soobin hızlıca telefonunu cebine attı. arka bahçenin kapısından evin içine girdi. kai son zamanlarda gerçekten çok farklı davranıyordu. yaklaşık birkaç aydır böyleydi. soobin durumu kontrol edemiyordu fakat patlayıp daha kötü bir hâle getirmemeye çalışıyordu.
odasına yavaşça girdi. yatağına kıvrılmış kai'yi gördü. kai yaşarmış gözleriyle döndü. onun ağladığını gören soobin endişe duydu. kai son zamanlarda çok ağlıyordu. onu tanıdığı zamandan bu yana hiç bu kadar ağladığını görmemişti veya da duymamıştı.
soobin kapıyı kapatıp kai'nin yanına oturdu. ellerini yumuşacık saçların arasına attı. "neyin var meleğim?"
melek hıçkırdı. kafasını soobin'in boynuna soktu. soobin bu durumu sadece sakin bir şekilde karşıladı. büyük bir tepki verip miniğini daha çok endişelendirmek istemedi. onun sırtını sıvazladı, saçlarını okşadı, kulağına, "sorun yok, geçti," diye fısıldadı.
"kendimi aptal gibi hissediyorum." kai konuşmaya çalıştı. ellerini yumruk yapmıştı. parmaklarını bir türlü rahat bırakamıyordu.
"aptal değilsin." soobin ona karşılık verdi. kai kafasını soobin'in boynundan çıkarttı. gözleri ıslakken soobin'e dimdik baktı. tanrı soobin'in şahidi olsun, kai güzellik abidesiydi. güzelliği o yaratmıştı. kızarmış ve ıslak gözleri soobin'e bakarken parlamıştı. minik göz bebeği büyümüştü. benle parıldamış olan burnunu çekti. dudaklarını ıslattı. soobin'e bakarken kalbinin nasıl hızlı attığını kavrayamadı.
"neden böyle hissediyorum?" kai cevabın kendisiyken soruyu soobin'e yöneltti. bunun cevabını soobin değil kendisi vermeliydi. insan böyle olabiliyordu. sorunun cevabını başkalarından duymaya ihtiyaç duyuyordu. bazenleri insan kendisine söylemeye cesaret edemez. korkaklık yapar. bu yüzden başkasından dilenir. o başkası da bunu kabul eder veya da kabul etmez. eğer kabul etmezse kai yıkılacaktır.
"bilmiyorum." soobin baş parmağı ile kai'nin sol gözünün yaşını sildi. parmağını değdirdiği an kai gözünü kısmıştı. "bunun cevabını sen vermelisin bebeğim."
kai'nin mücevher gözleri başka yöne gitti. soobin'in suratından saçlarına gitti. saçlarından kulaklarına. birden, elinin istemsizce havada buldu. eli sanki soobin'e aitmiş gibi soobin'e yöneldi. onun kömür karası saçlarını kulağının arkasına attı. açıkta kalan parlak boynuna elini yerleştirdi. soobin'in kucağında yer edinmişti.
"çok zorsun." soobin birden itiraf etti. kai anlamamış bir şekilde bakındı. kaşları hafiften havaya kalkmıştı. dudaklarını ise büzmüştü. "kendimi süründürüyorum senin olmak için. ama sen çok zorsun."
kai hâlâ anlamamış bir bakış atarken soobin iç çekti. kafasını kai'nin omzuna koydu. onun tatlı kokusu cinayet işlemiş gibi hissettirdi. kai'nin en büyük cazibelerinden birisi kokusuydu. soobin yumuşak burnuyla kokuyu takip etti. kai'nin boynuna sürttü.
kai ise kıpırdanmaya başlamıştı. birden ürperdi dudakları hissedince. onu huylandırmıştı. sakin kalmaya çalışsa da bedeni itaat etmiyordu. sabit durmaya çalışıyordu. birden dudaklar hareketsiz kaldı. sıcak tenden ayrıldı.
tam olarak kai'nin suratına bakar oldu. kai tüm bedenin karıncalandığını hissetti. soobin'in bakışları sertti. bedeninin içinden geçtiğini hissetti. bakışları onu eritti. içinde bir korku vardı. ama ne korkusuydu çözemedi. korku aptallıktı. ve kai aptal değildi. "beni öpecek misin?"
"seni öpmemi istiyor musun?" soobin karşılık verdi.
"beni öpmeni istiyorum." kai soobin'in sorusunun cevabını verdi. ve o kutsal dudaklar kendi dudaklarının üstündeydi. kai'nin üst dudağını emdi. oldukça iyiydi. ve birden kai dilini dışarıya atmıştı. soobin'in dili ile buluştu.
gözleri kapalıyken kendisini yatağa yaslandığını hissetti. soobin onun üzerindeydi. ve öpüşmeyi harikalaştırıyorlardı.
kai hiç bu kadar günahkâr hissetmemişti. yapmamalıydı, soobin ile öpüşmemesi gerekiyordu. fakat bedeni bu fikre karşı çıktı. isyan etti. dudaklarının arasından arsızca soobin ismi çıktı. nahoş bir ses tonuydu. bunu nasıl yaptığını anlamamıştı.
kai'nin göğsü inip çıkarken soobin'nin göğsüne sürtünüyordu. kolları soobin'in boynunda sarılıydı. nefes almak için ayrıldıklarında kai hızlıca düşmüş gibi hissetti. dudaklar ondan ayrı kalmamalı. soobin ona ait olmalı.
ve ikinci olarak, kai soobin'i öptü. kafasını yana eğdi. dudakları şişene kadar, morarana kadar, yara olana kadar öpüşmek istedi. kendi dudaklarını soobin ile parçalamak istedi.
"beni delirtiyorsun." soobin bir horultuyla cevap verdi. öpüşme arasında nefessiz kaldığından konuşmakta zorluk çekmişti.
"keşke erkek arkadaşım olsan." kai parmağını soobin'in saçına doladı. "harika bir sevgili olurdum. sana istediğin her şeyi verirdim." soobin'in onu erkek arkadaşı olması için soobin'e yalvardı.
"bana zaten her şeyi veriyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ready? sookai
Fanfictionkai soobin'in yazdığı şarkıları soobin'den gizlice dinler fakat soobin'in ona yazdığından haberi yoktur.