Sıcacık bir temmuz günü akşam üzeriydi. Akay mahalleye yeni taşınan ailenin kızı olduğunu görünce çok mutlu olmuştu. Çünkü arkadaşı yoktu hiç. Cesaretini toplayıp kapılarının önünde oturan kızın yanına gitti.
- Şeyy merhaba ben Akay senin adın ne?
Diyip ufacık elini uzattı. Kız ise Akay dan çekinerek uzaklaştı oturduğu yerde. Akay tekrar söze girip
- Sadece arkadaş olmak istemiştim diyip elini indirecekken kız elini tutup Akay ı kendine çekip yanına oturmasını sağladı.
- Bende yalnızım. Babam annem gittikten sonra kimseye güvenme dedi korkuyorum.
- Ama benden korkmana gerek yok ki. Ben seni çok sevdim ben sevdiklerime zarar vermem merak etme. Hem benim babam da izin vermez senin baban gibi yabancılarla konuşmama. Ama üzgün birini mutlu etmemi söyler hep sende üzgündün bende mutlu ol istedim.
Akay ın ailesi vardı hatta bir tane abisi bile vardı 13 yaşında ama Akay düşünceli bir çocuktu ailesi ona öyle öğretmişti. Arkadaşı üzülmesin diye annem demişti diyemedi o yaşında bile yufka yürekli biriydi.
- Peki hep benimle oynar mısın?
- Hemde her zaman. Artık tanışalım mı diyip tekrar elini uzattı.
- Rabia ben diyip el sıkıştılar doblo pazarlığı yapan dayılar gibi sonra sarılıp sırayla ailelerinin yanına gidip izin aldıktan sonra oyun oynamak için parka gittiler. Akay ın annesi de onların peşine tabi.
Birbirlerini sallayıp delice koşturup eğlendiler her ikisi de birbirilerinin eksiğini ruhen tamamlamışlardı o an onlar henüz fark etmeseler de ...
Akay ın akrabaları onlara hep zorluk yaşatmıştı bir çok eziyet çektirmişlerdi onlara...
Rabia nın annesi ile babası görücü usulü evlenmişti. Ama babası annesini çok sevmiş annesi ise babasının aşkına ihanet edip yıllar sonra başka birine kaçmıştı. Babası ise annesini gittiği halde hâlâ çok seviyordu. Oğlunun bu hale düşmesine sebep olarak kendini gören babannesi ise onlarla kalıyordu belki az da olsa hatasını telefi ederim diye. Rabia tek çocuktu bu yüzden de mutsuzdu çünkü hem annesi gitmişti hemde babası kızının geleceği için gece gündüz demeden sürekli çalışıyordu.
Rabia da Akay da 7 yaşındaydı. Okula bu sene başlayacaklardı. İkisi de çok heyecanlıydılar. Çünkü yeni arkadaşlar edineceklerdi. Yatsı ezanına kadar doyasıya eğlendiler. Akay abisi Enesin koşturarak annesinin yanına gittiğini gördünce korktu çünkü abisi koşmayı sevmezdi. Hemen Rabianın da elinden tutup yanlarına gittiler.
- Tamam oğlum sakince anlat ne oldu
- Babam...(nefes alıp) Eve gelin dedi. Çok acil. Rabia yı gösterip
- Onu da getir dedi.
- Hayrolsun inşallah hadi kızlar acele edin bakalım.
Kızlar el ele tutuşup Enes in peşinden giderken (Akay ın annesi) Serpil hanım da onların arkasından hızlıca geliyordu. Sonunda eve vardıklarında kapıyı (Akay ın babası) Serdal bey açmıştı. Hızla çocukları içeri alıp eşinin gelmesi için el işareti yaptı "Hadi!" diye. Eşi de girdikten sonra herkes üst kattaki salona girince Rabia nın babası ve babannesinin de orada olduğunu gördü Rabia. Hızlıca babasının yanına geçti. Serdal bey Astsubay olduğu için sürekli ev değiştirmişlerdi. Şimdiki evlerinde ise haddinden fazla kalmışlardı aile bireyleri de bu vaktin çok yakın olduğunu biliyordu lakin bu kadar erken olacağını asla kestirememişlerdi. Serdal bey hemen lafı uzatmadan konuya girdi.
- Neden apar topar çağırdığımı merak ediyorsunuz biliyorum.
Ailesine dönüp
- Sizde yeni komşularımızın daha tanışamadan neden buraya geldiğini soruyorsunuz biliyorum her şeyi açıklayacağım. Öncelikle Neriman hanım ben Serdal Astsubay. Evimize apar topar geldiniz çünkü oğlunuzla birlikte bir operasyona gitmemiz gerekti. Kendi ailemi ve sizi güvenli bir yere bırakıp öyle göreve gitmemiz icap ediyor.
Neriman hanım endişeli bir sesle
- Yavrum benim oğlum asker değildir. Neye onu götürürsünüz ?
- İşin aslını oğlunuz kimseye söyleyemezdi zaten Neriman hanım. Çünkü gizlilik gerektiriyor. Fark ettiyseniz torununuzun küçüklüğünden beri sürekli mesaide kalıyordum diyordu. Siz uyurken gelip geri gittim diyordu. Ama hiç gelmiyordu oğlunuz haftalarca... Size söyleyemezdi çünkü söylediği zaman siz onu görmek isteyecektiniz. Ama bu yasak. Eve de gelseydi eğer bu sefer sizi tehlikeye sokacaktı.
