B.

344 18 26
                                    

Merhaba Yıldızlarım!<3 Bu kitaptan sonra başka bir kitap yazamayabilirim.
Çünkü ben bile hikaye yazıp silmekten
sıkıldım... ama hesabımı düzene
sokacağım en kısa zamanda, emin
olun. Yaz geldiği için belki daha çok
kital yazarım, yazın bana ilham geliyor.

Ama bilemiyorum, her neyse kurguya
geçelim!

    Yazı yazmaktan titreyen ve su toplamış parmaklarına baktı genç kız. Son 2 gündür durmadan yazdığı kitaba bölümler ekliyordu.

Oturduğu sandalyeden kalktı ve banyoya gitti. Banyodaki dolapların birinde bulduğu kremlerin birini aldı ve eline sürdü. Canı fazla yanıyordu ama onun için değerdi.

Ya da değer miydi?

Masada duran telefonunu aldı ve Adrien ile olan eski mesajlarına baktı. En son bir buçuk ay önce konuşmuşlardı. Ders notları ve kuru bir teşekkürden ibaretti.

Adrien'a yazmak için hareket ettiğinde su toplamış parmaklarının acısıyla inledi. Belkide kötü bir fikirdir diye sadece saate baktı ve telefonu aldığı yere bıraktı.

19.38

Yazdığı kitaba hâlâ bir isim bulamamıştı. Ne yaparsa yapsın, bir şeyler eksik gibi geliyor ve yazdığı ismi siliyordu.

Kitabına isim düşünürken göz bebekleri odanın en köşesinde duran siyah şemsiyeye kaydı. Şemsiye tam 4 yıldır oradaydı. Dokunmaya bile kıyamazdı.

İstemsiz aptal bir gülümsemeyle yatağına doğru ilerledi ve tembel bir şekilde kendini yatağa attı.  Ardından duvarda duran Adrien fotoğraflarına baktı.

Hepsi Adrien ile çekindiği fotoğraflardı. İkiside gülümsüyordu. O günler Marinette için fazla güzeldi. Bu düşünceler, dışarıdan gelen yağmur damlalarının sesiyle dahada hüzünlü bir hal alıyordu.

Anlık heyecanla yatağından kalkıp giysi dolabına yöneldi. Bir beden büyük koyu yeşil ve üzerinde bir ton açık yeşil çizgiler barındıran kazağının altına cargo siyah pantolon giydi. Yeşil bilekliklerinide bileğine taktı ve 4 sene önce sevdiği kişi tarafından almış olduğu siyah şemsiyeyi kavradı.

Yeşil ve siyah renklerini bilerek giymişti aslında. Yeşil rengi umudu temsil ediyordu. Buda, Adrien'dan bir umut beklediğinin göstergesiydi. Siyah ise zarafeti gösterirdi.

Zaten ailesi Marinette'i umursamıyorlardı, bu nedenle haber vermeden evden çıktı. Yağmur sesi ile sokaklarda dolaşıyordu. Kısa sürelide olsa içini huzur ve düşler kaplamıştı.

Omzunda bir el hissedene kadar huzurluydu. Hissettiği el ile irkilip sessizce bağırdı. Bu kişinin Alya olduğunu görünce biraz daha şanslı hissetti kendini. Şuan konuşmaya ihtiyacı vardı.

"Marinette, bu havada ve saatte sokakta tek başına...n'apıyorsun?"

"Alya gerçekten dinlenmeye ihtiyacım var. Ayrıca konuşmaya...eşlik edebilirsin istersen."

"Ah, tabii. Seni böyle bir ortamda yalnız bırakacak kadar aciz değilim."

İki genç kızda burukça birbirlerine gülümsediler. İkisi arasındaki bağnın bu denli güçlü olması aslında geçmişte çektikleri acıların benzer olmasıydı.

Dakikalar boyu kimse ağzını açıp bir şey söylemedi. Yağmur sesini dinliyorlardı. Aralarındaki sessizliği ilk Alya bozdu.

"Nino öldüğünden beri...iyi hissetmiyorum, hissedemiyorum. Ben...ne yapacağımı bilmiyorum o benim her şeyimdi ve tek bir araba benim her şeyimi elimden aldı."

Alya son 10 aydır içten gülümseyemiyordu. Nino'nun araba kazası yüzünden ölmesinden kendini sorumlu tutuyordu. Arabayı süren ta kendisiydi.

"Seni anlayabiliyorum Alya. Adrien ile aramdaki bağ farklı sayılmaz. Bedenen yanımda olsada asla ruhen yanımda olmuyor, artık. Ona 4 senedir aşığım ve umut yok gibi görünüyor."

İkiside yağmurda güzel geçmişlerini anıyorlardı. Belki, geçmiş anmak için yaşları henüz -18- yeterli değildi ama yaşadıkları yeterde artardı bile.

"Biliyor musun Marinette? 4 sene önce dörtlü grubumuzun ayrılacağını söyleselerdi, yüzlerine bakıp gülerdik."

Marinette yere bakmaya devam etti. Haklıydı,

Artık, her mayıs ayının sonunda beraber hep gittikleri kafeye gitmiyorlardı,

Okulda Marinette yere düştüğünde kahkahalar atmıyorlardı,

Beraber Max'in tasarladığı oyunları deneyip Marinette'in kazanmasından sitem etmiyorlardı,

Alya ve Nino'nun birbirlerinin sırtına çıkmalarına gülemiyorlardı,

Alya ve Nino beraber olup Adrien ile Marinette'i yakınlaştırmaya çalışamıyorlardı

gibi.

İki genç kızın bir dileği olsa, bunların sonsuza kadar sürecek şekilde geri gelmesi olurdu.

Anlarını bozan şey Marinette'in ayağının kaymasıyla yere düşmesi oldu. Alya ve Marinette birbirlerine bakıp güldüler.

Bu komiklikten kaynaklanan bir gülme olmasa bile, güldüler. Şuan tek ihtiyaçları birbirleriydi. Bu yüzden belkide birbirlerine kızamıyorlardı. İkisininde acısı büyüktü. Evet, ikisi.

Adrien yaşıyor olmasına rağmen Nino öldüğünden beri Alya ve Marinette ile arasına mesafe koymuştu ve sınıfa yeni gelen Laney, Dave ikilisiyle takılıyordu.

"Fazla duygusallaşmadık mı?"

Dedi Marinette. Alya, yerden kalkması için bir elini uzattı Marinette'e.

"Bilmem. Bence en azından bir gecelik bunları hatırlayıp duygusallaşmak iyi bir şey gibi."

Burukça gülümsedi ve yere düşmüş olan siyah şemsiyeye baktı. Bunuda hatırlıyordu. Marinette bu şemsiyeyi Adrien'dan aldıktan sonra Adrien'a tutulmuştu ve 4 senedir dokunmaya kıyamazdı.

"Evet, şemsiye hâlâ duruyor. N'apabilirdim ki başka?"

"Mari, eve gidelim mi? Saat gece yarısına yetişmiş."

Marinette onaylar gibi kafasını sallayınca iki genç kızda ters yoldan evlerine doğru yol aldılar.

Marinette evine geldiğinde karşılaştığı manzara fazla farklı değildi. Anne ve babası kavga etmişlerdi ve babası ise sinirli bir şekilde eşya fırlatıyordu.

Neden ayrılmıyorlarlardı ki?

...

After Rain | adrinette auHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin