.0.3.

89 13 2
                                    

Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım, mürekkeple yazmışlar oysa.
Ben kurşun kalem silgisiydim, azaldığımla kaldım.”

"Bence gitmelisin hyung

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bence gitmelisin hyung." Kollarım arasında uyuduğunu düşündüğüm Beomgyu'nun konuşmasıyla çenemi kafasının üstünden ayırıp yüzüne bakmaya çalıştım. O da kafasını kaldırıp bana baktığında yakınlığımız yüzünden delirebilirdim.

Yüzüne güven verici bir gülümseme yerleştirdi, beni rahatlatmaya çalıştığını anlayabiliyordum.

"Bakarız. Belki giderim belki gitmem."

"Ama ortada önemli bir şey var ki, annen kaç yıldır konuşmamanıza rağmen seni çağırmış. Bence git." Kollarımı ona daha çok sardım ve gözlerimi kapattım. Bu konuyu daha fazla konuşmak istemiyordum.

"Bakarız dedim Beomgyu. Hadi uyuyalım artık, uykum geldi." Uyuyamadım. Beomgyu'nun kollarım arasında uyuyan bedenine tutundum tüm gece. Yoksa ağlardım, biliyorum. Sabahın erken saatlerinde çalan alarmımı bekletmeden kapattım Beomgyu uyanmasın diye. Kollarımı ne kadar istemesem de minik bedenden ayırdım.

Her sabah yaptığım işleri yaparken bugün gerçekleşecek dava geldi aklıma. Kahvaltıyı da hazırladığımda odamdan bilgisayarımı alıp mutfağa geri döndüm. Bir yandan kahvaltımı yapıp bir yandan çalıştım. Bugün ki dava oldukça uzun sürecek gibi duruyordu.

Merdivenlerden gelen adım sesleriyle mutfak kapısına kaydı gözlerim. Çok geçmeden uyku sersemi bir Beomgyu göründü kapıda.

"Günaydın güzellik." Esnedikten sonra karşımdaki sandalyeye otururken konuştu.

"Günaydın hyung." Bakışlarını yüzüme çıkardı ve ağzına bir zeytin attı. "Gidecek misin?" Konunun tekrar açılmasıyla gerilmeye başlamıştım.

"Bilmiyorum Beomgyu. Daha fazla bu konu hakkında konuşmasak?" Gözlerini kaçırdı.

"Üzgünüm hyung. Çok üstüne gelmiş olmalıyım." Kafamı hızla iki yana salladım ve soğumuş kahvemden bir yudum aldım.

"Sorun değil Beomgyu. Sadece konuşmayı tercih etmiyorum." Fark ettiğim şeyle bakışlarım tekrar karşımda sakince kahvaltısını yapan bedeni buldu. "Bir şey fark ettim," Soran gözlerle bana bakmaya başladı. "Sen son iki gündür benimle baya konuşmaya başladın. Bu ödülü neye borçluyum?" Gergince yerinde doğruldu.

"Neredeyse bir buçuk ay oldu hyung. Bir buçuk aydır benden başka hiçbir işinle ilgilenmedin. Yoğun hayatı olan bir savcısın ve ben bu savcıyı işlerinden fazla alıkoydum. İyi olduğumu ve sana alıştığımı belli etmeye çalışıyorum." Söylediği her bir cümle yüzümdeki tebessümü büyütürken masanın üzerinden uzanıp elini tuttum.

"Seninle zorla ilgilenmiyordum Beomgyu. Kimse kafama silah da dayamıyordu. Seninle kendim istediğim için ilgilendim. Seni yalnız bırakmak, yalnız hissetmeni sağlamak istemedim. İş konusuna gelirsek, işim gayet iyi ilerliyor. Hiçbir davamı seninle ilgilenmek için aksatmadım. Hem seninle ilgilenmeye hem de işime bakmaya alıştım, bunlar bana zor gelmiyor artık." Yüzündeki gülümsemeyle elimi sıktı. Küçük bir teşekkür mırıldanıp kahvaltısına devam etti.

my mon salai'yeongyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin