti de beş on dakika sonra geçen kırmızı arabaya otostop çekmek için ayağa kalktım.Araba durup içindeki yaşlı adamı görünce daha da rahatlamıştım. Yarım saat sonra zaten ana yola çıkmıştık. Amcaya teşekkür ettikten sonra uzaklaştım. Sonunda kendimi üç gündür yattığım bu parkta buldum.
Şu ana kadar kimsenin yanıma gelip bana bulaşmaması iyi bir şeydi. Ama şansım bu konuda iyi gidiyordu ve buna alışık değildim. Bunun sonu kötü bitecekmiş gibi geliyordu bana.
Karşımda duran marketten bir şeyler araklamam lazımdı. Yoksa açlıktan ölecektim. Gözlerimi açtığımdan beri düşünmeye çok vaktim olmuştu ama kafayı yeme derecesine geldiğim için bırakmıştım. Eski yaşamımı ve çevremdeki kimseyi hatırlamıyordum. Tek hatırladığım en son çok mutlu olduğumdu.
Çantamı alarak bakkala doğru ilerlemeye başladım. Planımı yapmıştım. İşe yaramazsa aç kaldığım yetmiyormuş gibi birde hapsi boylayacaktım. Bakkala girip kasada duran amcaya "Şurada ki beyfendi sizi çağırıyor" dedim şirince gülümseyerek. Bunu yapmam gerekti.
"Kim çağırıyor?" dedi sertçe. İçeriye girmeden önce gözüme kestirdiğim adamı göstererek "Bu adam. Hemen gelmenizi söyledi" dedim gülümseyerek. Yaşlı amca adamı süzdükten sonra "Haaa bizim Hüseyin bu. Yine para istiycek heralde kerata" dedi gülerek. Kasadan para çıkartırken "Kızım iki dakika bekle burda. Dükkana sahip ol. Ben geliyorum" dedi.
Benimde işime gelmişti tabi. Hemen "Tabi amcacım beklerim" dedim başımla onaylayarak. Amca dışarı çıktığında çantama iki ekmek attım. Biraz düşündükten sonra beş ekmeği çantama tıktım. Amcayı kontrol ettiğimde daha yolun yarısında olduğunu gördüm. Birkaç abur cuburla kahvaltılık bir şeyler koyduktan sonra koşarak çıktım.
Kimsenin beni görmemesi için dua ediyordum. Ayaklarım benden bağımsız hareket ediyordu şu an. Nasıl koştuğumu bilmiyordum. Yer resmen ayaklarımın altında kayıyordu. Bulduğum her köşeye girmiştim resmen. Bir binanın altına girdiğimde durup arkama baktım. Beni kovalayan kimse yoktu.
Garipti. Gerçekten üç gündür sokakta şansımın bu kadar iyi gitmesi garipti. Saklandığım yerden çıkıp yürümeye başladım. Arkamda kimse olmadığında rahatlamıştım. Bulduğum boş bir parka oturup çantanın içindekileri masanın üzerine boşalttım. Delice yemeye başladım. Üç gündür açtım, belki daha önceden beri.
Bir buçuk ekmek bitirdikten sonra kalan şeyleri çantama geri tıktım. Çarptığım cips ve kolayı açarak yemeye başladım. Karnım doymuştu. Geriye sadece her şeyi hatırlamam kalmıştı. Bunu yapmak zorundaydım. Hayatıma devam etmek istiyorsam herşeyi hatırlamak zorundaydım.
Kolamdan bir yudum aldıktan sonra karşıdan gelen uzun bakımsız siyah saçları olan kıza gözüm takıldı. Bana doğru geliyordu. Onunda benim gibi üstü başı yırtıktı. Yanıma oturup "Selam" dedi.
Meraklı gözlerle ona bakarken "Selam" diye karşılık verdim. Cipsimden alıp "Seni üç gündür takip ediyorum" dedi. Gözlerim irileşirken "Ben neden takip ediyorsun?" dedim sesim sinirli çıkmıştı. Çıkması gerektiği gibi. Sırıtıp "Seni yalnızca ben takip etmiyorum" dedi. Şaşkınlığım daha da artarken "Ba-başka kim ediyor ki?" dedim gözlerimi korku bürümüştü. Kalbim korkudan hızlanmıştı bile.
"Bilmiyorum ama seni takip eden, her hareketini inceleyen biri var peşinde. Üç gündür siyah giyinimli biri gelip sen uyurken fotoğraflarını çekiyor" diyerek omzuma vurup "Dikkat et kendine" dedi. Korkuyla "Kim? Kim lütfen söyle. Biliyorsan söyle nolur" diye yalvarmaya başladım.
"Bilmiyorum gerçekten. Seni uyarmak istedim" dedi. Oflayıp "Nasıl kurtulucam peki?" dedim. Ayağı kalkıp "Benim gitmem lazım. Dikkat et. Nasıl korunucağını bilmiyorum ama kurtulmak zorundasın" dedi yürümeye başlarken.
"Dur gitme lütfen. Bana yardım et. Nolur gitme" ben arkasından bağırırken o çoktan koşmaya başlamıştı. Gözlerim dolmaya başlarken korkum daha da artmıştı. Parkta tek başımaydı. Biliyordum bir şeyler olacağını. Üç gün boyunca kimsenin bana zarar vermemiş olması tesadüf değildi belki.
İçimden ağlamak geliyordu. Şanssızlığın kızıydım ben. Şimdi tek başıma, kimsesizdim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bu gece uyumayacaktım. Uyumamam lazımdı. Bu korkuyla geceye kadar kalırsam tabi.
Birinci bölüm olduğu için kısa yazdım. İlk bölümden sıkmak istemedim :) Telefondan yazdım ve çok zor oluyor. Okuduysanız vote vermeden geçmeyin lütfen. Yazana kadar canım çıktı nerdeyse :D Emeğe saygı :) :* Bölüm biraz karışık oldu. Anlamayanlar için özetliyorum. Hayal hafızasını kaybetmiş bir kız. Bununla beraber ailesinide kaybetmiş ama ailesinin kim olduğunu hatırlamıyor. Bu anlamda kaybetmiş yani :D Hikaye böyle devam edicek :) Okumayı bırakmayın. Vote unutmayın :)
![](https://img.wattpad.com/cover/41028003-288-k624338.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulmuş Renkler
RomanceHayat herkese eşit davranmıyordu. Kimi çok şanslıyken, kiminin şans yanına uğramıyordu bile. Bazıları her istediğini elde ederken, bazıları istediği tek bir şeyi ömür boyu bekleyebiliyordu. Hayat asla adil değildi. Herkeste şanslı değildi. Bende bu...