“Bırak, bülbül gül bahçesinde feryat ederek parça parça olsun.
Ben şimdi o gül yanaklıyla birlikte içki içiyorum.”-Namık Kemal (İntibah)
Hayat sürprizleri çok sever. Bizlere sürprizler getirmeyi de asla ihmal etmez. Ben hayatın bana getirdiği sürprizleri hiçbir zaman beğenmemezlik yapmam. Hayat getirir, önüme koyar ve uğraşmak bana kalır. Çoğu zaman sevinirim buna çünkü hayatın getirip önüme koyduğu herhangi bir sürprizle uğraşırken hiç olmadığım kadar yorulur, güzelce dinlenme şansım olurdu.
Uyumayı seven fakat hayat şartları yüzünden pek uyku yüzü göremeyen bir insandım. Bu iki çelişki durumu beni bazı şeylerden alı koyar, yorardı. Yorulmaya alışkındım, sesim çıkmazdı bu yüzden.
"Hyung," Düşüncelerimden kurtulmamı sağlayan sese döndüm. Televizyonun sesini biraz daha kıstım ve kapının yanındaki çocuğa verdim dikkatimi. Ensesini gergince kaşıdı ve gözlerini benimkilerle buluşturmamaya özen göstererek konuştu. "Uyuyamadım da..."
Ne olduğunu anında anladım ve kafamı sallayıp ayağa kalktım. Koltuktaki kumandaya uzanıp televizyonun tamamen kapanmasını sağladıktan sonra Beomgyu'nun yanına gittim ve kolumu omzuna attım.
Beomgyu'nun uyku sorunları vardı. Uyuyamıyor, uyursa da kabuslar görüyordu ve çoğu zaman benden yardım istemek durumunda kalıyordu. Bazı kabuslarının hep tekrar ettiğini söylemişti bana. Bu sorun çocukluğundan beri varmış ve bunun yüzünden fazla uyuyan bir çocuk da değilmiş. Bu yüzden uykuya bünyesi çok dayanıklıdır. Üç gün boyunca uyumasa bir kere bile uykum geldi demez. Benim de hoşuma gitmiyor değil açıkçası. Uyku problemleri yüzünden hep odasında uyurdum ve kendi odam misafir odası gibi orada öylece durmasının sevincini yaşardım.
Odasına geçtiğimizde kendisi kapıyı kapatıp direkt yatağa gitti ve benim de sığacağım kadar bir boşluk bıraktı. Yanındaki yastığı pat patladı ve beklentiyle bakmaya başladı güzel gözleri.
Yüzüme ister istemez bir tebessüm yayılmış ve yatağa doğru yürümeye başlamıştım. Bana ayrılan boşluğa yattım ve üstüme battaniyeyi çektim. Battaniyenin altından kolumu Beomgyu'nun beline sardım ve ona biraz daha yanaştım. Gözleri anında sımsıkı kapanmış, yanakları pembeleşmeye başlamıştı. Bu görüntü beni güldürürken Beomgyu biraz daha başını eğmişti.
Belindeki elimi kaldırıp saçlarını okşadım ve tekrar yerine koydum. Tek istediğim şey bu görüntünün sonunun gelmemesiydi. Mutsuz sonlara hazırlamıştım hep kendimi. Fakat şuan yanımdaki pembe yanaklı çocuk mutlu bir son dilememi sağlıyordu ve ben bu dilekten kaçmıyordum. Hayatımda mutlu bir son diliyor, onunla yaşayacağım mutlu günlerin hayalini kuruyordum. O olmadan biten bir son, kalbe isabet eden bir kurşun veya bir oktan daha can yakıcıdır. Canımın yanmasını istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my mon salai'yeongyu
Fanfic"Sen benim Mona Lisa'm..." Durdum. Güzelime baktım ve gülümsedim. Yaşlı gözlerinin aksine yüzüne güzel bir gülümseme yayıldı. "Hayır. Sen benim Mon Salai'msin." yeongyu ★