Yıl 2034 Saat:17.57"Evet sayın seyirciler. Ben Efsun Aktuğ!
Adet kalmış direnişçilerin içinden bir kaç tanesinden biriyim. Susturulan insanların diliyim! Susuz kalan insanların suyu, ölenlerin mezarıyım." Ben konuşurken bir kaç kadın daha ayaklanıp çıktığım arabanın üstüne çıkmaya başladı. Bir kaç adam yuhlayarak yanımızdan geçiyordu, gençler telefonları ile video çekiyor, çocuklar ağlayarak annelerine sarılıyor, kimi annenin gözünde gururla bana baktığını görüyordum.Göktürk elinde ki kamera ile bizi direnişçilerin videosunu çekiyordu.
Ben Şaibe Efsun Akbaş bu benim sahte kimliğimin arkasında ki gerçek kimliğim. Ben Efsun olamayacak kadar gerçek bir Şaibeyim."Derin nefesler içinde nefessiz kalan ama ölmeyi kendine aşk bilen acımasızlar, sizler ÖLÜN! Ben ve benim gibiler derin nefesler eşliğinde huzur istiyoruz." Diyerek bağırdım. Çok geçmeden siren sesi duyumlaya başladı, Fatma koşarak yanıma geldi. Arabanın üstünden aşağı atladım. Kaçmanın bir manası yoktu aslında çalışan tek televizyon kanalında Göktürk sayesinde kanallarda benim konuşmam ve kadın kalabalığı olacaktı.
"Efsun hızlı ol hadi araba şurda" Fatma'nın elini tutarak aşağı indim. Herkes bir tarafa kaçıyor polislerden kaçışıyorlardı.
Bizde kalabalığın içinde hızlı adımlar ile arabaya ilerliyorduk."Bu sefer alacaklar seni bu fazlaydı Şaibe bu onları kızdırdı." Göktürk'e baktım, bakışlarını kaçırdı hızla o benle aynı düşünce de olmazdı çoğu zaman ama yıllardır her koşulda yanımda olmuştu, tek gerçek dostumdu o benim geçmişimden kalan nadide bir parçaydı.
"Benim kaybedecek hiçbir şeyim yok. Fatma bize sonradan katıldı. Seni hiç bir şeye zorlamadım istediğin halde yüzünü kimseye göstermedim, seni bilenler benim elimde öldü. Bu konuşmayı defalarca yaptık, belki eski Türkiye tekrar gelmeyecek belki hiç bir şeyi değişmeyecek ama ben istediğim bu yolda gururum ile öleceğim.
Çoktan arabaya binmiştik Fatma eve doğru sürmeye başladı. Bir yandan da takip edilip edilmediğimize bakıyordu."Her daim yanındayım. Sen benim lise yıllarımda ki kahramanımsın Efsun. Seni asla bırakmam." Bunu biliyordum. Buna kendi kimliğimden bile fazla güvenemiyorum. Belime kadar gelen saçlarımı topuz yaptım, saçlarımda benim gibiydi kabarık kıvırcık ve içlerindeki beyazlar.
5.50 numara olan gözlüğüm kirinden dolayı bana etrafı artık net göstermiyor aksine başımı ağrıtıyordu."Akşam gelecekler seni almaya biliyosun değil mi?" Fatma'nın sorusu ile başımı salladım hızla. Biliyordum bugün gece gelecek beni sorguya çekecek ve ağır şiddet uygulayıp serbest bırakacaklardı. Beni tutuklama emirleri onlara asla verilmedi, çünkü bem Süleyman Akbaşın yeğeniyim.
Yıl 2034 artık yönetim şekili 10 yıl öncesi gibi değil. Artık başkanlık şekili yok! Artık asker yönetimi var.
Vatan haini asker yönetimi.Yıl 2028 28 Nisan bir gece yarısı verilen karar sabaha yapılan uygulama. Seçim yok, seçilmek yok, asker yönetimi asker uygulaması. 2 yıl 2 yıl idare edebildiler içlerinde ki şeytanlara.
Vatan sever askerler katledildi suç örgütlere atıldı, kimse bilemedi ki asıl örgüt onlardı. Bütün sınırlar kapatıldı herkes içeri tıkıldı.Ben o sıralar siyaset bilimi son sınıf öğrencisiyim bölümümüz kapatıldı. Ailem, ailem beni reddetti.
Çünkü kızları onlara yalan söyledi, her şey hakkında yalan söyledi kızları yalancının tekiydi."Şaibe istersen sığnağa gidebilirsin bak bugün yorucu bir gündü, daha fazlasında dayanamaya bilirsin. Buna inanmak istemiyorum lakin o adam belki bugün seni gözden çıkarabilir." Fatma'nın söylediği o adam amcam oluyor sanırım.
