two

279 37 76
                                    

"görüyor musun? ellerimiz," dedi kai. mutfak tezgahında oturuyordu. üstünde soobin'in siyah scream maskesi olan bir tişört, altında ise gri bir şortu vardı. bacakları soobin için sanat müzesinde gösterilen bir sanat eseriydi. soobin yemek hazırlarken kai birden soobin'in elini yakaladı. parmaklarının arasından geçirdi. "birbiri için yaratılmış. ne kadar uyuyoruz, farkındasın değil mi?"

soobin cevaplamak yerine sakinim ama birazdan sinirlenirim, bakışlarını yolluyordu. kai'nin elini bırakmasını bekliyordu.

ama bir yana kai haklıydı. soobin'in elleri kai'nin ellerine oranla daha büyük ve kemikliydi. kai her zaman muhteşem bir fiziğe sahip olmuştur. uzun boy, geniş omuz, büyük göğüsler, sütun gibi bacaklar, dolgun bir kalça, ince ayak bilekleri. işte bu huening kai.  fakat  huening kai'nin fiziği soobin'in yanında narinleşiyordu. soobin, kai'yi zarif gösteren pırlantaydı. onu parlatıyordu.

"değil mi, soobin?" kai kaşlarını çatarak konuştu. soobin'in cevaplamasını bekliyordu. hatta birazcık da tatlı davrandı. soobin'in elini yanağına koydu. dudaklarını büzüştürdü. "yakışmıyor muyuz?"

"evet, yakışıyoruz bebeğim." soobin tatlı bir şekilde gülümsedi. "ama o elimi yemek yaparken rahat bırakmazsan alır götüne sokarım."

kai sahte, şaşırmış bir tepki gösterdi. "çok ahlaksız tekliflerde bulunuyorsun." kai bacağını diğer bacağının üstüne attı. soobin eli serbest bırakılmıştı ama gözleri o seksi bacaklardan ayrılmıyordu. "iyice terbiyesizleşiyorsun."

"sen bugün ayrı bir gevezesin sanki?" soobin salata için ot doğruyordu. yanında ise muhabbet kuşu gibi hiç susmayan huening kai vardı. siyah uzun saçları ona ayrı bir hava katmıştı. aslında soobin ile kai ortaokul arkadaşlarıdır. soobin, kai'yi gördüğü andan beri onu sevdi. onun güzelliğine aşık oldu. ama aşkını paylaşmak istemedi. kai'yi kaybetmekten korktu. bu yüzden hep aynı şekilde devam etti. 

kai tabii ki bundan bir haberdi. soobin'i nasıl gördüğünü kendisi de bilmiyordu. bildiği tek şey soobin'in kendisine ait olmasıydı. soobin'i fazla sahipleniyordu. kıskançtı. üstelik soobin'in üzerindeki etkiyi de biliyordu. soobin'e ne isterse yaptırırdı.

ikisi mutfakta flört ederken beomgyu göz devirerek mutfağa girdi. "ben çok acıktım. daha hazır olmadı mı bu yemek?" beomgyu söylenince ikisi de beomgyu'ya döndü.

"kai çok fazla konuşuyor." soobin hızlıca şikayet etti.

"kai?" beomgyu bir anne edasıyla kai'ye kaşları çatık bir şekilde baktı.

"ne? ona yoldaşlık ediyorum!" kai hızlıca kendisini savunmaya geçti. üstelik soobin mutfakta çok seksi gözüküyordu. her yerde yemek yapabiliyordu. genelde arkadaşları soobin'e yemek yaptırırdı. bazenleri boyu o kadar uzun geliyordu ki mutfaklara sığmıyordu. kai onu böyle görmeye bayılıyordu. kesinlikle kendi mutfağında da bir soobin olmalıydı.

fakat bir şekilde beomgyu onu mutfaktan kovmuştu. taehyun ve yeonjun playstation oynarken kai soobin'in odasına gitti. onun mekanıydı. soobin odası onun odası sayılırdı. 

soobin'in odasına bayılıyordu çünkü tam soobin'i yansıtıyordu. genelde koyu renkler olsa da rahatlatıcı bir odaydı. soobin ışığı sevmezdi. neredeyse perdelerini hiç açmıyordu. kai onun leptopunun başına oturdu. birkaç video izlemeyi planlıyordu fakat soobin leptopunu açık bırakıp gitmişti. dosyaları açıktı.

birkaç tane demo kayıt vardı. kai meraklı olduğundan hiç sorgulamayıp kafa kulaklığını taktı ve kayıtlardan birisini dinledi.

merakı ilk defa onu öldürmüştü. 

bu soobin'in melek sesiydi. fakat melek ses, birisini arzuluyordu. çok yakınında olduğu ama sahip olamadığı birisini. ona o derece aşıktı ki, ona şarkılar bestelemiş, notalar hazırlamıştı. ruhlarının nasıl birleştiği hakkında sürü melodi oluşturmuştu. sevişmeyi anlatıyordu. sevmeyi anlatıyordu. sevdiği kişinin doğal güzelliğini anlatıyordu.

kai bunları dinler dinlemez anlamıştı. soobin birisine aşıktı. o kişiye şarkılar yazıyordu. 

ve kai o an donmuş gibiydi. ne tepki vereceğini bile bilememişti. o kadar fazla kıskanmıştı ki kıskançlıktan gözleri doldu. ona ait olan soobin'i meğerse başka birisine aitmiş. kai bunu kabullenmek istemiyordu. fakat öyleydi. ve soobin'in mutluluğu için bunu kabullenmesi gerektiğini de biliyordu. her kimse, kai ondan nefret etti.

hızlıca geri kapattı ve odadan çıktı. ne yapacağını bilemeden banyoya girdi. kendisine sakin olması gerektiğini, her ne olursa olsun soobin'in bir gün gelip ona anlatacağını söylüyordu. yine de kalp ağrısı bir başkaydı. şu an burada olmak istemiyordu. 

kai gözlerini silip aşağıya indi. moralinin aniden bozulduğu çok belliydi. o an kai hızlıca bir yalan bulup soobin'in evinden çıktı. soobin peşinden gelse de ailevi bir şey olduğunu eve hızlıca gideceğini ve gelmemesini söyledi. bunu söylerken dudakları titremişti. soobin onu her zaman arayacağını söyledikten sonra kai'nin gitmesine izin verdi. kai ise yolda göz yaşlarını tutmaya çalıştı.

kai o an anladı soobin'e nasıl aşık olduğunu. soobin belki de onu sadece bir arkadaşı olarak görüyordu. basit bir arkadaş. yeri bu kadardı. başka birisi onu kapmıştı. kai bunu kabullenmek istemiyordu. soobin'in ona ait olduğuna emindi. fakat yanılmıştı. soobin ona ait değildi.

ya da yanıldığı konu bu değildir. sadece kai her şeyi yanlış anlamıştır.

ready? sookaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin