I'll Be Your Man But Seungmin Ver.

1.2K 92 286
                                    

*Jisung'dan*

"Aman tanrım... Christopher... Çok büyümüşsün!" Abimin halasının evine gelmiştik. Kadın direkt olarak yeğenine sarılmak istemişti fakat bir sorun vardı.

"Ş-şey... Christopher ben değilim. Ben kardeşiyim." dememle kadın hemen geri çekildi.

"Değil misin? Oh! O zaman sen olmalısın!" deyip eşyalarımızı taşımamıza yardım eden adama sarıldı. "En son gördüğümde minnacıktın, ne de güzel büyümüşsün!"

"Teyzecim. Bahsettiğiniz kişi ben de değilim." dediğinde abimin yüzünde buruk bir gülümseme oldu.

"Benim hala, Christopher." diyerek derin bir nefes aldığında kadın adamdan özür dileyerek ayrıldı ve abime en içten şekilde sarıldı.

"Üzgünüm! Çok uzun bir zamandır görmedim seni. Karıştımam çok normal." diyerek abime baktı.

"Sorun değil hala. Tanıştırayım, bu kardeşim Jisung. Aile ilişkilerimizi biliyorsun, annemin diğer oğluydu. Ona yıllar boyunca ben baktım." diye beni tanıttığında kadına hafifçe eğildim.

"Memnun oldum."

"Christopher sen... Resmen küçücük yaşında çocuk büyütmüşsün! Şunun bıyuna posuna bak!" 1,69'um diyemedim. "Hadi, içeri geçin!" dediğinde içeri girdik.

"Teyze ben bunları nereye bırakayım?" Eşyalarımızı taşıyan adamın sorduğu soruyla abimin halası odalardan birine yönlendirdi onu. Adam eşyaları odaya bıraktıktan sonra gittiğinde kocaman evde abim, ben ve halası kalmıştık.

"Geçin, oturun içeri. Ayakta kalmayın." diye gülümseyerek bize koltukları işaret etti. Birkaç 'bir şey ister misiniz?' sorusuyla ve uzun bir tanışma faslı sonrasında çok geç olduğu için odalarımıza çekilmiştik.

Emily hala, korece adıyla Junhyee hala, ünlü bir yemek ürünleri şirketinde aşçıydı. Bu yüzden aldığı maaş yüksek bir miktardı ve evi gayet genişti. Evinde de bir çok oda bulunduğu için abimle aynı odada kalmamızı istememiş, rahat olalım diye bizi farklı odalara yerleştirmişti.

Benim için hava hoştu çünkü eğer abim şuan burada olsaydı rahat rahat ağlayamazdım.

Evet, ağlıyordum. Odama kapandıktan sonra defalarca kez Minho'yu aramıştım fakat ulaşılamıyordu.

"Aradığınız kişiye şu anda ula-" Bu kadının sesini duyduğum an kapattım. Ekip üyelerinden birini arayabilirdim ama hangi yüzle? Sonuçta Minho'yu bırakıp yeni bir hayata adım atan bendim. Havaalanında Minho'yu gördüğüm zaman yanına koşsaydım herşey düzelecekti...

Gururumu bir kenara bırakıp Jeongin'in numarasını yana kaydırdım. Telefon uzun bir çalışın ardından açıldığında konuştum.

"Jeongin... Merhaba." dediğimde elim istemsizce öne uzandı. Keşke şuan elimi sıksa diye düşündüm. "Minho nasıl?"

"Hyung. Sana kızgın değilim. İllaki bir sebebi vardır fakat bu sebebin nelere yol açtığını düşünmen gerekirdi."

"N-neyden bahsediyorsun Jeongin?"

"Uzun bir süredir Minho hyungu arıyoruz. Biliyorsun, daha önce çok kez intihar etmeye çalışmış birisi. Bu yüzden her ara sokağa her taşın altına baktık. Onu nerede bulduk biliyor musun?" dedikten sonra arka plandan gelen dalga sesi beni dehşete düşürdü. Han Nehri'ndelerdi...

"J-Jeongin... Minho, o ö-öldü mü?" Gözyaşlarım ardı arkası kesilmeden akarken dudaklarımdan bir hıçkırık koptu.

"Yaşıyor. O sırada çok yakından geçen bir yüzücü gemisi onu almış. Ambulans geldi, hastameye gideceğiz." dediğinde kesik bir nefes aldım.

Deadly Difficulty 2/MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin