Kapıdan çıktığım an yüzüme vuran soğuk havayla göz yaşlarım akmaya başlarken derin bir nefes verdim. Yorulmuştum. Az önceki söylediklerimden pişman olacağımı biliyordum ama beni daha fazla aşağılamasına da izin veremezdim. Ne kadar da aptaldım. Yüzüme iki kere güldü diye hemen de yelkenleri suya indirmiştim. Ondan hoşlandığım falan yoktu aksine o kendini beğenmiş suratından nefret ediyordum.
———————Sonunda eve geldiğimde annemin sesini umursamamaya çalışarak odama geçtim. Çantayı yavaşça yere bırakırken üstümdeki formayı sanki derime yapışmış bir böcek gibi zorlayarak çıkardım. Yol boyunca ağlamıştım ve hala da sinirim geçmemişti. Beni böyle aşağılaması ve benim sırf benden özür dilediği için ona karşı bir şeyler hissetmem aşırı acizce geliyordu.
Aynadaki yansımama baktığımda ne kadar dağılmış olduğumu görünce kendime bir kez daha acıdım. Bu kadar rezil olmayı nasıl başarıyordum hiçbir fikrim yoktu. Kendimi yavaşça yatağa bırakırken yine onu düşündüm. Bana olan kibirli bakışını, umursamaz tavrını tekrar tekrar düşündüm. Kendi salaklığıma yanarken bir de aklıma girdiğim iddia gelince kendimi tekmelemek istedim. O iddiayı kaybedeceğime adım kadar emindim ama yine de aptal bir gurura kapılmıştım.
Bıkkınlık ve yorgunlukla kendimi yatağıma atarken yanağımdan akan gözyaşımı elimin tersiyle sildim. Gerçekten aptaldım, not verme yetkisi tamamen ondaydı zaten. Önüne 100'lük kağıt koysam da kırıcak bir şeyler bulur yine de 95'ten düşük not verebilirdi. Ben gerçek bir umutsuz vakaydım. Kendimi yok etmek istiyordum. Benim yüzümden Jimin'in de başı yanmıştı. Bana ne olursa olsun umursamazdım ama Jimin hak etmesine rağmen hak ettiğini alamazsa işte o zaman yıkılırdım. Ben yatarken o çalışıyorsa hakkı verilmeliydi. Bu durumu kesinlikle çözmeliydim. Sınavlara henüz 3 hafta vardı. Yani çalışmam ve kaç aylık konuyu öğrenmem için hala zamanım vardı. Hem belki de -imkanı yok ama- çok kolay hazırlayacaktı sınavı.
Hemen yerimden kalkıp hızla masamın başına geçtim. Masa lambamı açıp hızla test kitaplarımı açarken şimdiden sıkılmıştım bile. Hatta galiba uykum gelmişti. Ben nasıl başarıcaktım bu işi?
*** 3 hafta sonra ***
Tae'nin gözünden..
"Bay Kim, gerçekten inanamıyorum. Ben Jungkook'u hiç bu kadar ders çalışırken görmemiştim. Sizinle yaptığı dersler sanırım gerçekten işe yarıyor. Ben teşekkür etmek istiyorum size." Elinde kocaman bir kapla bana yemek sunan kadına şaşkınlıkla bakarken ne diyeceğimi gerçekten bilemiyordum. Jungkook sanırım bu durumdan bahsetmemişti ve sanki özel ders alıyor gibi davranıyordu. Bu çocuk gerçekten adama kafayı yedirtirdi. Kadına mahçupça bakıp elindeki kaba uzandım. "Asıl ben teşekkür ederim. Jungkook'un sonunda ders çalışıyor olması çok hoş. Bunu onunla ilgilenen ebeveynlere borçlu. Her ne kadar çocuklara suç atsak da ders çalışmak gerçekten zor bir şey. Bunu yapmaları için onlara bir dürtü vermezsek çalışmak istememeleri çok normal. Hepinizin mutlu olmasına çok sevindim."
Yüzümdeki sahte gülümsemeyle karşımdaki kadınla konuşurken, içimden Jungkook'a laf saydırmakla meşguldüm. Beni yalanlarına ortak etmişti. Daha da önemlisi 'özel derse gidiyorum' diyerek kim bilir nerelere gidiyordu. Bu çocuğa akıl sır erdiremezken birde yalanına ortak olmuştum. Yaptığım şey doğru değildi. Evet, kesinlikle doğru değildi. Fakat Jungkook'un üstüne aşırı gitmiştim ve burda durumu annesine anlatırsam çok daha zor bir durumun içine atıcaktım onu.
"Bay Kim?"
Bana seslenen kadınla kafamı tekrar yerden kaldırırken özür mahiyetinde eğildim. "Kusura bakmayın, sınavlar falan yaklaşıyor ve biraz yoğunum bu durumdan dolayı." Cümlemi bitirdiğimde kadın anlayışla başını salladı ve iyi dileklerini söyleyip gitti. Bense derin bir nefes verip sakinleşmeye çalışıyordum. Koltuğumda biraz daha geriye doğru yaslanırken öğretmen odasından geçen bir öğrenciye seslendim.
"Min Jae, git ve bana hemen Jungkook'u çağır."
————————————
Bölüm sonu canlarım.. bayadır bu kitaba bölüm eklemiyordum hatta 1 yıl olmuş galiba. Ama yorumlarınızı okudukça çok mutlu oldum hepinize teşekkür ederim. Umarım bölümü beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Snow | taekook
FanficDudaklarımdan ayrıldığında yavaşça ve mırıltılarla konuştu. "Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulurlar. Ölümleri olur zaferleri, öpüşürken yok olan ateşle barut gibi." "Romeo ve Juliet." dedim gülümseyerek. Ama bu gülümsememin ağırlığı çoktan k...