''Kızım gel az konuşalım.'' deyip sırtımdan destekleyerek beni yatağıma oturttu.İkimizde diken üzerindeydik. Avucuma bir miktar para sıkıştırıp konuşmasına başladı.
''Bak kızım bu çıkışın bir daha geri dönüşü yok. Kendimden de biliyorum ama seninher zaman bir annen var bunu hiç bir zaman unutma. Sana karşı utancım çok büyük kızım. Seni o babanın elinden kurtaramadım özür dilerim.''
Sözünü kesip konuşacağım sırada beni susturup konuşmasını sürdürdü.
''Bu seninle olan son konuşmamız yavrum. Rabbim izin verirse tekrardan konuşmak nezaman nasip olacağı belli değil. Kızım kaç kurtar kendi ne yap et kurtar gerekirse ölmeye razı gel ama karşındaki adamın seni ezmesine bir an olsun izin verme. Bu sana annenin son öğüdü olsun. Kaç kurtar kendini. eline sıkıştırdığım o para dişimden tırnağımdan artırdığım üç kuruş sana bir kaç gün yeter. Ahh benim kınalı yavrum.'' Son sözlerini söyleyip göğsüme bir annenin acı feryadını bıraktı ve benim ağzımı açmama fırsat vermeden benide alıp odadan çıktı.
O odadan adımımı dışarı attığımda her şey o kadar hızlı olmuştu ki bazen anın içinde olup olmadığımı sorgular vaziyete gelmiştim.
Hayatımda hiç görmediğim insanların arabasında hiç tanımadığım bir insanın karısı olmuştum. Kafam siyah filmle kaplı cama yaslı. Akıp giden yolda paramparça çocukluğumu izliyorum. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor.
Elimde küçük bir çanta üzerimde bana ait bile olmayan bir paçavra ile hayatımda belki de önünde bile geçmediğim bir binanın önünde duruyordum.
''Hop hop gelin hanım ne durursun öyle!'' demesiyle hissiz gözlerimi kadının üzerinde gezdirdim. Ben buraya ait değildim. Ya fazla dik ya fazla eğreti. Kadına bakmayı kesip içeriye adımladım. Saat daha çok erkendi günün ilk ışıkları ile içeriye girmiştik.
İstanbul'a bu kadar çabuk dönemizin nedeni Ömer'in işi yüzündenmiş meğer. Kendisine ait oto galerisi varmış işlerinde sorun çıkınca buraya erken dönmek zorunda kalmışlar. Ona Ömer demek ağzımda tuhaf bir acılık bırakıyordu.
Ömer bizi eve yerleştirip bir saate kalmadan çıkmış beni de annesine emanet etmişti. Gece annemle konuşmamızdan sonra tek kelime etmemiştim. Uysallığım kabullenişim den değildi sadece eğer bir atak yapacaksam bunu bende sezmemeleri gerekiyordu.
Akşam saati gelmeden bu evden çıkmam lazımdı. Tanımadığım tek bir kişi tek bir sokak yoktu. Yapayalnız kalmıştım bu koca şehirde.
Aradan saatler geçti yemekler yapıldı. Temizlikler yapıldı. Bu sırada ne kaynanamın ne de üvey kızımın iğneleyişleri durmadı.
Çocuk gelin olarak geldiğin bu evde kocamın neredeyse benimle yaşıt bir kız çocuğu vardı. Sabah onu görmemiştim.
Öğleden sonra gelmiş ve demediğini bırakmamıştı. Ömer daha gelmemişti kayın babam olacak o adam da Ömer'le çıkmıştı. Kaynanam da başının ağrıdığını söyleyip odasına gitmişti. Ömer'in kızı da ortalıkta gözükmüyordu.
Zaman bu zaman deyip kapıya yöneldim. Kilitli olmamasına şaşırmıştım. Elime annemin verdiği üç kuruş ve kimsesizliğimi de alıp sessizce kapıyı çekip çıktım. Yürüdüm. Yürüdüm. Saatlerce yürüdüm. Gecenin en karanlık saatlerinde benim gibi kimsesiz sokaklarda adım adım yürüyordum.