Ve hayır o adam beni öldüremez çünkü kayıp abim henüz bulunamadı, ablamın hayaleti onu henüz rahat bırakmadı ve babam içten içe benimle gurur duyuyor."Yarın sabah beni almaya gelirsiniz çöpün yanından ve lütfen bu sefer daha genç ve yakışıklı bir doktor bulun." Gülmeleri için söylediğim şey aslında üçümüzü de üzmüştü.
"Neyse az kaldı. Herkes seni dört gözle bekliyordur, netice de kurucu olmasan da Sultan ablanın en büyük kozu sensin" Göktürkün söylediği bu sefer gülümsetmişti işte.
Sultan abla bizleri bir araya getiren kadındı. O koca yürekli ama acımasız bir kadındı.
Ve yeri geldiğinde hiç birimize acımayacak elf'Eve geldiğimizde arabadan birer birer indik. Üzerimi değiştirip kendi evime geçeceğim. Burda kalmam herkese en büyük tehlikeyi sunar çünkü.
"Hoş geldiniz! Bu sefer çok gururlandım Efsun, her zaman korkusuzsun ve bu beni korkutuyor kızım." Sultan ablaya sıkıca sarıldım, bu yolda beni boşluktan çeken kadın oydu.
"Her şey vatanım uğruna abla her şey kaybolan kadınlara ölen askerlerimiz uğruna." İçten bir şekilde gülümsedik birbirimize. Ondan ayrıldıktan sonra etrafıma bakındım Göktürk Zeliha ile bir aradaydı yüzümde kırık bir gülümseme oluştu.
"Göktürk ben odaya çıkıyorum! Ordan da gidicem görüşemezsek görüşürüz." Merdivenleri hızla çıkmaya başladım. Zeliha bana hiç gerçekçi gelmiyordu tamam iyi kız hoş kız ama bu kadar işte fazlası yok!
Göktürk'ün arkamdan çıktığını biliyordum. Her zaman ki gibi birbirimize bir şeyler söyleyecek kıracak sonra bir şey yokmuş gibi devam edecektik...
"Ne oluyo Şaibe ya daha yeni geldik! Hem niye görüşemeyelim? Devamlı yanında olan ben değil miyim kızım ben, Zeliha benim sevgilim sen dostumsun artık abartmasan mı kaç senedir hayatımda alış lütfen alış artık." Dediklerine göz devirdim sadece.
" Bu kızda bir şeyler var diyorum sana, kaç kere yalanını yakaladık, kudurmuş gibi bir şey, benim varlığım bile onu rahatsız ediyor her fırsatta sana bunu belli ediyor ama sen, sen hala Zeliha benim sevgilim diyorsun. Pes doğrusu."
Dolaptan eşofman çıkarıp üstüme giydim. Artık yorulmuştum bu kız için Göktürkle kavga etmekten, ama vazgeçirememiştim.
"Görüşürüz Şaibe." Hiç bir şey demeden çıkışına arkasından bakakalmıştım.
Ben burda ölüme gidiyorum adam fingirdeşmeye inanılır gibi değil.
Hızla üzerimi giyip aşağı indim, Kanlıların hepsi salonda toplanmış oturuyordu. Evet isimimiz buydu KANLI bu isimi biz kendimize vermemiştik bu isimi bize veren onlardı.Başlardan biri çıkıp konuşmasında "Bizi kansız yapan bir kaç aptal' burnundan tiksinir gibi ses çıkarıp devam etti 'kanlılar neden kendinizi korkusuzca karşımıza çıkmıyorsunuz?" Evet sadece 3 senedir kendimizi belli ediyorduk daha doğrusu bizler avcıydık ama avcılar arasında ki av bendim. Süleyman Akbaşın Albay olması ile
Sahi bizde böyle kalleş bir kan var mıydı muamma."Gel kızım." Sultan ablanın yanına oturdum sakince. Bu konuşmayı 4. Yapışımız olacaktı.
"Her şeyin farkındayım abla merak etme sen halledicem her şeyi." Ama lütfen Ablamın ismi anılmasın bu süre zarfında kendime geldiğimde Elif Akbaş ölüsü adlı bir şey duymak istemiyorum. Ama korkak abim çıkarsa söyleyin sıksın kafasına."
Ablam ve Abim ikiside askerdi. Abim elinde bir kaç dosya ile kaçtı. Ablam abim tarafından öldürüldü.
KURGUDA Kİ HİÇ BİR OLAY GERÇEK DEĞİL VE HİÇ BİR PARTİ İLE ALAKASI YOKTUR.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Şaibe
Science FictionBir ülke düşünün, katliam, ölüm, kayıplar ve nice göz yaşlar. Bu Ülke Türkiye yıl 2034 zaman mekan yok, kapatılmış yayınlar yasaklanmış giriş çıkışlar. Bir ülke düşünün kadınlar başta hayvanlar rüyalarda. Irksızlar, derinler ölü. Bu Ülke Türkiye...