1'

177 13 30
                                    

Deniz:

İnsanlara göre paranız varsa derdiniz yoktu. Fakat sizi sevmeyen bir nişanlınız varsa işte bu büyük bir sorundu.


Diğerlerinin ne dediğini umursamıyordum, onun yaptıkları zoruma gidiyordu işte. Bir insan ne kadar değersiz hissettirilirse o kadar hissettiriyordu. Her şeye rağmen onu seviyordum.


Biz evlenecektik.


Mirza ile küçüklükten beri tanışıyorduk. Aramızda 12 yaş farkı vardı ama bu umrumda bile değildi. Ben gözlerimi onunla açtım, ilk oyuncağımı onunla aldım, ilk tıraşımı onunla oldum. Ben onu sevdim, zaten ailelerimizin isteğide buydu. Ama ona göre aramızdaki şey sadece anlaşmadan ibaretti.


Olsundu, ben onu beklerdim. Umarım bir gün beni severdi. Ben onu herşeyden çok seviyordum.


Lütfen sev beni Mirza.


Bu gün benim doğum günümdü. Çok büyük bir parti olmasını istememiştim, arkadaşlarım ve Mirza olsa yeterdi. Bu yüzden toplanıp bir şeyler içmeye karar vermiştik. Şu an ise ne giymem gerektiğini düşünüyordum. Sevdiğim adama güzel görünmem lazımdı.


Saymayı bıraktığım kadar kombin denedikten sonra sonunda hazırlanabilmiştim. Bacaklarımı saran beyaz pantolonum ve onun üzerine giydiğim beyaz crop ile gayet güzel görünüyordum. Son olarak ise kırmızı ceketimi giymiştim, kırmızı rengi seviyordum.


Mirza beni almaya gelecekti. Ne kadar beni sevmesede insanlara rol icabı birlikte hareket ediyorduk. Sonuçta ikimizde soylu ailelerin torunlarıydık.


Duyduğum korna sesi ile hızla çantamı aldım ve aynaya son bir kez baktım. Egolu gibi görünmek istemem ama fıstık gibi olmuştum be.


Beni sevmeyen Mirza utansın.


Hızla merdivenlerden inerken anneme seslenmeyi ihmal etmedim.


"Anne ben çıkıyorum."


Mutfaktan çıkan annem bana gülümseyerek baktı.


"Görüşürüz annecim iyi eğlenceler."


Anneme gülümseyip tam kapıdan çıkacakken, aklıma gelen şey ile hızla geri döndüm.


"Anne nasıl olmuşum?"


Beni yukarıdan aşağı süzen annem gülümseyerek konuştu.


"Harika olmuştun birtanem. Götünü kaşı nazar değecek."


Kahkaha atarak annemin dediğini yaptım. Birşey unutmuştum sanki diye düşünürken gelen korna sesi ile aydınlandım. Tabi ya, ben Mirza'yı tamamen unutmuştum.


Koşarak evden çıktım ve beni bekleyen nişanlımın yanına bindim. Sinirli görünüyordu, Mirza beklemeyi hiç sevmezdi ama salak ben onu bekletmiştim.


"Selam hayatım nasılsın?"


Gülümseyerek konuşmuştum fakat o yüzüme bile bakmamıştı.


"İyiyim Deniz, sen nasılsın?"


"Ben de iyiyim. Seni beklettim biraz kusura bakma."


Sesimdeki mahcubiyete engel olamamıştım. Onun bana kızmasına dayanamazdım.


"Önemli değil. Mirza kim ki? Bekler sonuçta."


Al işte kızmıştı bana.


"Cidden özür dilerim hayatım. Ben sadece sana güzel görünmek istemiştim."


Saniyelikte olsa yüzüme baktı.


"Tamam, önemli değil. Hemen asma suratını."


Dediklerinden sonra zorda olsa gülümsemiştim. Ama o bana böyle soğuk davranmaya devam ederken mutlu olmam imkansızdı.


Yarım saatlik süren yolculuğun ardından mekana varmıştık. Burası Mirza'nın ailesine aitti. Bu mekanı seviyordum. Mirza genel olarak burada olduğu için bende buradan çıkmıyordum.


İçeri girdiğimizde arkadaşlarımızın çoktan gelmiş olduğunu gördüm. Benim arkadaşlarımdan Barış ve Yağız varken, Mirza'nın arkadaşlarından Baran ve Savaş vardı. Mirza'nın arkadaşı dediğime bakmayın Mirza'dan çok benimle görüşüyorlardı. Fakat bizimkilerle daha yeni tanışıyorlardı.


Masaya oturduğumda arkadaşlarımın ne kadar gergin olduklarını anlamıştım. Tamam hepimiz aynı şartlarda büyümüştük ama Mirza ve arkadaşlarından asalet akıyordu. Ha bizi sorarsanız biz "Ayakkabılarım ve ojelerimin renk tonu aynı mı?" diye tartışan insanlardık. Bu herifler holding sahibiydi ulan.


Biraz oturduktan sonra anlaşan arkadaşlarımıza şok içinde baktım. Mirza'ya baktığımda onunda aynı durumda olduğunu gördüm. Tam bir hayvan olan arkadaşlarımın şuan kibar davranan hallerine bakarak kahkaha atmamak için zor duruyordum.


Savaş ve Barış siyaset konuşuyordu. Bizim mal Barış siyasetten ne anlardı be. Savaş ne dese he diyordu, salak.


Baran ve Yağız ise bilgisayar oyunları hakkında konuşuyordu. Benim canım arkadaşım geçtiği levelleri anlatıp övünürken Baran onu ilgiyle dinliyordu. Baran'ın en ufak birşey anlamadığına yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım.


Bir süre sonra masamıza gelen pasta ile dikkatler benim üzerime gelmişti. Güzel dilekler diledikten sonra pastamı üfledim ve bu yılda beni asla bırakmayan canım arkadaşlarıma sarıldım. "İyiki varsınız lan şerefsizler" demeyide ihmal etmemiştim.


Arkadaşlarımdan ayrıldıktan sonra Mirza ile sarıldım. Bana beyaz bir kutu uzatmıştı.


"İyiki doğdun Deniz."


"Teşekkür ederim hayatım ne gerek vardı."


"Sanki almasam günlerce trip atmayacaktın."


Naziklik olsun diye söylediğim cümleye lanet etmiştim. Arkadaşlarımızın yanında bana söylediği şeyden sonra yüzümün kızardığını hissedebiliyordum.


"İzninizle ben bir lavaboya gideyim."







-Devam edecek-


(Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen 🩵)



Not: Yaş farkı olduğu için linçleyenler gelmeden baştan söyleyeyim,
kimseyi böyle bir şeye özendirme gibi bir amacım yok. Zaten olay yaş farkı olması, karakterlerimin ilişkilerinin şu durumda sağlıklı olduğunu iddia etmiyorum.


Sev Beni / BxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin