Hafif olaylı geçen gecemizden sonra birer birer eve gelip kritik yapmaya başlamıştık. "Yani patron, kızın restorantı var. Oraya gidip tanışmak riskli olsa da olabilir."
İzmir'i daha derin araştırmamızın ardından, birkaç bilgi de beraberinde gelmişti. Gastoronomi okumuş, bununla ilgili Narlıdere'de güzel bir mekanı bulunmaktaydı.
İlgimi çeken bu kadını araştırma ve tanıma isteğim beni yiyip bitirirken bir hamle yapmadan durmak istemiyordum. Engin'in yaptığı kahveden bir yudum alıp yüzümü buruşturdum.
Bir insan türk kahvesini nasıl bu kadar berbat yapabilirdi amına koyayım. Engin'le göz göze gelirken gülümseyerek konuştum. "Mükemmel olmuş kardeşim, ellerine sağlık." Engin'de gülümserken önümdeki bilgisayarda İzmir'in bir fotoğrafını izledim.
İnstagram hesabındaki rastgele açtığımız fotoğrafta dalyarak sevgilisi Çağatay'la, esmer güzeli arkadaşı Eylül vardı. Gözlerim İzmir'i istemsizce süzerken içime tanıdık gelen bir his kaplamıştı.
Sapsarı saçları, masmavi gözleri, incecik kavisli burnu, güzellik standartlarının üstünde olan, herkesin beğeneceği bir vücudu bulunmaktaydı. Yani ondan hoşlanmam ve ya etkilenmem garipsenmemeliydi bence.
Ev içinde olmayı umursamadan dudaklarıma bir dal iliştirip ateşledim hızlıca. Duman yavaş yavaş ciğerlerime dolarken aklım yine karman çorman olmakla yetinmişti. Gözlerim Sarp'ın hareketlenmesiyle ona kaydı. "Açıkçası dava izlemeyi, okumayı çok severim bilirsin patron. O yüzden bildiğimiz olayları tekrardan canlandırmak isterim." Katili tanımak ve ya cinayetleri işlerken ki motivasyonunu öğrenmek için olay örgüsünü tekrardan yaşamak, davaları çözmek için polislerinde kullandığı yöntemler arasındadır. O yüzden aferin Sarp'a.
Engin yanıma oturduktan sonra Sarp ayaklanıp elindeki kağıda baka baka konuşmaya girişti. "Her zaman ki partilerden birinde, bir cinayet işleniyor. Bilmediğimiz bu cinayeti işleyen kişinin eldivenlerini ve susturuculu, mühürlü silahını görüyoruz. Haliyle katil olarak nitelendirebilecek sanıklar çok fazla ve bu sayıyı indirmek çokça zor." Kısa bir soluklanıp odanın etrafında tekrardan dönmeye başladı Sarp.
"En temel sanıkların birkaçı; İzmir, İzmir'in yakın arkadaşları, ailesi bilmem ne. Fakat bunlarla beraber en büyük sıkıntı şu ki İzmir ve ailesinin, arkadaşlarının bir cinayet işlemesi çok anlamsız olurdu." Çenemi sıvazlarken sigaramı küllüğe basıp söndürdüm.
"Uyuşturucuyla yakın ilişkileri olduğunu söylediniz. İzmir, her zaman ki alışverişlerinde bir sorun yaşadı ya da para da anlaşmazlıklar oldu. Cenk, kızının tehlike altında kalmasına, ailesinin adına leke sürmesine izin vermedi ve adamı öldürdü. Bu kadar basit." Engin beni onaylayan mırıltılar çıkarırken, Sarp bir savcı edasıyla tekrardan sandalyeye oturdu.
"Mantıklı ama tutarsızlıklar var. En kıyak madde bile Büyükdoğan'lara koymaz, adamların soyadı bile para bastıklarına kanıt zaten anasını satayım. Bütün baronlara saniyesinde ulaşma imkanı var zaten pazarın. Böyle büyük bir olay, hele ki Büyükdoğan'ların tek varisi olan güzelim İzmir'in bu durumu duyulurdu." O da doğru gerçi. Sarp'ın masaya bıraktığı dosyalanmış kağıtları alıp içini açtım.
Manyak bütün sanık denebilecek kişileri tek tek sıralamış, bağlantıları olabileceklerini kırmızıyla işaretlemişti. Sarp aklından geçenleri Engin'e anlatırken bense dosyaya bakmaya devam etmiştim. "Ayrıca neden bu işi araştırıyoruz ki?" Gözlerim Sarp'ı bulurken söylediğine cevap hazırlıyordum kendi kendime. "Açıkçası bu olayların bizimle bağlantılı olabileceklerini düşünüyorum. Büyük patronun ne işler çevirdiğine dair bir bilgi geçebilir belki elimize."
Sarp başını salladı söylediklerimle beraber. Belki de sadece yeni heyecanlar arıyordum içimden kendi kendime.
Sol kolumdaki saate kısa bir bakış atıp ayakladım. "Mekanda yemek yiyeceğim, size iyi mesailer piçler." İkiside gülüp tekrardan işlerinin başına dönmüşlerdi. Hızlıca evden çıkıp arabama bindikten sonra Narlıdere'nin yolunu tutmuştum.
