bölüm 1

459 58 29
                                    

"Zaman ne seni bekler ne de beni. Eğer kavuşamazsak bu dünya da hiçbir zamanda bir araya gelemeyiz çünkü zalimin diğer dünyada ödülü yoktur. İçinde ukde kalırım. Kalayım."

............

"Yüzü güzel de neye yarar ki... Bahtı kara. Valla benimki beni görmeden yapamaz bir de Serhat'a bak ayda bir geliyor konağa üstüne arıyor mu o da belirsiz."

Bu sözleri o kadar çok duymuştum ki etraftan artık içimdeki yaralar hâlâ kanasa da yüzümde tık yoktu. Her zaman ben geçerken söylemelerinin nedeni artık benden çekinmemeleriydi. Ne tepki verecektim ki? Haksızlar mıydı? Yalan mıydı? Söyledikleri ne varsa hepsi gerçekti.

Mutfağa geçip çay bardaklarını tepsiden çıkarıp tezgaha koydum. Ardından bulaşıkları bulaşık makinesine yerleştirip işimi bitirdikten sonra avluda yere serdikleri halının üzerinde ellerine kına süren kızları gördüm.

Şehla ve Dila kınalarının kurumasını beklerken kocalarıyla konuşuyorlardı. Birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı. Mutlu olmaları beni sevindiriyordu en azından evde birileri mutluydu. Bazen Serhat'ın Mirhan ve Welat ile nasıl kardeş olduklarını sorguluyordum. Serhat, abi olmasına rağmen onlarla tek bir benzerliği yoktu huy olarak. Sadece tipen benziyorlardı.

Beni gören Welat ayağa kalktı.

"Yenge bir gelir misin?"

Dediğinde önemli bir şey olduğunu varsayarak onlara doğru yürüdüm.

"Bir şey mi oldu Welat?"

"Abim aradı da sana ulaşamamış sanırım telefonun yanında değil görmemişsin. Bir de biraz sinirliydi." Kibarca anlatmaya çalıştı ama Serhat'ın nasıl biri olduğunu biliyordum.

"Biraz?"

"Birazdan fazla."

Onların yanından ayrılıp odama gittim. Telefonumu odada bırakmıştım çünkü annem dışında arayan pek kimse yoktu ki ne olmuştu da beni aramıştı bu adam? Hangi dağda kurt ölmüştü ya!

Telefonu açıp 8 cevapsız arama görünce ofladım da ofladım. Bu hayatta en çekemediğim şey biriyle uzunca tartışmaktı.

Telefonum elimdeyken bir kez daha çaldı oydu. Biraz bekletip öyle açtım. Kudursundu.

"O telefon ne için var Süheyla!" Bağırması ile yere oturup başımı yatağa yaslayarak susmasını bekledim. Çünkü cevabımı duyacak gibi değildi.

"Bir daha aradığımda o telefon anında açılacak! Sana diyorum! Ne bu vurdumduymaz haller?"

"Bitti mi?" diye sordum.

"Bitmedi. Sessize alınmayacak o telefon!"

"Sessizde kullandığımı nereden biliyorsun ki? İrademle açmadım belki?"

Sıkıntıyla nefes verdiğini duydum.

"Sen beni mi sınıyorsun! Damarıma basma bende sabrın zerresi yok bunu biliyorsun."

"Özgür irademle açmadım. Şimdi özgür irademle de kapatıyorum. Bir dahakine ayda bir beni aradığında kibar olmayı öğrenip öyle ararsın. Ha illaki ben bu kafadan devam dersen sen bilirsin."

Dedikten sonra hiç düşünmeden kapattım. Bugün ki yorgunluktan sonra hiçbir şeye tahammülüm kalmamıştı. Daha gideli iki hafta olmuştu iş seyahatine muhtemelen beni görmemek için uzattıkça uzatırdı yani daha iki haftam daha vardı bu olayın kavgası için.

SÜHEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin