"Zamandan kadar eski bir hikâye der ki; gençlik aşkları hayat boyu sürmez."•
Park Jimin asla Kim Taehyung kadar şanslı olamamıştı. Onu destekleyen bir ailesi yoktu, onu tüm dünyaları karşısına alacak kadar seven bir sevgilisi de yoktu.
O, kimsenin en sevdiği değildi.
"Neden ağlıyordun Jimin?" Boğuk bir sesle konuştuğunda, Jimin ona bakarak konuştu "Bence bundan önce konuşmamız gereken daha başka konular var."
Sıkıntılı bir iç çekiş duyuldu Taehyungdan. Yeterince bunalmıştı, şimdi yine aynı konuları konuşacaklardı. İkisi de diğer arkadaşlarına konuşacaklarını söyleyip boş olan diğer odaya geçmişlerdi. En azından yemek olana kadar konuşmak için vakitleri vardı.
"Seni çok kez aradım ama her seferinde reddettin. Yetmedi mesaj attım ama onlara da ya görüldü attın ya da konuşmak istemiyorum diyerek kestirip attın. Sadece neden diye sormak istiyorum. Neden yanında olmama izin vermedin Taehyung?"
Taehyung, Jungkook'un suçsuz olduğu anlaşıldığında kendini her şeyden soyutlamıştı. Kimseyi görmek ve konuşmak istemiyordu. Aklında sadece Jungkook olsun istiyordu. Sadece onu düşünüp kendi kendini suçluyordu, tüm bunlara sebep olduğu için.
Taehyung umursamazca önünde duran şişeden su içmeden önce omuz silkti "Bilmem, istemedim."
"En yakın arkadaşlar olduğumuzu sanıyordum."
"Gerçekten bunu mu konuşacağız? Çok sıkıldım." Jimin güldü. "Ne dememi bekliyorsun?" Diyerek çıkıştı. "Hiçbir şey olmamış gibi gündelik hayattan konuşamayız ya!"
Taehyung bir şey demedi. Bir müddet Jimin'in dışarıyı izleyen yüzünü fırsat bilip onu inceledi. O günlerde hepsiyle iletişimini kesmişti. Hatta Namjoonla bu yüzden kavga etmişlerdi. Yüzüne sert bir yumruk yemiş ve evine geri dönmüştü.
"Jungkookla ne konuştunuz?"
Hangi birini anlatacaktı? Gözünün önüne Jungkook gelince iç çekti Taehyung. Ölecek kadar çok seviyordu. "Başka biri varmış."
Jimin gözlerini sonuna kadar açarak Taehyung'a baktı. "Ne?! Gerçekten mi?" İşte o an Taehyung'un ağlamamak için kendini zor tuttuğunu fark etti. Dudaklarını birbirine bastırarak kendini susturmaya çalıştığı o kadar belliydi ki titreyen çenesi de tüm bunları destekliyordu.
"Sabah konuştuğu kişi." Diye kısa bir açıklamada bulunduktan sonra devam etti Taehyung. "Jimin, Jungkook artık onu seviyor. Ne yapacağım? Uzun zamandır bu kadar çaresiz hissetmemiştim."
Hemen küçük bir telaşa girmişti Jimin. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Karşısındaki adamında her an ağlayacak gibi durması işleri zorlaştırıyordu. "Emin misin? Belki de sadece arkadaşıdır."
"Biraz başka bir konudan konuşsak? Mesela Yoongi ile neler oldu, merak ediyorum."
Jimin daha fazla üstelemedi. "Taehyung keşke yanımda olsaydın. Keşke yanında olsaydım. Senden, sizden sonra hiç yakın arkadaşım olmadı."
"Aptalın tekiyim, her şeyi berbat ettim. "
Yirmili yaşlarının başında kaybettiğiniz bir şeyi geri kazanmak çok kolaydı. Lisedeki öğretmeni böyle söylemişti Taehyung'a. Eğer yirmili yaşlarında bir şeylere girişirsen ve sonucu kötü biterse yeniden beyaz sayfa açıp daha iyisini yapabilirsin demişti. Öyleydi zaten, gaza gelip öğretmenini dinlemiş ve girişimcilik adı altına çok fazla para kaybetmesine sebep olmuştu. Yine de bu tarz şeyler hep başa dönüp tekrar deneyebileceği şeylerdi. Hata yapmaktan asla korkmadı. Çok hata yaptı ama hepsini bir şekilde geriye dönüp telafi edebildi. Biri hariç. Sevgilisi ve arkadaşları. Yirmilerinin başlarında onları kaybetti ve şimdi yirmilerinin sonlarındayken onları geri kazanmak yıldızlara ulaşmak gibi geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıllar Sonra- Taekook
Fanfiction"Tam beş yıl sonra aynı saat ve aynı yerde, tamam mı?"