Tıngır mıngır mekana hızla giderken aklımdaki düşünceler her zamankinden de fazlaydı. Bu kızla ilgimi çektiğim için mi peşindeyim, yoksa emir büyük yerden olduğu için mi?
Bunları sonradan düşünmeye erteleyip mekanın önüne yanaştırmıştım arabayı. Hızlıca arabadan inip valeye anahtarları verdikten sonra kayıt işlemlerinin olduğu bölüme adımlamıştım.
Mekan harbi güzel mekandı Allah var yukarda. Fakat mekanın girişinde bile bir suya 200tl ödeneceği, kısaca hesapta götünüze sokacaklarıda aşikardı. Ruhumuz fakir lan ruhumuz.
Hemencecik yanıma bir kadın yanaştığında güler yüzle baktım suratına. "Hoşgeldiniz, rezervasyonunuz var mıydı acaba?"
Başımı iki yana sallayıp gülümsememi sürdürdüm. "Malesef, fakat siz İzmir Hanıma Aslanoğlu burda diyin, umuyorum ki beni geri çevirmeyecektir." 'İzmir Hanımı' duyduğu gibi fırlayan çalışan, birkaç dakika sonrasında da dönmüştü yanıma.
"Buyrun, İzmir Hanım sizle özel görüşeceği için yukarı katta ağırlayacağını söyledi." Gözlerimle kadını onaylayıp peşine takıldım. Kısa bir yolculuk sonrasında odasındaydım.
Kadın, birkaç dakika sonra burda olcağını söylemişti İzmir'in. Bende fırsat bu fırsat deyip odasını incelemeye koyulmuştum.
Duvarlarında sayısız düşünürlerin özlü sözleri, aldığı ödüller, birkaç ünlüyle çekildikleri fotoğraflar vardı. Odanın baş köşesinde ise asalet fışkıran bir Atatürk portresi bulunuyordu. İçimden buna gülümserken hızla kapı açılmıştı.
Gözlerim ona kayarken pekte şaşırmamı gizleyememiştim. Üzerinde yemek lekeleriyle kirlenmiş bir önlük, ellerinde eldivenler, saçındaysa bir bone. Hemencecik üstündekileri çıkarıp gözlerinden ateş sıçrarcasına beni süzüyordu.
Arsızlığım üstümde olduğu için masasının karşısındaki koltuğa oturdum. İçinden bana sövdüğüne emin olduğum bir şekilde o da karşıma geçmişti.
"Sizinle görüşmeyi istemediğimi belirtmiş olduğumu sanıyordum?"
Çetin ceviz, asi, kaba?"Bende görüşmek istediğimi söylemiştim İzmir Hanım." Gözlerindeki sinir daha da büyürken koltukta rahatsızca kıpardandı.
"Ortaklarınızdan biri olmak istiyorum." Tabiki kafama göre değildi. Emir büyük patrondandı.Dediğim şeylerle ciddiyetini bozmadan yüzümü inceliyordu. "Sizin bu sektörde yeriniz olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca ortaklarım hali hazırda mevcut, sizin gibi birine de gerek yok." Kırıcı.
Ellerimi masasına koyarak dikkatini bana vermesini sağladım. "Cenk Beyle de bu konu hakkında görüşseniz? Kendisinin fikrinin değişebileceğini söyleyebilirim. Bir kuş babanızın ortak aradığını kulağımıza çalmıştı."
Yüzünde yine mimik sekmeyen küçük hanıma gülümsedim. "Hem küstahsınız, hem pervasız, ne hakla sizin gibi biriyle iş yapmak istediğimi düşünürsünüz? Hele ki o kirli ağzınıza babamın adını ağzına almanız." Oturuşumu dikleştirip mavi gözlerine kitledim gözlerimi. "Hakaretlerinizden çok buraya iş yapmak için geldiğimi söylemeliyim. Ayrıca buranın iyi korunamadığını biliyorum, bu konuda da size yardım etmek insan olarak görevim. Ben sadece bunu resmiyete dökmek isterim."
O da ellerini masada birleştirip bakışmamızı sürdürdü. "Bu bilgileri nereden aldınız bilmem ancak düşüneceğim. Çıkabilirsiniz." Direktifiyle oturduğum koltuktan kalkıp ellerimi cebime koydum. "İyi günler dilerim." Dediğime kulak dahi asmadan karşıdaki tabloları izleyen küçük hanımı odasında yalnız bırakıp odadan ayrıldım.
Restorandan çıkarken aklıma düşünceler akın etmeye başlamıştı sırayla. Amma velakin yakında hepsini bir bir çözeriz. Dışarıda beni bekleyen valeden arabanın anahtarını alıp bindikten sonra kontağı çaıştırdım.
Kim bilir bu güzelim kadınla ilerde neler yaşarız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Geçmiş | gxg
Mistério / SuspenseBilinmeyen bir cinayetin ardından gelen büyük bir aşk, kim bilir geçmişin sırlarını aralayacağını.