(Rabia nın babası) Ersan bey lafa girip kendi yönünden anlatmaya başladı.
- Güzel anam sen demez miydin hep yavrum vatanınızı hep sevin, koruyup gözetin diye. Sen beni vatan sever bir evlat olarak büyüttün bende bunu layığıyla yerine getirmek istedim. Hem ailecek zorlu bir dönemden geçtik ana. Ben evladımın arkasında nasıl dimdik duracaktım sen söyle bana nasıl evimizi çekip çevirecektim... Mecburdum ana. Hem kendimi toplamam lazımdı hemde yavrumu ve daha nice yavruları kollamam gerekiyordu ana. Onlara huzurlu bir vatan bırakmak boynumun borcu.
- Ne diyem yavrum ben öğrettim tabi. Sende haklısın elbet. Baban olaydı o da isterdi senin asker olmanı. Hakkım sonuna kadar helaldir. Torunum da bana emanettir. Sen arkanı düşünmeyesin. Dağ gibi anan var senin arkanda. Gidin memleketi kurtarın yavrularım.
Serdal bey lafı devralıp esas meseleye girdi.
- Asıl mevzu elbet bu değil. Biz görevdeyken siz de başka bir yerde olacaksınız.
Enes olgunlukla
- Neresi baba? Dedi
- Bursa oğlum. En güvenli yer orası. Hem uzak hemde yakınlarımızdan da kimse yok orada. Her şeyi ayarladık biz bir daire tuttuk zaten Enes küçük daha sorun da olmayacak o yönden. Bu gece yola çıkacağız hep birlikte biz görev yerine siz Bursa ya. Hanım sen ne yapacağını biliyorsun zaten. Neriman hanıma da açıklarsın.
Kızına dönüp
- Yavrum inan okulun ilk günü senin yanında olmak isterdim ama bu sefer çok mühim. Bana küsme emi ?
- Olur mu baba niye küseyim hem sen öğettin bana herşeyi bende Rabia ya öğreticem. Yavru asker sözü.
- Aferin benim kızıma.
Oğluna dönüp
- Aslanım ev sana emanet. Sakın ha kavga yok anlaştık mı?
- Anlaştık.
- Bu görevi atlatırsak gelirken belki bisiklet de getiririm he ne dersin?
- Sen iyi ol yeter bana.
- Aslan parçası. Gelin bakayım babaya sarılın uzun süre hasret kalacağız.Ersan bey ise kızına uzun uzun baktı. Aynı annesi gibiydi. Nur yüzlü kızıla yakın saçlarıyla güneş gibiydi tıpkı.
- Prenses konuşmak ister misin?
Tek bir soru
- Neden söylemedin bize baba? Ben çok mutlu olurdum asla karşı çıkmazdık da.
- Serdal amcan söyledi ya kuzum. Mecburdum. Eğer mecbur olmasaydım neden söylemiyim sana güzelim. Haklısın bilmek zorundaydın ama sizi tehlikeye atamazdım prenses. Anlaştık mı. Sen Serpil teyzenlerle gideceksin Bursa ya anlaştık mı? Bende bu görev bitince başka bir işe başlarım bambaşka bir hayatımız olur. İster misin böyle olsun.
- Tamam olur hiç ayrılmayalım artık.
- Tamam yavrum. Nenenin sözünden çıkmak yok tamam mı? Bundan sonra da Serpil teyzen ve Enes abinin de sözünü dinleyeceksin anlaştık mı?
- Tamam babacım. Söz.
- Aferin benim yavruma gel bakayım bir içime çekeyim kokunu. Hasret kalıcam...
Kızını Akay ın yanına oynamaya gönderdikten sonra annesinin yanına geçip.
- Ana mesele çok büyük. Olur da dönemezsem hakkını helal et. Yavrumu da sen büyüt. Anasına sakın ha vermeyesin. Gözüm açık gider.
- Yavrum o nasıl söz? Sen görevini layığıyla yerine getirip sağa sağlim geleceksiniz elbet. Ama olur da dediğin gibi rabbim şehadet nasip edecekse de sözüm yoktur. Torunum da bana emanettir için ferah olsun. Sen buraları düşünme hem Serpil kızım da var birlikte bakarız hepsine evelallah.
- Sağolasın ana.
O akşam gerekli eşyalar hızlıca toparlanıp Hatay dan Bursa ya yolculuk başladı. Serdal bey ve Ersan bey ise Hakkari ye doğru hızlıca yola koyuldular...NOT:
Merhaba sevgili okurum. Öncelikle bu hikaye ilk hikayem değil ama senin karşına en düzgün şekilde sunabildiğim ilk hikayem. Tamamen hayal ürünü olmakla birlikte arada gerçeklere de değinebilirim. Yazım hatam ve bilgi yanlışım çok olur. Dedim ya bende yeni yeni deniyorum. Onun için hatalarımı belirtip düzeltmeme yardımcı olabilirsin. Boş vakitlerimde yazacağım için sürekli bölüm gelmeyebilir.
Hikayemi ve notumu okuduğun için çok teşekkür ederim iyi bak kendine...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüme Bir Nefes
ActionHayat karşılaşmalarla doluydu. Peki ya onların karşılaşması ne olacaktı. Hayatlarını tamamen değiştiren bir karşılaşma... Yıllar önce bir çocuk parkında başlayan masum hikayeleri yağmurlu bir akşamda korkunç bir karşılaşmayla devam eder. Bu karşılaş...