2. Bölüm

18 7 5
                                    

Konser çıkışında içimde bir huzur vardı. Başarmıştım. Artık saçma sapan krizler geçirmiyordum. Geri dönüş olarak beni Kerem bırakacaktı bu yüzden onun arabasına doğru özel binalardan geçerek gidiyorduk. Kerem'in arabası oldukça lüks bir arabaydı ve plakası hoşuma gidiyordu. Saçma ama "MKÖ" söyleniş olarak hoş geliyor.

"Kerem, Mahir Kara'yı tanıyor musun veya hiç duydun mu?" diye sorduğunda yüzünde bir panik ifadesi belirdi. İsmini duymak dahi korkutuyorsa tanımak hiç güzel olmayacaktı. Kerem cevap vermeden konuyu değiştirmeye çalıştım.

"Bu gün aile evine sür bakalım. Neslihan teyzemler gelmiş. Bir görünür çıkarım. Hem yemek yapmaya da çok üşeniyorum yoksa oraya gitmem." dedim ekstra bilgi olarak. Kerem'e güveniyorum zaten yoksa onun yanında bütün ailenin dedikodusunu yapmayız.

"Eğer sırf yemek içinse bende size yemek yapabilirim? Abim ve babam kariyer yapmamı çok istese de ben bu tarz mesleklerden yanaydım. Yine de öğrendim. En sevdiğiniz yemeği yapabilirim? Her ülkeye ait bir kaç şey biliyorum." dediğinde gözlerim parladı.

"Boşver başka ülkeleri mis gibi bir tavuk pilav yap ikimize hatta dur İlkim de gelsin?" dediğimde tatlı bir gülümseme atıp yola odaklandı. Bende o sırada telefonumu çıkartıp İlkim'e yazmaya başlamıştım.

Ayza : Kuzum gelsene bize bir ziyafet çekelim. Kerem'den bize tavuk pilav yapmasını istedim. Tıpkı eskiden olduğu gibi oturup rahat rahat yiyebileceğiz.

Anında geri döndü tabiki. Kimin kankası. Tavuk pilavı gördü dünyası döndü.

İklim değişikliği : Hemen geliyorum. Tavuk pilav tek zaafım.

Mesajı okuduktan sonra kocaman bir kahkaha attım. Komikti sonuç olarak. Gülmemi bozmadan Kerem'e baktığımda kaşlarını çatmış bir şekilde yola bakıyordu. Bende yola baktığımda şok olmuştum. Evimin adresini yemişlerdi. Bir kaç sokak öteden bile görünmesi hiç de normal değildi. Telefonuma birden bir sürü bildirim gelmeye başladı.

"Kerem İlkim'in evine sürer misin?" dedim. Başım dönmeye başlamıştı. Mesajlar devam ediyor ve durmak bilmiyordu. En sonunda tanıdık bir isimden mesaj gelince hemen ona tıkladım. Niran'dan gelmişti. Üstelik ard arda süre farkı olmadan beş tane. Mesajları kaydırarak okumaya başladım.

Niran : Sakın evine gitme. Bir magazin sayfası evinin adresini koymuş resmen.

Niran : Sana avukat da tuttum. Mahir Kara. Tanırsın benim avukatımdı ama bu durum çok ciddi.

Niran : Neredesin!

Niran : İlkim de çok korkuyor cevap ver artık!

Niran : Numaranda... Bizim eve gel. Aile evi değil benim evim.

Nefes almakta zorlanarak cevap yazmaya başladım.

Ayza : Tamam Niran. Yaşıyorum merak etme...

Ardından telefonu koyup Kerem'e yol tarif etmeye başladım. Tavuk pilav hayallerim suya düşmüştü. Garibim Kerem'e de benzin parası çıkmıştı :D

"Kerem sana bir konum yollayacağım oraya sür arabayı. Yakın zaten." dedim ve camdan dışarıda ki kargaşayı izlemeye başladım. Nefretle gözlerim dolmuştu. Hayatımı tehlikeye atarak camı açarak seslendim. Arkamızdan koşmaları umurumda değildi.

"Peşimden koşmanıza gerek yok! Hepinizi dava edeceğim!" dedim ve dolu gözlerle kıkırdamaya başladım. Ardından camı kapattım. Kargaşada azalmıştı. Ancak ben yinede Nira'nın evine gidecektim. Amerika'dan ne çabuk dönmüştü o da. Sonunda Niranların evine geldiğinde kapıda Niran ve kocası Ulaş abi bekliyordu.

Arabadan hemen indim ve Niran'a kocaman sarıldım. Bunu beklemesede bana sarıldı. İçeri girdiğimde yine onu görmüştüm. Mahir Kara. Çocuklar oynarken sessiz ve tepkisiz bir şekilde onları izliyordu. Göz göze geldiğimizde gözleri sanki "Sabahki kıza ne olmuş?" dercesine bakıyordu. Sessiz ve gergin bakışmayı durduran çocuklara teşekkürler.

"Milan teyzee!" dedi Masal ve bana koşarak sarıldı. Ardından Umut da gelip bana sarıldı. Umut her zaman utangaç olandı. Konuşmasa bile çok severdim onu. Çocuklardan ayrılarak avukatın tam önüne oturdum. Niran ve Ulaş abinin tartışma sesleri kulağımda çınlıyordu. Çat. Bir tabak kırılmıştı. Koşarak mutfağa gittim. Bir oturtmamışlardı beni.

"Niran, Ulaş... İyi misiniz?" diye sordum. Ulaş abi oldukça sinirli gözüküyordu. Niran ise mahçup. Salona geri döndüğümde aklıma Kerem geldi. Umarım gitmemiştir diyerek telefonumla hemen Kerem'i aradım. Bir kaç saniye sonra telefon açıldı.

"Alo, Ayza Hanım. Bir sorun mu var?" dedi Kerem. Sözünü kesercesine söze girdim.

"Kerem, sende gitmediysen gelsene?" dedim. Kerem uzun uzun düşünmeye başladı. Ne diyeceğini merak ediyordum açıkçası.

"Ayıp olmazsa katılabilirim Ayza Hanım?" dediğinde sessizce fısıldamaya başladım. Bana Ayza dememeliydi. Hanım hiç dememeliydi.

"Bana ne Ayza diyeceksin ne de Hanım. Bana Milan diyeceksin. Sadece Milan. Tamam mı?" diye sorduğunda "Hıhı" gibi bir mırıldanma duydum. Ardından kapı sesi. Kapıya koştum ve hemen açtım. Kerem'in bebek suratı sanki bu akşam fazlasıyla ciddiydi.

"Hoş geldin Kerem." diyerek sarıldım. Kerem de gülümseyerek sırtımı sıvazladı ve kulağıma bir şeyler fısıldadı.

"Bu adam niye bana bu kadar sinirli bakıyor Miloş?" dediğinde kıkırdadım. Çok tatlı bir takma isimdi. Arkama baktığımda Mahir Bey'in sinirli ve kıskanç bakışlarını fark ettim. Sormak istedim...ama soramadım.

- Bölüm Sonu -

Son Bir KonserHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin