Pilot

3 0 0
                                    


Merhabalar🎀
İyi okumalar~



💌

Okul gezilerinin verdiği hüzün aromalı fakat yapısı gereği vıcık olan bu his, dün sabah annemin zorla içirmeye çalıştığı nane-limon kadar zorlayıcı ve berbattı. Hala boğazımda hissettiğim ekşi tat, acımı tetiklemekle kalmıyor bir de midemi bulandırıyordu her saniye. Kısa süreliğine de olsa rahatlamak için yasladığım kafama çarpan cam, beyin hücrelerimin ırak diyarlara gidip kaybolması için oyun oynuyor gibiydi. Sonunda pes edip arkama yaslandım. 

Hava garip bir biçimde kapalıydı. Kasvetini insana hissettiriyor, onu içine alıp sıkıca sarmalıyordu. Kaşlarımı bu grimsi ve soğuk havaya çatıp uykuya koyuldum. Yağmurlu havaları oldum olası sevmemiştim. Kimisi için bereket ve ihtiyaç olan bu şey, benimse hayatta en nefret ettiğim şeydi. Derin nefesler alıp mide bulantımı dindirmeye çalışsam da karnımı kastığım için aslında kendime ne kadar büyük bir işkence yaptığımı anladım.

Bitmek bilmeyen şarkılar, dinmek bilmeyen yağmur ve susmak bilmeyen sesler kafamı o kadar şişiriyordu ki. Tek isteğim geziden bir an önce dönüp yatağıma serilmek ve uyumaktı. Bu günü uzum zamandır bekleyen o kadar çok kişi vardı ki özenle süslenip en güzel kıyafetlerini giyip, yağmurlu havaya rağmen saçlarını ve makyajlarını yapmışlardı. Tüm kızlar ay suyunda özenle yıkanmış gibi dururken bense dünden beri giydiğim siyah kot pantolonum ve annemin gençliğinde kalma, birkaç sefer daha giyersem yırtılacak olması çok üzücü, Kiss tişörtü ile küçük erkek kardeşim gibi duruyordum. Üstelik üzerimdeki hırka da onundu çünkü ücret ödemediğim her şey güzel ve çekicidir.

Nihayet şoför bir gişenin girişinde durduğunda tarih öğretmenimiz yanımıza gelip kimliklerimizi topladı. Daha önce adını hiç duymadığım antik bir yeri görmek için yüzlerce metre tırmanmıştık. Basınçtan tıkanan kulaklarımı esneyerek gevşetmeye çalıştım. Yol kenarında kusmaya çalışan birkaç kıza üzülerek baktım, bizi buraya bunun için mi getirmişlerdi? Herkes berbat durumdayken saatlerce yürütmeyi düşünmüyorlardı herhalde. Gözlerimi devirip yerime oturdum. Yalnız başıma olduğum için yan koltuğa koyduğum sırt çantamdan kulak üstü kulaklığımı ve telefonumu çıkardım. Çalma listelerimden rastgele bir tanesini oynatıp dinlemeye başladım. Hava ne kadar ümit etsem de bir türlü açılmadı. Oturduğum yer sallanmaya başladığında bulutlarla kaplı bir köprüden geçtiğimizi fark ettim.

"Töbe Töbe Hocam burası neresi ya?"

"Çocuklar ayağa kalkmayın lütfen, sakin olun karşıya geçiyoruz."

"Hocam, bu köprü tahta farkında mısınız?"

Tahta bir köprünün üzerinden içinde yaklaşık 30 kişinin bulunduğu bir minibüsle geçmek ne kadar sağlıklıydı bilmiyorum. Gözlerimi sıkıca kapatıp bu işkencenin bitmesini bekledim. 

"Hocam noluyo- Euzu Billahi mineşşeytanirracim! Noluyo lan?!"

arkamdan duyduğum gürleme sesi ile kulaklığımı çıkartıp kafamı çevirdim.

"Kasten bizi öldürmeyi planladıkları bu okul gezisinin sonuna gelmek bulunmaktayız çünkü birazdan uyandığın o uykuya sonsuza kadar geri gömüleceksin."

Kulaklığımı takip arkama yaslandım. Sık konuşmazdım fakat ne zaman konuşsam hep bir şeylere sinirlenir ve söylenirdim. Bu yüzden de insanlar benim huysuz ve çekilmez biri olduğumu düşünüyordu. Belki de ergenliğinin zirvelerinde olan sıradan bir genç kızdım.

Çok geçmeden arabanın üzerine düşen yağmur damlaları daldığım uykumdan beni alıkoydu. Yağmur damlalarından daha çok ateş toplarına benziyorlardı tabii. Arabanın tavanını delip içeri sızan damlalar, çığlıkların sahibini bulduğunda kendime geldim. Hızlıca kolumdan çekildiğimi hissettim.

"Başına bir şey tut, sanırım asit yağmuru."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yıldızlı Köy' ün KavalcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin