Akşam Yemeği

57 24 22
                                    

Annem mutfakta yemek hazırlıyordu. Babam eve gelmiş ve direkt Doruk'la sohbete dalmışlardı. Konu futbol olunca arada bir de yükselişler oluyordu. Doruk okulda futboldan bahsedince diğerlerine tepki gösterbiliyordu. Söz konusu babam olunca yavru bir kedi gibi masum ve sessizdi. Kendimi çok garip hissediyordum sanki Doruk'la evliyiz akşam yemeği için annemlere gelmişiz gibi hissediyordum. Doruk yemek masasının kurulumuna yardım ederken ufak bir çarpışma yaşadık ve benim elimdeki meze tabağı yere düştü. Cam kırıklarını toplamaya çalışırken elime ufak bir cam batmıştı. Doruk hemen elimdeki kırığı almış beni kaldırarak mutfak lavabosuna götürmüştü. "Bana bıraksan ben hallederdim zaten, kendine zarar verecek davranışlardan uzak durmak için uyarmıştım seni, neden beni dinlemiyorsun? " demişti. Annem ve babam Doruğun bu endişesini görünce bir an için göz göze gelmişlerdi. Elime yara bandını yapıştırdı ve omuzlarımdan tutarak masaya oturttu. Hiç bir şeye dokunmamamı sadece anın tadını çıkarmamı söylemişti. Her davranışında ona karşı biraz daha fazla ilgi duyuyordum. Daha yeni yeni yakınlaşıyorken bana neden sevgilisiymişim gibi davranıyordu? Bir türlü anlam veremiyordum. Her neyse akşam yemeğini yedikten sonra Doruk mutfağın toplanmasına da yardım etmişti anneme. Artık müsaade istemeye başlamıştı. Annem Doruğun bir gece burda kalması için çok ısrar etmişti. Ama Doruk bir işinin olduğunu belki daha sonra tekliflerini kabul edebileceğini söylemişti. Annem Doruğa kapıya kadar eşlik etmemi istemişti. Kapıya kadar eşlik etmiştim. Doruk elimin acıyıp acımadığını sormuştu. Hayır, acımıyor demiştim. Doruğu uğurladıktan sonra odama çekilmiştim. Yaklaşık 10 dakika sonra annem kapımı tıklatmıştı. İçeri girdi ve yatağımın baş ucuna oturmuştu. Doruk ile ilişkimizin ne olduğunu sormuştu. Arkadaş olduğumuzu defalarca söylemiştim. En sonunda annem peki diyerek odamdan çıkmıştı. Annem gittikten sonra düşünmüştüm. Acaba Doruk ve benim ilişkim neydi? İlk defa yapmadığım şeyleri Doruk'la yapıyordum. Uykuya dalmıştım. Sabah olduğunda okula gitmek için erkenden hazırlanmıştım. Okul için tekrardan her gün olduğu gibi yola çıkmıştım. Sınıfa geldim ve sırama oturdum. Kolye için hâlâ çok üzgündüm. Doruk çantasını yanıma koymuş ve artık yanımda oturacağını söylemişti. Peki ama bana neden bunu yapıyordu? Neden kendine bağlamaya çalışıyordu? Hiç bir şeye anlam veremediğim gibi buna da anlam verememiştim. Yanıma gelmiş ve ders çalışmaya devam etmek istediğini dile getirmişti. Sınavlar yaklaştığı için kabul etmiştim. O artık dersi dinleyen derste not alan yani başarılı olmaya çalışan bir öğrenciydi. Hocanın sorduğu sorulara yanıt veriyor, üzerine bilgi akışı bile yapıyordu. Okuldan sonra kütüphaneye gitmiştik. Ders çalışmak için uygun masayı bulup oturmuştuk. Derse başlamıştık hatta soru çözümüne bile geçmiştik. Doruk birden ayağa kalkmıştı. Kütüphanede ki insanların dikkatini çekmişti bu kalkış. Arkama doğru yürümeye başlamıştı. Saçlarımı omzumda topladı ve kolyeyi boynuma taktı. Kütüphanedeki insanlar bize bakıyordu. Kolyeyi taktıktan sonra kulağıma eğilip bir daha asla kolyeyi kaybetmemem konusunda uyarmıştı. Nerde bulduğunu sormuştum ama söylememişti. Çalışmayı bitirip toparlanmıştık. Doruk'la birlikte eve doğru yürümeye başladık. Evin önüne geldiğimizde Doruk'la vedalaştık. Eve geçince Doruğa bakmak için direkt cama koştum. Perdenin ardında Doruğun bizim eve bakarak hafif sırıttığını gördüm. Sonra gitmişti. Gidişini izlerken annem arkamdan "çok mu seviyorsun? " dedi. Galiba seviyordum. Sevdiğimi bile bilmiyordum aslında. Sevgi neydi? Aynı yemeği paylaşmak veya sevdiğin şeyleri onunla yapmak mı? Yoksa onun gözlerine bakarken gülümsemek, mutluluğu paylaşmak mı? Bence her ikiside. Peki ya o beni seviyor muydu? Yaptıklarına ve söylediklerine bakarsak galiba seviyordu? Peki ama neden ben? O kadar güzel de değilim ayrıca onunla çok yakın bir sohbetim de yoktu. Bunu ona sormak istiyordum fakat beni sevdiğini kesin olarak bilmiyordum. Test kitabında adı geçince yüzümü kocaman bir tebessüm kaplamıştı. Her geçen gün daha da fazla düşünüyordum onu. Okula gitmiştim. Öğle arası kantine inmiştim. Tost ve meyve suyu almıştım. Bir yandan yiyor bir yandan da karşımda arkadaşlarıyla şakalaşan Doruğa bakıyordum. Aramızda çok uzun bir mesafe yoktu. Kulağım onların sohbetine ilişmişti. Doruk bizde yemek yedikten sonra gitmek istemesinin nedenini duymuştum. Şimdi gel de bu çocuğu sevme. Evden erkenden çıkıp sabaha kadar bahçede telefon feneriyle kolye aramış. Demek o gün o kadar yorgun gözükmesinin nedeni buymuş. Arkadaşlarına da benden bahsediyordu. Galiba seviyordu. Zil çalmıştı merdivenden çıkarken ayağım kaydı, tam düşecekken Doruk arkamdan tuttu. "Dikkat et gözlüklü" dedi. Sıraya oturmuştu. Kitabını evde unutmuştu. Hafif bana yaklaştığı ve kitabımı ortaya çekti. "Ben de kullanabilir miyim?" dedi. Tabiki al kullan demiştim. Eli yanlışlıkla elime değmişti. Kalp atışlarımı iliklerime kadar hissetmiştim. Ders bitimi önüme bir şeker koymuştu. Kitap için teşşekür etmişti. Gerek yok dememe rağmen bizim sıra arkadaşı olduğumuzu her türlü sıkıntıyı birbirimize anlatabileceğimizi söyledi. Ne kadar da ince fikirli birisi. Artık okulda veya okul dışında daha fazla vakit geçiriyorduk. Beni eve bıraktığında yarın bana bir sürprizi olacağını söylemişti. Güzel bir yere götürecekmiş. Yarın için en güzel kıyafeti giymeliydim. Dört gözle yarını bekledim. Zamanın hızlı geçmesi için her şeyi yapabilirdim.

7 Numaralı DolapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin